Bölüm23-Soy Ağacı

4.5K 331 48
                                    

~ Previously on The Vision ~  The Vision’da Önceden ~

ϟϟ

 “Brandon! O yüzüğü bulmadan buradan gitmeyeceğim.” Brandon yanağıma ufak bir öpücük kondurduktan sonra ellerini omuzlarıma koyup beni sarstı.

“O yüzüğü bulmadan gitmeyeceğiz.” Brandon’ın kendinden emin olması beni sakinleştirirken ona gülümsedim. Gülümsememe karşılık verip tekrar duvara yaklaştı ve duvarı yoklamaya başladı.

“Yüzüğü nasıl bulacağız?” Alex’ bakıp “Bilmiyorum,” diye mırıldandım ve elimdeki katlı kâğıdı açtım. Yüzüğü dikkatlice inceledim. Yüzüğün iç tarafında belli desenler vardı. Kâğıdı yüzüme yaklaştırıp baktığımda bir yeri işaret edebileceğini düşündüm. Yüzüğün dış kısımlarında da aynı desen vardı. Yön gösteren küçük oklar gibiydiler. İçteki desenlerin ucu sağı, dıştaki desenlerin ucu hep ileriyi gösteriyordu. Gözlerim irileşirken kalbim hızlıca atmaya başlamıştı. Salonun kapısının önüne koşarak gittim ve salona önümü döndüm. Alex ve Brandon bana şaşkın gözlerle bakarken onlara gülümsedim ve kâğıdı kaldırıp yüzüğün iç kısmındaki okları anımsatan çizgileri saydım. Elli adım sağa doğru yürüdüm. Ellinci adımı attığımda olduğum yerde sabit kaldım. Bu sefer yüzüğün dış kısmındaki okları saydım. Altmış bir adım ileriye yürüdüm. Son adımımı attığımda tam Brandon’ın yanına gelmiştim. Hala bana şaşkınca baktığını görünce elimdeki kâğıdı salladım ve okları gösterdim. Alex iç geçirirken Brandon’ın gözleri irileşmişti. Olduğum yer vizyonum da bağlı bir şekilde sandalyeye oturduğum yerdi. Olduğum yerde sevinçten kıpır kıpırdım. Alex ve Brandon ise bunu anlamış bir şekilde bana bakıp sırıttılar.

“Akıllı küçük cadım!” Alex başını iki yana salladı ve kahkaha attı.

**

 “Diğerleri yüzüğü öğrenince onlara ne diyeceksin?”

“Onlara tabi ki yüzüğü bulduğumu söyleyeceğim ama zamanı gelince. Hatta nasıl bulduğumu bile büyük bir sakinlikle anlatmayı planlıyorum çünkü büyükannemlerinde benden bir şey sakladıklarını düşünüyorum.”

“Bugün konağa gidecek miyiz?”

“Evet, ve o kapıları bu sefer açacağım.”

“Bunu nasıl yapacaksın?” Yüzümü ona dönüp sırıttım. Soru işaretleri ile dolu olan gözleriyle bana bakıyordu. Gülümsedim ve elindeki tarağı alarak çantamın içine koydum.

“Bunu oraya gidince göreceğiz. Şimdi kahvaltı için aşağıya inelim. Ben çok açım.” Dediğimde gözlerindeki parıltıyı görmüştüm.

**

Alekos, hışımla ayağa kalktı ve defteri babamın elinden alıp incelemeye başladı. İçinde oluşan heyecanı ve çevresinde dolaşan şaşkınlığı görebiliyordum.

“Benim yaşadıklarımın aynısını büyük büyük babam da yaşamış. Tanrım, Lucina!” sesi evin içinde yankılanırken Lucina’ya baktı.

“Sana olanların geçmişimizle bir alakası olduğunu biliyordum Alekos.”

“Alekos’u kullanan adam ile Edis’in peşindeki kişi aynı kişi oluyor. Emmanuel’in günlüğüne attığı tarih ile günümüz arasın da yüz kırk yıl var ve kimse bu kadar uzun süre yaşayamaz. Lanetli olmayan kimse bu kadar süre yaşayamaz.” Ethan, pencerenin önünden çekilip geldi ve Alekos’un sırtını sıvazladı. Alekos başını iki yana sallayarak deftere bakıyordu.

**

“Mümkün olduğunu düşünüyorum! Bunu hissediyorum. Bakın inanmayacaksınız ama o konaktaki kapalı kapıların ardında sorunlarımızı çözebileceğimize inanıyorum!”

The Vision (Görüş)Where stories live. Discover now