-Bölüm 17-

36K 1.9K 364
                                    

-Akının ağzından-

Sabah odama güneş ışıklarının girmesiyle gözlerimi açtım. Bir gün daha doğuyordu güneşle birlikte ama ben hâlâ gelecekten umutsuzdum. Benim beklediklerim hiç gelmeyecek olanlardı. Kurduğum hayaller sadece geçmişteki anılarım. Benim tek istediğim geçmişe dönmek.

İstemeye istemeye kalktım yataktan. Ayaklarımı sürükleyerek banyoya kadar ilerledim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra aynada kendime baktım. Biraz daha büyümüş olsam da yine bendim aynada bitmişliğini gördüğüm bu kişi. Gözlerim biraz umutsuz bakıyordu o kadar. Belki biraz da suratım asıktı ama bendim işte. Akın SEÇKİN.

Aynanın karşısından ayrıldığımda gidip bir şeyler atıştırdım. Hayatımın bu süreçleri pek de uzun sürmezdi zaten. Tek yemek yemeyi sevmezdim ve sadece açlığımı bastırcak kadar bir şeyler yer ve kalkardım masadan. Bu nedenle fazlasıyla kilo vermiştim. Annem olsa şimdi bana kızar ve zorla yemek yedirirdi. Ama o yok. Yani aslında var ama onun için ben yokum.

Banyo yapıp kurulandım ve okul formalarımı giydim. Ardından saçlarımı özenle havalandırdım. Annem eskiden saçlarımı okşamayı çok severdi. Onun narin elleri saçlarımın arasımda dolanırken kendimi şu sıralar hiç hissetmediğim kadar huzurlu hissederdim. Çok geçmeden de uyku beni esir alırdı annemin güven veren dizlerinde.

Tüm bunları hâlâ yaşayabilecekken bir or*spu çocuğu yüzünden yaşayamıyor olmak beni fazlasıyla sinirlendirdi ve özenle taradığım saçlarımı bozdum; sabah yataktan kalktığımdaki haline getirdim. Nasılsa annem okşamayacaktı. Ne farkederdi ki.

Yatağımı da topladıktan sonra tek kişilik işkence evimden çıktım. Beş dakika kadar durakta otobüs bekledikten sonra beni istediğim yere götürecek olan otobüse bindim. Gününün erken saatlerinden olsa gerek fazlasıyla okula ve işlerine gitmek üzere yarı uykulu öğrenci ve yetişkin kaynıyordu otobüs. Malesef ayakta dikilip kulaklığımı taktım. Teoman- uçurtmalar şarkısı çalmaya başlayınca aklıma intikam planımın bir parçası olan zavallı Hera geldi.

Oldukça güzel bir kızdı. Ortalama bir Türk kızı boyunda, beyaz tenli, omuzlarında salınan kahverengi saçlarıyla aynı rente olan gözleri, yürürken adeta süzülmesi, inci gibi tane tane konuşması, yandan ördüğü iki örgüsü ve her şeyden önce güçlü duruşu onu diğer tüm kızlardan farklı kılıyordu. Normal bir zamanda olsa onunla gerçekten denemek isterdim fakat ne yazıkki zavallı kız Barlas gibi birinin elinde zaten yaralar almışken şimdi bir de benim elimde can çekişecekti. Ona acıyorum ama ben duygularımı körelteli çok oldu. Savaşta her yol mübahtır ve ben intikamımı almak için kolaylıkla Herayı gözden çıkarabilirim.

Uzun zamandır bu günü bekliyordum zaten. Barlasın değer verdiği tek şeyi de ondan alacağım. Üstelik Barlas yaralı bir kıza soğuk zavranarak planımda bana yardımcı oluyordu edeta. Hera'yı kendi elleriyle bana itiyordu. Çoktan ağıma düşmüştü bile. Hem başka çaresi de yok zaten. Bana çıkmayan tüm yollarını kapadım onun.

Sonunda annemin tedavi gördüğü kliniğe geldiğimde önce doktoruyla görüştüm. Bundan önceki günler gibi bu gün de pek iç açıcı şeyler söylemedi. Zaten ben de artık umudumu kesmiştim. İçimde hâlâ eskisi gibi olacağına inanan bir yan olsa da biliyordum hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Ne annem düzelecekti ne de toprak altında yatan abim ve babam dirilecekti.
Annemin yanına gittiğimde camın önünde oturmuş dışarıya bakıyordu. Karşısına oturumca farketti beni. "Ben geldim annecim." dediğimde bana yabancı bakan gözlerine.bakmak beni kahrediyordu. Eskiden şevkat ve sevgiyle bakan gözleri şimdi sanki bir yabancıymışım gibi bakıyordu.

"Sen benim oğlum değilsin." deyip kafasını cama çevirdi ve "Benim oğlum gelecek şimdi." dedi.

"Anne abim gelmeyecek. O öldü." diye gerçekleri söylediğimde yanağımda hissettiğim acı ile kafam sağa savruldu. "Sen.benim oğlum değilsin. Oğlum hakkında böyle konuşma. Git!"

"Ben senin oğlunum."

"Değilsin dedim. Defol!" dedi ve abimin adını sayıklamaya başladı. Onunla iletişime geçmeye çalıştıkça çıldırıp kendine ve etrafa zarar vermeye kalktı. Her seferinde böyle olurdu zaten. Ellerini tutup ona engel olmaya çalışırken hemşireleri çağırdım. Neyseki kendisine bir zarar vermeden ona sakinleştirici yapmayı başardılar. Fakat ona getirdiğim çiçek yere düşmüştü ve özenle seçtiğim vazo paramparça olmuştu.

Annem nefretle gözlerime bakıp " Bir daha gelme. Oğlum gelsin. " dedi. "Ben de senin oğlunum." diye çaresizce fısıldadım. Ardından onu daha fazla kötü etkilememek için çıktım odadan. Lavaboda elimi yüzümü yıkayıp sakinleşmeyi bekledim. Ama işe yaramıyordu. Bana boş bakan gözleri gözümün önüne geldikçe ve oğlu olduğumu inkar edişi kulaklarımda çınladıkça daha beter dağılıyordum.

Gözlerimden damlalar süzülürken aynada kendime baktım. Ne kadar da acınası ve güçsüz duruyordum. Barlası yalvartmadan da bu değişmeyecek!

Her şey güzel giderken tek bir kurşun insanın hayatını bu derece mahvedebilir miydi? Sadece ufak bir metal parçası insanın varını yoğunu elinden almaya yeter mi? Bir kez daha lanet edip klinikten çıktım ve mezarlığa geldim. Yan yana yatan babam ve abimin ortasına oturdum. Bir kez daha söz verdim onlara " Tüm bunlara neden olan Barlas ALTINOK'u da sizin yanınıza gömeceğim yemin ederim. Önce her şeyini alıcam elinden sonra onu öldürmem için yalvartacağım. Herkese onun nasıl bir pislik olduğunu göstereceğim yemin ederim!"

Büyük bir öfkeyle okula döndüm. Mert çoktan gelmişti. Yanına öfkeyle oturup ayağımı yere vurmaya başladım. Hatta bu da yetmedi tırnaklarımı yemeğe başladım. Bir an önce Barlas serserisinden tüm intikamımı almak istiyordum. Heraya yapacaklarımdan sonra Hera kollarında ağlarken benim yaşadığım çaresizliği tatsın istiyorum. Annem her abimi istediğinde nasıl ben cevap veremiyorsam, o da Heraya en ufak bir teselli veremesin istiyorum. Herkes onun nasıl bir pislik olduğunu görsün, kimsenin yüzüne bakamasın istiyorum!

Mertin sesi ile kendime geldim. "Oğlum bir sakin ol lan. N'oldu."

Nasılsa her şeyi bildiği için bir de en baştan başlamakla uğraşmadım. "Benim Herayı elde etmem lazım."

"Erken, bekle biraz daha."

"Ne erkeni lan! Dayanamıyorum anlıyor musun? Bu gün yine annemin yanına gittim ve yine beni tanımadı. Abimi istedi."

"Onca zaman plan yaptın. Bu kadar zaman dayandın şimdi sakın her şeyi mahvedecek bir şey yapma."

"Bir şey düşün o zaman."

"Beklemekten başka çare yok. Hera şu an heleki geçen gün yaptıklarından sonra senin çıkma teklifini kabul etmez."

O bana olmaz dedikçe sinirden köpürdüm. Gözümü intikam bürümüştü resmen. Herayı şimdi elime geçirsem parçalara ayırırım herhalde. Daha fazla dayanamadım ve bana öğüt vermekte olan Mertin boğazına yapıştım. "Bana şimdi değil deme! Bir yolunu bul."

"Tamam tamam." dedi korkuyla. "Bırak beni hepsini ayarlayacağım."

"Mert sonunda Akını delirtmiş." dediğinde hemen Merti bırakıp tepemizde dikilen Kaan ve Gamzeye baktım. Durumu onlara da anlatınca Gamze "Benim aklımda bir fikir var." deyip sinsi sinsi güldü.

+400 vote +120 yorum ;)

Votede biraz yüksekten uçtum çünkü aklımda uzun bir bölüm var. Bir önceki tam yetişmedi.

Barbar Where stories live. Discover now