-Bölüm 64-

14.8K 656 63
                                    

-Islak Kirpikler-

Sonunda ayaklarımızın bizi getirdiği yer "Gecikmeli Kargo" diye bir kafeydi. Duvarlar üzerinde siyah beyaz yazılar bulunan duvar kâğıtlarıyla kaplanmıştı. Eski mobilyalarla özlemli bir hava yaratılmaya çalışılmıştı ama kesinlikle becerememişlerdi. İsminde bile hayır yoktu. Neden gelmiştik ki buraya sanki.

"Barlas sen burayı seviyor musun?"

"İlk defa geliyorum."

"Beğendin mi?"

"İlginç duruyor."

"Bence berbat. Çıkalım hadi."

"Sen yoruldum deyince ben de ilk bulduğum kafeye soktum seni."

"Tamam, biraz daha dayanırım ben gidelim hadi." Dediğimde o da bana onay verdi. Tam gidecektik ki güler yüzlü bir genç geldi. "Hoş geldiniz." Dedi ve masaya kadar bize eşlik etmek istedi. Çocuk o kadar güler yüzlü ve sıcaktı ki ikimiz de hayır biz burayı beğenmedik gidiyoruz diyemedik. Bir çay içip sonra kaçarız diye düşünüp çocuğun bize masayı göstermesine izin verdik. Bizi camdan uzak kuytu köşede kalan bir masaya oturttuğunda "Çay mı kahve mi?" diye sordu. Onun bu saçma sorusuna cevap vermek yerine önümde duran zarfı açıp içinden menüyü çıkarmak istedim fakat içinden tek çıkan boş bir kâğıttı. Barlas "Menüyü alabilir miyiz?" diye kibarca rica ettiğinde güler yüzlü genç menülerinin olmadığını. Misafirlerini sadece çay veya kahve ikram ettiklerini söyledi. Koca kafede sadece çay ve kahve vardı ve onları da ikram mı ediyorlardı yani? Ne kadar saftı bunlar. Kafayı yemişlerdi sanırım.

Barlas kabalık yapmak istemediğinden olsa "O zaman biz iki sade kahve alalım." Diyerek genci yolladığında hemen eğilip Barlas'a buranın çok acayip olduğunu söyledim. Barlas "Dur anlarız birazdan." Deyip etrafına bakınmaya başlayınca ben de baktım. Kafedeki tüm müşteriler kâğıtlara bir şeyler yazıyordu. Bir tanesi kâğıdı katlayıp zarfın içerisine koydu ve yanına çağırdığı garsona verip yolladı. "Burada herkes garsonlara mektup mu yazıyor yani? O kadar yakışıklı da değil hâlbuki."

"Olsa yazacaksın yani." Deyince güldüm.

"Gülme."

"Sabah gül diyordun."

"İkimiz tektik." Deyince daha fazla gülmeye başladım. Burnundan soluyunca öpücük attım ona. Kafasını başka yöne çevirirken onun da güldüğünü gördüm. Az sonra garson bize kahvelerimizle birlikte kalem de getirmişti. "Fazladan kâğıt isterseniz beni çağırmanız yeter. Ayrıca isterseniz zarflarınızın rengini de değiştirebilirim.

Daha fazla dayanamayıp "Biz burayı kafe sandık ama galiba yanlış geldik." Deyince garson güldü. Barlas ve ben aynı anda kaşlarımızı çatınca kendini toparladı hemen. "Özür dilerim. Burası kafe ama aynı zamanda kargo şirketi. Buraya gelen herkes bir mektup yazar. Biz de tam bir yıl sonra istedikleri adrese yollarız."

"Neden yapıyorsunuz ki bunu?"

"Hani insanlar hep geçmişe özlem duyar ya. Biz de bir yıl öncesinde sıcak bir şeyler içerken içinden gelenleri yazdığı ama bir yılda varlığını bile unuttuğu duygularını hiç beklemediği bir anda onlara geri götürüyoruz."

Bize açıklamayı yapıp gittiğinde Barlas'la tek kaldık yine. O bu uygulamayı beğenmiş gibiydi. "Biz de yapalım mı?"

"Olur." dedim ve ikimiz de kâğıtlarımıza bir şeyler yazmaya başladık. Arada bir kâğıdına bakmaya çalışıyordum o da benden saklıyordu. Sonunda onun yazdıklarına bakmak yerine kendi yazıma odaklandım. Bir süre nasıl başlasam diye düşündüm. Sonra başlayınca devamı geldi. Sıkıştığım her noktada Barlas'a baktım. Ona baktıkça içimden ne geçiyorsa onları döktüm kâğıda. Yine tıkandığımda kafamı kaldırıp Barlas'a baktım. Bu kez göz göze geldik. O kadar güzel bakıyordu ki gülümsemeden edemedim. Sonra tekrar yazmaya devam ettim. O da bir süre daha beni izledikten sonra devam etti. Artık bitirdiğimizde "Nerenin adresini yazıyorsun?" diye sordum.

Barbar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin