-Bölüm 32-

25.1K 1.3K 26
                                    

Birlikte kurabiye yedikten yarım saat kadar sonra Zeynep'in gitme vakti geldi. Barlas onun üzerini giydirirken ben de kalan tüm kurabiyeleri saklama kaplarına koydum. Biz evden çıkarken Yiğit de eve yeni geliyordu. Onunla selamlaşıp Zeynep'i de tanıştırdık sonra Yiğit eve giderken biz yetimhaneye geldik. Elimdeki kurabiyeleri görevli bayana teslim ettik ve çocukların odasına gittik. Onlar da uyumak üzereydiler. Barlas'ı görür görmez hediye getirdiğini sanıp sevindiler. Barlas ise "Bir sonraki sefere." diyerek onlara söz verdi.

Zeynep'in isteği üzerine yanına uzandım. Tam da Kırmızı Başlıklı Kız masalını okumaya başlamıştım ki bunu istemediklerini söylediler. Bu kez Pamuk Prensesi anlatmak istedim ama bunu da bildiklerini söylediler. Ben de son çare onlara Hera'nın Zeus'a olan aşkını anlattım. Tabii Hera'nın kendini Zeus'a sunması gibi yerleri onlara göre şekillendirmiştim.

Sonunda hepsi uyuyakaldığında Barlas ile birlikte eve döndük. Yolculuğumuz boyunca ne konuşmuştuk ne de göz göze gelmiştik. O arabayı büyük bir dikkatle sürerken; ben camdan, geçtiğimiz yolları izlemiştim. İkimiz de aradaki bu sessizlikten gerilsek de onu yok etmek için çabalamak yerine bir an önce yolculuk bitse de konuşmak zorunda kalmasak diye çabalıyorduk. Eve geldiğimizde de bu böyle devam etti. O kendi odasına girerken ben de kendi odama girdim. İyi geceler bile dilemedik. Belki de ikimiz de biliyorduk; bu gece iyi geçmeyecekti.

Telefonumun saatine göre bir buçuk saattir yatakta dönüp duruyordum fakat bana saatler gibi geliyordu. Her dakika başı telefona baktığımda saatin değişmiş olmasını beklerken sadece dakikanın değiştiğini görmek çok fazla canımı sıkıyordu.

Beynimdeki düşünceler bir türlü beni terk etmiyordu. Hadi ilk bir kaç gün Barlas'ın da beni seviyor oluşuna kapılıp onunla sevgili olmuştum da, şimdi her şeyi sorgulamaya başlamışken yine onunla sevgili kalmaya devam mı edecektim? Tüm yaptıklarına nasıl bir bahanesi olabilir ki? Ya da ben geçmişi unutup yoluma bakmayarak hata mı yapıyorum?

Siz, siz olun kimseyi her şeyiniz yapmayın. Onunla ilgili bir sorun yaşadığınızda ona danışamazsınız çünkü.

Kapım açılınca gece lambamı yakıp gelen kişiye baktım. Barbar. Neden gelmişti ki? Sanırım Yiğitle uyuyamamıştı. Aklıma başka bir ihtimal gelmiyordu çünkü. "Ne var?" diye sordum. O da bana hep böyle yapardı.

"Seninle uyumak istiyorum."

Yok ya, diye bağırmamak için kendimi zor tuttum. Hem kendisinde meydana gelen bu değişimin nedenini açıklamıyordu hem de benimle sevgili kalmaya devam mı edecekti yani!

Barlas bana bir anda âşık olacak değildi ya. Uzun zamandır vardı bu. Peki, neden şimdi anlatıyordu? Neden beni sevdiği halde nefret ediyormuş gibi davranıyordu?

"Uyuyamazsın."

"Sen kâbus gördüğünde ben seni geri çevirmiyordum." dediğinde onun da kâbuslar görüyor olmasına çok şaşırdım; "Sen de mi kâbus görüyorsun?"

"Bir şeyler yitiren bir tek sen değilsin."

Onun için üzülmekten alamadım kendimi. Abisini kaybetmişti, üstelik ailesi bundan onu sorumlu tutuyordular. Muhtemelen bunun kâbuslarıyla boğuşuyordu.

Ben ne zaman gitsem o kabul ederdi. Bu yüzden ben de onu reddetmedim; "Tamam gel." deyip kenara kaydım. Onun için açtığım tarafa uzanıp tavanla bakışmaya başladı. Her ne kadar şu an acı çektiğini bilsem de kafamdaki soru işaretlerinin cevap bulmasını istiyordum: "Barlas, bu yeni olmadı değil mi? Yani şey..."

Kafasını çevirip bana baktı sonra tekrar tavana çevirdi. "Evet."

"Peki, o gece?"

"O gece de."

Biraz mantıklı düşünmeye çalıştım. Barlas yalan söyler miydi? Hayır. Peki, bir insan birini sevdiği halde neden ona kötü davranır? Bilmiyorum. İşte Barlas'a sormam gereken soru buydu. Soruyordum da fakat her şey gösteriden sonra bana anlatacaklarına bağlıydı. Kendimi onun yerine koydum. Öyle bir şey var ki, ben sevdiğim insana ondan nefret ediyormuşum gibi davranmak zorundayım. Gözlerimin önümde defalarca düşüşünü fakat benim ona yardım edemediğimi; kendi kendine ayağa kalktığını ve ellerini tutamadığım için benden uzaklaşmasını izlediğimi düşündüm. Gerçekten çok zordu. Hislerini bastırmak zorunda olması, göz göre göre ondan uzaklaşmamı izlemesi ona çok acı vermiştir eminim. Her neyse onu bu mecburiyete iten çok güçlü bir nedeni olduğu belli.

Elimi uzatıp elini tutunca bana döndü. Gözlerinde mutlulukla karışık şaşkınlık vardı. Bir açıklama yapma zorunluluğu hissettim kendimde. "Sevdiğin birinin canını yakmak zorunda olmak zor olmalı."

"En az ödediğim bedeller kadar."

"Ne saklıyorsun çok merak ediyorum. Ama bir kaç gün daha bekleyeceğim."

"Sağ ol."

Bir süre sessizce uzandık. O ne düşünüyordu bilmiyordum maalesef yüz ifadesizliğinden de bir şey anlayamadım. Ama ben onun dikkatini nasıl dağıtırım diye düşünüyordum. Kafasında tekrar tekrar oynayan kötü kâbusları unutturacak bir şey arıyordum. Hem de benim de canım sıkılıyordu ve uykum yoktu. İkimiz neler yapmaktan zevk alırız diye kendi kendime sorduğumda hemen aklıma piyano geldi fakat bu saatte piyano çalarsak Yiğit rahatsız olabilirdi. Bu sebepten dolayı başka şeyler düşünmeye başladım. Çok geçmeden aklıma resim çizmek geldi.

"Barlas hadi kalk resim çizelim." derken bir yandan da yataktan kalkıyordum. Ben yatağın etrafından dolanırken; o, bu yaptığıma bir anlam vermeye çalışıyordu.

"Hadi kalksana." diye ısrar edince o da kalktı ve sandalyelere oturduk. "Ne çizelim?"

"Birbirimizi."

"Olur."

Masanın üzerindeki kâğıdı alıp iki parçaya ayırdı.

"Neden ayırdın. Burada vardı kâğıt."

Cevap vermek yerine diğerine göre daha büyük olanı bana uzattı. "Al."

Sorgulamak yerine alıp önüme koydum ve kalemliğimden bir kalem alıp onu çizmeye başladım. Her ne kadar onu ezbere bilsem de şu anki halini çizmek istediğim için arada dönüp ona bakıyordum. O da aynı yöntemi kullandığından bazen dakikalarca birbirimizi izliyorduk.

Neredeyse iki saatin sonunda ikimiz de çizmeyi bitirmiştik. Daha yan yana getirip bakmaya fırsat bile bulamadan Barlas benim çizimi resmi aldı ve kendisininkiyle yan yana getirip bantladı. Önce yırtıp şimdi neden bantlıyordu ki?

"Neden bantladın?"

"Başlangıçtaki temiz sayfa hayattı. Sonra tek bir hayatı ikiye ayırıp iki yeni hayat elde ettik. Birine sen çizildin, diğerine ben. Tekrar hayatlarımızı birleştirdik. Eskisi gibi değil ama bak resimlere ikimiz de gülüyoruz. Belki kusursuz bir bütünlük değil bu ama bizi bizden başka kimse tamamlayamaz." Ellerimi tuttu. "Başka parça bulamayız ikimiz de, daha biz yokken bile bir araya geleceğimiz yazılmıştı. Biz aynı bütünün parçalarıyız."


Barbar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin