-Bölüm 4-

49.3K 2.1K 64
                                    

-Kalabalıklar içinde yalnız-

Dünyada yedi milyar insan olmasına rağmen birçoğumuz hatta içinde benim de bulunduğum büyük bir çoğunluğumuz yalnızlıktan ve insanların bizi anlamamasından şikâyetçiydik. Kısacası kalabalıklar içinde yalnızdık. Geriye kalan azınlık ise çoktan eşini bulmuştu. Bu durumda beceriksiz olan biz miydik yoksa karşımıza çıkan kötü deneyimler miydi bizi böyle biri yapan? Bir çocuk ateşe bir kez dokunurdu. Yaşadığı acı ona hatalarından ders çıkarmayı öğretirdi. Öyleyse bizimki beceriksizlik değil hatalarımızdan ders çıkarmaktı. Peki, yalnızlığı yenmek uğruna yanmayı göze alabilecek miydik?

Okul binasına girip sınıfıma çıktım ve sırama oturdum. Orta şeritte, üçüncü sırada tek başıma otururdum. İnsanlarla anlaşabildiğim pek söylenemezdi. Genelde soğuk ve kibirli biri olarak görürlerdi beni. Belki de haklılardı bilmiyordum. Açıkçası umursamıyordum da.

Dördüncü derse gelmiştik ve ben şimdiden tükenmiştim. Bu sahte kalabalıklar içinde durmak istemiyordum. Evimde asil yalnızlığımı yaşamak daha cazip geliyordu. Altıncı derse geçtiğimizde artık dersleri bırakıp zengin koca arayışına geçmiştim. Boş boş sınıftakileri izliyordum. Ne mal insanlar vardı böyle. Hepsi ayrı kafadan kendini bir şey sanan zengin züppeleriydi. Bu okuldan arkadaş edinmeyerek ne kadar doğru bir karar verdiğimi bir kez daha anladım. Sınıfı süzmek bir saat sürdü. Yedinci derse geçtiğimde uyumaya karar verdim. Sıra bunun için uygun bir yerdi. Gördüğüm kâbustan çığlık çığlığa uyandığımda bütün sınıfın dikkatini üzerime çekmiştim. Herkes korku ve şaşkınlık içerisinde bana bakıyordu. Neyse ki hoca anlayışlı davrandı. Zaten son derste olduğumuzu istersem gidebileceğimi söyledi. Çantamı alıp sınıftan çıkarken hocaya teşekkür ettim ve lavaboya doğru ilerlerken Barlas'ı aradım. Üçüncü çalışta nihayet açabilmişti. "Ne var?" Bir Barbar'dan efendim demesini beklemiyordum zaten.

"Beni okuldan alabilir misin diye soracaktım." Derken sesimin güçsüz çıkmaması için fazlasıyla çaba sarf etmiştim. Umarım bunu ona fark ettirmemiştim.

"Kapıda beni bekle." Derken bile hala soğuktu. Fakat bu yeni karşılaştığım bir şey değildi bu nedenle aldırış etmedim. Başka biri bu şekilde davransa belki üzerinde düşünebilirdim ama bunu yapan bir Barbar olunca sorgulamıyordum bile.

Lavaboya girip elimi yüzümü yıkadım ve gördüklerimin etkisinden çıkmayı bekledim. Fakat kapalı ortamda daha da gerilmiştim. Bahçeye çıkıp banklardan birine oturdum ve Barlas'ı burada beklemeye devam ettim. Gözlerimi kapattıkça aynı şeyler gözlerimin önünde canlanıyordu yine. Tek başıma durmak iyi bir fikir değildi belki de diye düşünürken birinin omuzuma dokunduğunu hissettim. Korkuyla yerimden sıçrarken kafamı çevirip omuzumun üzerinden kim olduğuna baktım. Uzun boylu beyaz tenli bu çocuğu kesinlikle tanımıyordum. Aynı zamanda mal gibi sırıtmasına da bir anlam verememiştim.

"Korkuttum mu? Af edersin. Pekiyi görünmüyorsun. Bakmak istedim sadece." diye dostça bana yaklaşsa da dikenlerimi çıkardım hemen. Ateşe bir kez daha dokunamazdım. "Sana ne benden." Diyerek onu terslerken ses tonum fazlasıyla huysuz ve düşmanca çıkmıştı.

"Yalnız ağlamak istersen anlarım." deyip cebinden çıkardığı mendil paketini uzattı. Sesimi en güçlü tonunda tutup "Ben ağlamam." dedim ve kalkıp bahçe kapısına yöneldim. Beş dakika kadar sonra Barlas da geldi. Arabaya biner binmez sorgu dolu bakışlarıyla karşılaştım. Merakını sözcüklere dökmesine fırsat vermeden onu tatmin edecek bir cevap verdim. "Kâbus..."

"Bizim mekâna geçelim. Ben işlerimi hallederken takılırsın sen de." Hiç takılacak havamda değildim. Sıcak bir duş alıp ağlamak istiyordum. İnsanlara anlatamadıklarımı duvara anlatmak istiyordum. "Eve gitsem daha iyi olur."

Barbar Where stories live. Discover now