-Bölüm 21-

37.9K 1.8K 138
                                    

-Şu an bir aradayız ya-

Son iki haftayı hep piyano çalarak geçirdik Barlas'la. Sabahları yine okula gidip derslerime çalışırken akşamları Barlas'ın gelişini dört gözle bekliyordum. O geldiğinde ise birlikte saatlerce piyano çalıyorduk. Tek elimi kullanmama rağmen Barlas sayesinde oldukça iyi gidiyordum.

Geceleri de birlikte uyuyorduk elimi tutup üzerine yatmamamı sağlıyordu. Bu o kadar güzeldi ki geceleri uyandığımda onun o karizmatik suratını incelmek bana mutluluk veriyordu. Dokunabileceğim kadar uzakta olması, nefesini tenimde hissetmem, yanımda olduğunu bilmek bana huzur ve güven veriyordu. Ne yazık ki iki gün önce sargılardan kurtulmuştum ve iki gecedir yine kendi yatağımda onsuz uyuyordum. İlk gece zorluk çeksem de sonraki gece alışmıştım.

Elimde maalesef yanık izi kaldı fakat bu izi en aza indirmek için çeşitli kremler kullanıyordum.

Bu sırada Akını oyalamaya devam ediyordum. Ta ki yılbaşı akşamına kadar. Yılbaşı akşamı onunla buluştuğumda ona Barlas'a âşık olduğumu ve o bana gelene kadar onu bekleyeceğimi söyleyeceğim.

Evet, bu süre zarfında farkına vardığım en önemli şey de ne kadar çabalarsam çabalayayım kalbime söz geçiremeyeceğimdi. Üstelik Barlas da çok değişmişti. Bana o kadar yakın ve samimi davranıyordu ki ondan uzak kalmak imkânsızdı. Zaten sürekli dibimde bitip bana o davetkâr gülümsemesini bahşediyordu. Bu tüm hayatımı kapsasa bile onu sevmeye devam edecektim.

Okuldan çıkar çıkmaz Barlas'ların mekânına doğru yol aldım. Zaten bütün gün boyunca bunu beklemiştim. Her ne kadar Akını sevsem de artık beni sıkmaya başlamıştı ve ben onu kırmak istemedikçe dönülmez yollara giriyordum. En can alıcı olansa hâlâ herkesin bizi sevgili sanmasıydı. Gerçi nasıl inandıracaksak dibimden ayrılmıyordu, tabii herkes sevgili olduğumuzu düşünürdü. Ah! Düşündükçe deli oluyordum. Şu işten bir an önce kurtulmalıydım.

Arabayla, daha önce Barlas ile birlikte Yiğit için hediye aldığımız dükkânın önünden geçerken aklıma Barlasın o gece baktığı bileklik geldi. Arabayı sağa çekip dükkâna girdim ve bilekliklere yöneldim. Hangisiydi diye düşünürken kırmızı ip bileklik kendini gösterdi. Hemen onu alıp hediye paketi yaptırdım.

Sevinçle mekâna girdiğimde bir an önce Barbarı görmek için sabırsızlanıyordum. Ona aldığım hediyeyi verecektim. Umarım çöpe atmaz yoksa o bilekliği çöpten çıkarıp bileğine öyle bir bağlarım ki kangren olurdu yemin ederim! Kendi kendime sinirlendiğimi fark edince aklıma iyi şeyler getirdim.

İçeri girdiğimde Barlas yoktu fakat Yiğit oturmuş sigara içiyordu. Her zamanki neşeli hallerinin aksine bu kez suratı asıktı ve düşünceli bir hali vardı.

Yanına oturup "Barlas nerede?" diye sordum.

"Şirkettedir o. Bu gün uğramadı buraya. Bir kaç saat sonra gelir ama."

Barlasın yerini öğrendiğime göre gidebilirdim fakat onu böyle bırakmak istemedim. "Sana ne oldu peki?"

"Hiç,"

"Uzatma da anlat hadi."

"Barlas'a Barbar dersin bir de. İkisiz de Barbarsınız. Birbirinizden farkınız yok."

"Körle yatan şaşı kalkıyor." deyince güldü. "Hera, güldürme beni. Git hadi Barbarına."

"Bana anlatmak istemezsen anlarım tabii."

"Saçmalama kızım. Her zamanki şeyler işte. Aile kavgaları. Beni boğuyorlar resmen. Beş parmağın beşi bile aynı değil, beni abim gibi olmaya zorluyorlar."

Barbar Where stories live. Discover now