-Bölüm 31-

30.1K 1.3K 47
                                    

Yetimhanenin uzun koridorunda ilerlerken elimdeki çantaya baktım. Bir avuç çikolatayı herkes verirdi zaten. Bizim onu anlayıp mutlu etmemiz lazım. Yanında olduğumuzu ve ona güçlü olduğunu hissettirmemiz gerekiyor, karanlığını aydınlatmamız gerekiyor ve elimizde bir avuç çikolata var. Cidden ne zeki insanlarız biz(!)

Umutsuzca elimdeki çantaya bakarken dertli dertli "Barlas." dedim.

"Söyle Melike'm." Ne de güzel Melike'm diyordu. Sanki her bir hücremle sadece ona aitmişim gibi sahiplenircesine...

"Bir avuç çikolatayla mı Zeynep'e yaklaşacağız?"

"Bir avuç daha alalım?" diye dalga geçince omuzuma yumruk attım. Kıkırdarken sola doğru sendeledi. Sesli bir nefes verip ciddileşti. "Etrafına duvarlar örmüş bir kız çocuğuna böyle ulaşamayız haklısın." dediği sırada müdirenin odasına vardık. Kapıyı çalıp içeri girdik. Müdire hanımla el sıkışıp masasının önündeki karşılıklı koltuklara oturduk. Bir süre Zeynep'in durumu hakkında konuştuk. Çok şükür aldığımız duyumlar iyiydi.

Biz sohbet ederken kapı açıldı ve içeri Zeynep girdi. Elinde Barlasın aldığı oyuncakla önümüzde dikilip merakla müdireye bakmaya başladı. 40'lı yaşlarındaki kadın Zeynep'i gülümseyerek karşıladı. "Bu ablayla abiyi hatırladın mı?" diye sorunca ikimizi de tek tek süzüp tekrar müdireye çevirdi kafasını ve olumlu anlamda salladı.

Sözü müdireye bırakmak yerine yerimden kalkıp yerime Zeynep'i oturttum. Önünde dizlerimin üzerine oturup minnacık, pamuk gibi yumuşak ellerini tuttum. "Biz seni görmeye geldik bir tanem. Eğer sen de istersen seninle vakit geçirmek istiyoruz."

Konuşmak yerine müdireye bakınca ben de müdireye baktım. "İster misin Zeynep?" diye sordu. Fakat Zeynep cevap vermedi. Kendini baskı altında hissetmemesi için dizlerimin üzerinden kalkıp Barlas'ın yanına geçtim ve onun oturduğu koltuğun koluna oturdum. Elini belime koyduğunda bir ateş bastı beni. Acaba oturmasa mıydım?

Müdire "Zeynep, sen gidebilirsin." dediğinde Zeynep gitmek için kalktı. Hemen ben de kalkıp çikolataların olduğu çantayı da gitmeden ona verdim. O gidince ben de yerime geçecektim fakat Barlas elimi tutunca yine onun yanına oturdum.

"Biz Zeynep'le burada değil dışarıda vakit geçirmek istiyoruz. Tabii o da isterse." deyince Barlas'a baktım bunu konuşmamıştık ki.

Umutla müdirenin gözlerine baktım fakat o olumsuz bakıyordu. "Kusura bakmayın ama Zeynep istese de böyle bir şeye izin vermem mümkün değil."

"Onlara karşı bu kadar korumacı olmanız güzel fakat ben uzun zamandır onlarla birlikteyim. Bir gün için izin verebilirsiniz herhalde."

"Bu işin bir prosedürü var." diye itiraz etti bu kez. Anlaşıldı izin vermeyecekti bu kadın. Ağzından girip burnundan çıkıp izin almasını başarırdım elbette. Vazgeçecek, ilk denememde başarısız olduğum için yılacak biri değildim ben. Bir şeyi istiyorsam onu alana kadar çabalardım. Sevgi hariç. Maalesef onu kimseden isteyememem. Ben istersem anlamı kalmaz.

Zeynep konusunda bilerek diretmiyordum çünkü bu konuda bizden daha bilgiliydiler. Ona karşı en ufak bir hatamız hayatında iz bırakabilir ve karşımda koca yetimhaneyi yöneten kadın eminim bir şeyler biliyordu da böyle davranıyordu.

Barlas bana dönüp "Sen git Zeynep'i ikna et. Ben de prosedürleri halledeyim." deyince ilkten tereddüt ettim ama sonra Barlasın çocuklara benden daha fazla önem verdiğini ve sorumluluğunu aldığını anladım. Zeynep'in yaralarını sarmak için bir fırsat bulmuştum. O kadar mutlu oldum ki artık daha fazla dayanamadım; Barlasın yanağına sıkı bir öpücük bırakıp odadan çıktım ve kapıyı kapattım. Tam arkamı dönüp gidecekken kafamda bir soru oluştu: Ben az önce ne yaptım? Barlas'ı öptüm. Elim istemsizce dudaklarıma giderken üzerimdeki utanç duygusu arttı. Zeynep'i aramaya koyuldum. Sonunda onu bulduğumda bahçede oturuyordu. Üstelik bu soğukta.

Barbar Where stories live. Discover now