-Bölüm 14-

36.8K 1.8K 68
                                    

-Hadi kurtul benden-

Kapıyı açmamla karşımda Barlas'ı görmemle kalp atışlarım tavan yaptı. Bu bir süre daha böyle devam ederse kalp krizi geçirip ölme ihtimalim oldukça yüksekti. Barlas üzerimde yarattığın şu etkilere bak. Bir gülüşünle, en ufak bir hareketinle bende neden olduklarına bak. Tekrar uzaklaşırsan nasıl bir yıkım yaşayacağımı gör. Gör ki gitme benden.

"Uyumadın mı?" diye sorarken sesi her zamankinin aksine umursamaz veya soğuk değildi. Aksine meraklı ve samimiydi.

"Uyuyamadım. Sen?"

"Ben de."

"Bir planın var mı?"

"Gelip beni delirtirsin diye bekliyordum. Sen gelmeyince acaba öldün mü diye bakmaya geliyordum ben de." derken suratında muzip bir ifade vardı. Söyledikleri sinirlerimi bozmuş olsa da suratındaki o muzip ifade çok tatlıydı.

Gülüp koridorda ilerlemeye başlarken "Ölseydim ne yapacaktın?" diye sordum. O da yanımda ilerlerken "Helva." dedi. Kafamı Barlas'a çevirdiğimde kendimi gördüm. Cidden bu esprileri bir ben yapıyorum sanırdım. Bu hareketiyle onu kendime daha yakın hissettim. Sanki birbirimizin parçalarıymışız gibiydi.

"Film izleyelim mi?" diye sorması beni şaşırtmıştı. Genellikle böyle şeyler teklif eden ben reddeden o olurdu. Yeri gelmişken onu acımasızca reddederek intikam almak aklımın ucundan geçse de istemedim. "Olur, sen film seç. Ben de yiyecek bir şeyler hazırlayayım." deyip merdivenin son basamaklarını da inip dümdüz devam ettim. Barlas ise sağa doğru ilerlerken "Kendine de mi?" diye sordu.

"Sadece kendime." dediğimde suratının aldığı ifadeyi görmek için kafamı ona çevirdiğimde beni süzdüğünü gördüm. "Bu saatte senin gibi biri için abur cubur yemek riskli değil mi? Kilo almaktan korkmuyor musun?" diye beni yerin dibine gömdü.

Bir anda öfkelendim. "Sen kendine bak göbeğin çıkmış." deyip mutfağa girdim. Acaba haklı mı, diye düşünmekten alıkoyamadım kendimi. Tamam, kilolu değilim ama bu almayacağım anlamına gelmiyordu. Sonuçta bir genç kızdım ve buna dikkat etmeliydim.

Yiyecekleri hazırlayıp içeri gittiğimde çoktan filmi seçmiş hatta açmıştı.

Elime cips tabağını alıp koltuğa kuruldum ve avuç avuç yemeye başladım. Kiloma dikkat edecektim ama şimdi değildi. Ona hak verdiğimi görürse dalga geçerdi benimle. Kısa süre sonra Barbar'ın bakışlarını üzerimde hissettiğimde kafamı çevirip bayık bakışlarla ona baktım. Hayret içinde: "Cidden hiç mi korkmuyor musun böyle de sevgilin yok kilo alırsan hiç olmayacak." dedi.

"Zirve tek kişiliktir. Hem sen kendine bak senin sevgilin var mı? Evlenme yaşın da geliyor. Sana bakınca evde kalıp ömrünü yaşlı annesiyle geçiren ezikler geliyor gözümün önüne."

"Annemle ben mi? Kediler bile daha mantıklı." deyip güldü ardından "Seni de evden çıkarmak için kapıyı falan sökerler herhalde." diye dalga geçti. Ona saçma ağız hareketleri yapıp ağzımın içindeki çiğnenmiş cipsleri gösterdim. Gözlerini devirip "İğrençleştin yine. Niye sevgilin olmadığı belli oldu." diye laf soktu.

"Senden başkasına yapmıyorum ki?"

Hayretle: "Bu iğrençliklerin bir tek bana yani?" diye sordu.

Kafamı aşağı yukarı; olumlu anlamda sallarken "Evet." dedim. "Neticede sen de Barbarlıklarını bir tek bana yapıyorsun."

"En azından ben sana lakap takma gereği görmüyorum."

"Sana Barbar dememden şikâyetçi misin yani?"

"Aslında pek sayılmaz. Ne zaman Barbar desen -ki bu çoğunluğu kapsıyor- bana sinirlendiğini anlıyorum. Hoşuma gidiyor." dediğinde fazlasıyla sinirlendim. Tek derdi bendim sanki. Elime geçirdiğim yastığı suratına patlattım. Yastık kucağına düştüğünde suratında gördüğüm ifade tüylerimi diken diken etti; kaşları çatılmış, sinirden dişlerini sıkıyordu. Çenesindeki kas seğirdiğinde içimden bir ses kaçmam gerektiğini haykırdı. O beni öldürmeden merdivenlere koştum ve hızla çıkmaya başladım. Arkadaki adım sesleri yaklaştıkça kalp atışlarımla birlikte adımlarım da hızlanıyordu. Sonunda odama vardığımda kapıyı açıp kendimi içeri atacaktım ki bir el bileğimden yakalayıp beni kendine doğru çekti. Sırtım Barbarın sert göğsüne çarparken diğer elimi de tutup arkama sabitledi. Kulağıma "Hadi kurtul benden." diye fısıldarken sıcak nefesi boynumu yalayıp geçti. Odunsu kokusu burnuma gelirken kendimi toparlayamıyordum. Onun kokusu burnumu doldururken, onun tenini tenimde hissederken neden kurtulacaktım ki ondan. Halimden memnundum.

"Ne? Yoksa buna gücün yok mu?" dediğinde fazlasıyla tahrik olmuştum. Beni nasıl kışkırtacağını iyi biliyordu Barbar. Aklıma gelen fikirle ayaklarımı havaya kaldırdım ve duvarı son gücümle tekmeledim. Barlas arkamızdaki duvara çarpıp beni bıraktı. Hemen ona doğru dönüp zafer sırıtışımı sergiledim. Barbar ise "Göründüğün kadar varmışsın şişko." deyip benim az önce kapısını açmış olduğum fakat Barbar beni yakaladığı için içine giremediğim odama girdi ve ben içeri girmeye fırsat bulamadan kapıyı kapadı. Kapıyı zorlamaya çalıştım ama onun karşısında istediğim başarıyı yakalayamadım. Ben de kapının önüne oturup bağdaş kurdum. "Nasılsa çıkacaksın." diye meydan okudum. Gülme sesleri fazla yakından geldi. Sanırım o da oturmuştu.

Onun odasının kapısıyla bakışırken fark ettim: yaşadığımız şu anlar bize çok yabancıydı. Biraz düşündüm de benim Barbarla oyun oynamam şöyle dursun ben onunla güldüğümü bile hiç anımsamıyorum. Şimdi birden bire ne değişmişti?

"Barlas." dedim sakince. Benimki ile aynı tonda karşılık verdi: "Efendim."

"Ne oldu?"

"Ne gibi?"

"Baksana şu halimize sohbet etmeyi bile geçtik, şakalaşıyoruz."

"Bu aramızdaki savaşın bittiği anlamına gelmiyor. Bizim aramızdaki savaş sen diz çökmedikçe bitmeyecek." Bu da hiç bitmeyeceği anlamına geliyordu çünkü ben kazanmaya kararlıydım.

"İnsan düşmanıyla gülmez."

"Biz düşman değiliz. Aramızdaki savaş bizi düşman yapmaz. Biz sadece aynı kutuplarız. Aramızda bir itim var. Ama aynı bütünün parçalarıyız."

Barbar Kde žijí příběhy. Začni objevovat