-Bölüm 8-

46.6K 1.9K 36
                                    

-İnitium-

Her şey aynıymış gibi devam ediyordu. Sanki dün sabah Barlas'a kızıp evi terk eden ben değilmişim, Hale ve Davut'un yanına taşınıp yeni bir hayat kurma planları yapan ben değilmişim gibi, sanki dün gece beni evden kovan Barlas değilmiş gibi, sanki sabahında aramızdaki itimi resmen savaş ilan edenler biz değilmişiz gibi. İkimiz de açık açık ama bir o kadar da gizliden birbirimizi nasıl yeneceğimizi planlıyorduk fakat önceki günlerden bir farkı yoktu. Çünkü savaş bu sabah resmiyet kazanmış olsa da o ilk tanıştığımız günden beri vardı. Sadece ben istemiyordum o kadar. Fakat artık ikimiz de onun varlığından haberdardık ve sonuçlarıyla birlikte kabullenmiştik onu.

Okula geldiğimde sırama oturup diğerleriyle birlikte hocanın gelmesini beklerken o çocuk girdi içeri. Sahi ismi neydi şu çocuğun? O akşam söylemişti hâlbuki. Bir süre hafızamı yokladıktan sonra hatırlayabildim ancak. Akın Demir.

Gelip masama koydu kalçasını. Kafamı kaldırıp yüzüne baktığımda benim aksime gülümsediğini gördüm. "Günaydın." dediğinde bana iyilikle yaklaşan birine ters davranmamın saçma ve gereksiz olduğunu düşünüp "Sana da." dedim. Sonuçta onu birçok kez terslememe rağmen hâlâ bana iyilikle yaklaşmaya devam ediyordu. Hem bir arkadaş istediğimi söylüyordum hem de kovuyordum. Galiba bir şansı hak ediyordu. O yeni Hera'nın ilk arkadaşı olabilirdi.

"Harika. Sen?"

Onu sormamı beklemiyor olacaktı ki ilkten şaşırdı sonra ise gülümseyip "İyi." dedi. "Dersi dinleyecek misin?" diye sordu bu kez.

"Bilmem ruh halime bağlı." dedim umursamazlıkla.

"Eğer üç gündür okula gelmiyor olmasaydın okulu kırardık belki."

Aslında arkadaş olmak için iyi bir fırsat olurdu ama dediği gibi zaten yeterince boşlamıştım. Her ne kadar önemsemesem de bir yerden yakalamam gerekiyordu. Sonuçta benim de gelecek telaşım vardı. Sonsuza dek ALTINOK ailesinin parasını yiyemezdim ya. Benim de üniversite kazanmam ve kendi ayaklarımın üzerinde durmayı öğrenmem gerekiyordu.

"Akşam okul yok öyle değil mi?" diye bir teklif sunduğumda gülümseyip "Tamam o zaman akşam sekizde seni evden alırım." dedi.

"Eve gelmene gerek yok." dedim sonuçta Barlas'la nasıl bir durum içine gireceğim belli olmazdı. Ona restoran-bar gibi bir yerin adresini verip orada beklemesini söyledim. Oldukça elit bir yerdi. Sessiz sakin olduğu için oraya gitmeyi severdim. Tek başınıza bir bayan olarak orada içmeniz ya da oturmanız sorun olmazdı kimse kimseyi rahatsız etmeden eğlencesine bakardı.

"Tamam, o zaman. Ekmek yok ama."

"Marketten alırız." diye iğrenç bir espri yaptığımda bir anda donakaldı. Fil beceren tavuk görmüş gibi baktı bir süre ardından kendini toparlayıp boğazını temizledi ve "Gerçekten iğrençti." diye itiraf etti. Neden bilmiyorum ama bu hareketi hoşuma gitmişti. Eğer tek amacı ben olsaydım buna hunharca gülmesi gerekirdi. Aksine içinden geleni söyleyebilecek kadar açık sözlü ve dobra biriydi. Sanırım ona bir şans vermekle iyi bir şey yapmıştım.

Öğretmenin sınıfa girdiğini sınıfta oluşan hareketlilikten anladığımızda hemen biz de diğerleri gibi ayağa kalktık. Hoca Akın'a bakıp kaşlarını şaşkınlıkla çatınca Akın "İyi dersler hocam." deyip kaçtı sınıftan. Arkasından tek nefeslik güldüm. Baya eğlenceli geçecekti bu akşam.

Gün boyunca girdiğim tüm dersleri uslu bir öğrenci rolü yaparak geçirdim; not aldım, ders dinledim. Camdan dışarıyı izlemedim, hocanın yüzüne aklımdan hayali tüyler çizmedim, sınıfımdaki arkadaşlarımı teker teker süzdükten sonra ibret alıp şükretmedim. Bu gün sadece derse odaklandım. Aybars abi burada olsaydı benimle gurur duyardı.

Barbar Where stories live. Discover now