-Bölüm 16-

38.4K 2K 364
                                    

Bölüm şarkısı- Sezen AKSU vazgeçtim

-Hiç tanımaz tenim, ellerini -

Arkamdaki kişi atağını yapamadan ben yaptım: Elimdeki tavayı kafasına geçirdim. O acı içinde inleyip kafasını tutarken ben bir kez daha vurmak için elimi kaldırmıştım fakat biri bileğimden yakaladı. Şimdi ne olacak, demeye kalmadan iki elimi de arkamda kilitledi. Hepsi kafasını mutfağın girişine çevirdiğinde kırklarında sakallı bıyıklı siyah takım elbiseli bir adam girdi içeri. "Ben de diyordum ki bu köpeklerin sahibi nerede?" diye söylendiğimde bileklerimi tutan köpek bileğimi daha çok sıkıp beni susturdu. Tabii bu suskunluğum söyleyecek bir şeyim olana kadar sürecekti.

Kodaman kılıklı it beyi dibime kadar girip gür ve kalın ses tonunda konuştu: "Barlas'ın herkesten sakladığı sensin demek."

'Barlas'ın herkesten sakladığı' derken ne demek istedi anlayamadım. Barlas'ın beni saklamak isteyeceğini sanmıyordum. Ayrıca bu adamlarla da bir ilgim yoktu. Üstelik Barlas için önemli biri de sayılmazdım. Sanırım onlar Melike'yi arıyorlardı. "Aradığınız ben değilim." dedim sakinlik ve kararlılıkla.

"Barlas'ın Melike'si sen değil misin yani?" diye imayla sorunca "Evet. Ben değilim." dedim hemen. "Ben Hera'yım."

Adam uzun uzun yüzüme baktı. Ben ağzından dökülecek kelimeleri büyük bir heyecan ve merakla beklerken; o sadece kahkaha atmaya başladı. Kahkahası o kadar sinirimi bozuyordu ki şu an yumruğumu yüzüne geçirmiyorsam arkamdaki itin parmaklarını etime geçirmesindendi. Nefesimi burnumdan soluyup kaşlarımı çattım.

Adam sonunda sustuğunda "Seni daha zeki bir şey bekliyordum küçük kız. Beni hayal kırıklığına uğrattın." dedi. Ardından ocağın üzerindeki tencereyi alıp tezgâhın üzerine bıraktı. Ne yapacağını anlamak için her bir hareketini dikkatle takip ettim. Elini sağ koluma uzatınca arkamdaki adam ellerimi bıraktı. Elimi tutunca çekmek istedim ama bırakmadı. Parmaklarını etime gömüp elimi çekmemi engelledi. O kadar çok sıkıyordu ki bileğimi elime kan gitmiyordu resmen. Elim ocağa yaklaştıkça içimdeki korku artıyordu.

"Bakalım Barlas sana ne kadar değer veriyormuş. Sence Melikesinin bir eli için neler yapar?"

Elimi tamamen ocağın üzerine bastırdığında korku ve acı iç içe girmişti. Bu iş bittiğinde sağ kalırsam takma diş kullanmak zorunda kalabilirdim. Canım o kadar çok yanıyordu ki ne ağlayıp bağıra biliyordum ne de elimi çekebiliyordum. Şu an çektiğim şu acıya karşı tek direncim dişlerimi olabildiğince sıkarken karşımdaki aşağılık herifin gözlerine inatla bakmaktı. Gözlerinde gördüğüm şaşkınlık gururumu okşuyordu. Yalvarıp ağlayacağımı sanıyordu ama yanıldı. Bunu ne ona ne de köpeklerine tattırmayacaktım!

Bok yoluna gidiyordum resmen. Barbarın sevdiği resimlerini çizdiği kız ben olsam gam yemezdim ama Barbarın bana en ufak bir sevgisi, değeri yoktu. Boşu boşuna çekiyordum bu acıyı. Melike denen kız çekse, Barbar kendisi sarardı kızın yarasını, üfleye üfleye sürerdi ilacını. Peki, bana ne olacaktı? Ben yine kendim saracaktım yaralarımı. Keşke biraz da beni sevseydin Barbar.

Daha fazla dayanamadım. Gözlerimden bir damla yaş serbest kaldı. Burnumun çevresini takip ederek dudaklarıma ulaştı. Oradan da çeneme ve sonra yere. Sonunda elimi bıraktığında elime bakamadım bile. Beni ne kadar kötü bir şeyin beklediğini bilmiyordum. Bu nedenle it sürüsünün gitmesini beklemek gerekeceğini düşündüm. Kendimi her an bayılacakmış gibi hissediyorum. O kadar güçten düşmüştüm ki şu an ayaklarımın beni taşıyor oluşuna hayret ediyordum.

Kodaman beyi bir şeyler söyleyip itlerini de aldı ve gitti. Hemen ocağı kapatıp elimi suyun altına tutarken son enerjimi de Barbarı aramakla harcadım. Telefonumu açar açmaz "Yine ne var? Bir rahat vermedin!" diye kızınca sadece "Evi bastılar." diyebildim. Zaten başka diyecek bir şey bırakmadı ki.

Barbar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin