-Bölüm 19-

38.2K 1.8K 50
                                    

 

Yiğit, Poyraz, Barlas ve ben eğlenceli bir akşam yemeğinden sonra araçlarımıza dağıldık. Barlas ve ben de birlikte eve geldik. Odalarımızın önüne geldiğimizde Barlas "Bekle." diyerek odama girmeme engel oldu. Kolundaki saate bakıp "Beş dakika bekle." dedi.

"Niye?"

"Bir şey göstereceğim sana."

"Ney?"

"Çok soru soruyorsun." diye sitem etti. Kendisi bu kadar gizemli olmayı tercih etmeseydi belki ben de bu kadar çok soru sormazdım. Madem soru sormamı istemiyordu beni burada neden tuttuğunu açık açık ifade etseydi ya. Sonunda beş dakika dolduğunda beni elimden tutup koridorun sonundaki odaya soktu. Işıkları açtığımda bir sürü düzensizce dizilmiş boy aynaları ve bir piyano gördüm. Piyanoya anlam verebiliyordum fakat aynalara bir anlam veremedim. "Aynaları düzenli koysaydın bari. Ayrıca neden bu kadar çok ayna var burada?"

"Işığı kapa." dedi sadece. Kapattım ben de. Gidip tam karşıdaki pencerenin perdelerini açmasıyla camdan yansıyan ay ışığı aynadan aynana çarparak piyanoyu aydınlattı. O kadar etkileyiciydi ki bu iş için fazla kafa patlatıldığı ortadaydı. Yapmak neyse de bu nasıl aklına gelmişti acaba merak etmiştim. Üstelik benim için yapmıştı bunu. Bu ondan beklenemeyecek bir şeydi. "Burası çok güzel olmuş. Açıkçası senden böyle bir şey beklemiyordum. Teşekkür ederim Barlas."

"Sonuçta birlikte çalacağız. Güzel olması gerekiyordu." Dediğinde gözlerimi devirmeden edemedim. Bu adam gerçekten kendini beğenmişin tekiydi. Öyle bir egosu vardı ki uzay boşluğuyla yarışıyordu resmen.

"Hadi başlayalım." Deyip oturunca ben de yanına oturdum. Aklında nasıl bir plan vardı, bana nasıl prova yaptıracaktı hiç bilmiyordum. Bana komut vermesi için kafamı kaldırıp gözlerine baktım. Sol elimde elini hissedince kafamı eğip ellerimize baktım. Elimi piyano tuşlarının üzerine bıraktı. Notanın çıkardığı ses tüm odayı doldururken o da sağ elinin parmaklarını tuşlara yerleştirdi. İnce ve uzun parmakları sanki bunun için yaratılmış gibiydi.

"Sağ elini elimin üzerine koy." dediğinde kafamı kaldırıp tereddütle ona baktım. "Koy hadi." diye yineleyince ona güvenmekten başka çarem olmadığını fark edip elimi yavaşça elinin üzerine bıraktım. "Başlayalım mı?" diye sorduğunda kafamı olumlu anlamda salladım. Sol elimi kendim hareket ettirip tuşlara basarken sağ elim Barlas'ın elinin üzerinde tuşların yerlerini ezberliyordu. Değişik bir metot uyguluyorduk ve umarım işe yarardı.

Artık ay odayı aydınlatmayı bırakmıştı ama biz mum ışığında devam ediyorduk. Barlas bunu da düşünmüştü. Kendini beğenmiş olmasının yanı sıra oldukça da zeki biriydi. Üstelik piyano ve daha birçok şeyde yeteneği vardı. Belki de onu bu kadar kibirli yapan yetenekleri ve zekâsındaki ilerlemişlikti.

Ertesi günü yine okula gitmiş ve provalara katılmıştım. Her ne kadar ben piyano çalamasam da herkese prova saatlerini hatırlatıp geleceklerinden emin oluyordum. Panoları çoktan duyurularla doldurmuştum bile çünkü önceki duyurulara resmen tecavüz etmiştiler. Resmen eşkıyaydı bunlar.

Son prova saati geldiğinde bu kez de onlar gelsin sıkmayayım diye bekledim. Ama bu en fazla beş dakika sürdü. Kimse gelmeyince Ayten hoca gelmeden ben onları getirmeye gittim. Hepsini tek tek bulup müzik sınıfına yolladım. Ayaklarını yere sürüyerek söylene söylene gittiler. Tam provaya başlayacakken bir kişinin eksik olduğunu fark ettim. Sınıfı bir kez daha süzünce Tarık'ın burada olmadığını anladım. Serseri herif hala arka bahçede sigara tüttürüyordu kesin.

"Siz devam edin. Sakın kaytarmayın." deyip arka bahçeye gittim. Tam da tahmin ettiğim gibi burada sigara içiyordu. "Prova var demedim mi sana?" diye azarladım.

Barbar Where stories live. Discover now