-Bölüm 38-

20.5K 1K 33
                                    

-Barbarca-

Hani hayatımın en unutulmaz anı derler ya. Bu cümleyi ne zaman duysam aklıma Barlas'la dans ettiğimiz o gece gelirdi. Bu sabah ise o anlardan birine bir yenisi daha eklendi. Bu sabah hayatımın en unutulmaz anlarından birine gözlerimi açtım. Eskiden Aybars abinin tek başına bir aile kavramını karşıladığını düşünürdüm. Şuan hissettiklerimle o zamanlar hissettiklerimi kıyaslıyordum da kesinlikle dağlar kadar fark vardı arada. Barlas ve Zeynep bana sarılmış her şeyden habersiz uyuyorlarken onları izlemek eşsiz bir şeydi. Öyle ki onlar uyanmasın ve bu harika manzara bozulmasın diye nefes almaktan bile kaçınıyordum. Hani güzel bir manzara bulduğumuzda hemen önünde fotoğraf çekiliriz ya çünkü ancak bu şekilde o güzelliğin bir parçası olabiliriz. Ben hayal bile edemeyeceğim kadar harika bir manzaranın parçası olmuştum. İlk defa gerçekten bir aileye sahipmişim gibi hissetmiştim. Bu öylesine bir öz güven veriyordu ki bana sanki istediğim her şeyi yapabilirmişçesine güçlü hissediyordum kendimi.

Bana bu mutluluğu yaşatan iki insana ben de teşekkür etmek istedim. Onları uyandırmadan güç bela çıktım ortalarından. Barlas eli boşlukta kalınca bu sefer Zeynep'e sarıldı. Zeynep de aynı şekilde karşılık verdi ona. Öylesine güzeldi ki saatlerce bunu izleyebilirdim. Fakat ne yazık ki güneş doğuyordu ve onlar uyanacaklardı. Ben de bu anı ölümsüzleştirmek için fotoğraflarını çektim. Ardından onları huzurlu uykularında baş başa bırakıp aşağıya indim. İnternetten yardım alarak kahvaltı için özel bir şeyler hazırladım. Sıra krep yapmaya geldiğinde Barlas'ın yaptıkları aklıma geldi. Öylesini hiçbir yerde yememiştim. Sanki özel bir şey koyuyordu içine. Pek mutfağa giren biri de değildi. Hatta dağın başında kalsa her öğün aynı yemeği yerdi. Yapabildiği yemek sayısı bir elin beş parmağını geçmezdi. Ama yaptığı krepte farklı bir şey vardı kesinlikle. Sevgiyle mi yapıyordu acaba? Diye kendi kendime sorduktan sonra güldüm. O odunda sevgi ne arardı. Zaten az var onu da yemeğe katmasın bir zahmet.

Malzemelerimi hazırladıktan sonra ilk krepi tavaya döktüm. Onun pişmesini beklerken de Akın'ı düşünüyordum. Hep böyle olurdu zaten. En mutlu anlarımızda en kötü zamanlarımız çıka gelirdi aklımıza. Ona üzülsem mi yoksa oh canıma değsin mi desem bilemiyordum. Sonra böyle bir şeyi düşündüğüm için kendime kızıyordum. Netice de o da gerçekleri bilemeyen bir kurbandı. İnandığı doğrular yolunda almaya çalıştığı intikam zalimce ve haksızdı ama onun da canı yanmıştı. Yine de bir yanım diyor ki; senin ki hiç mi yanmadı? Tüm bu yaşananları sen mi istedin de tüm fatura sana kesildi? Tüm bunları kesinlikle ben istememiştim. Ama en çok ben kaybetmiştim. Artık geçmişin peşimi bırakmasını ve elimdekilerle mutlu olmama izin vermesini istiyordum. Hayatımı yavaş yavaş düzene sokup normal bir insan olmak istiyordum. En azından kâbus gördükten sonra Barlas'ın kafamı ellerinin arasına alıp 'sadece kâbustu' demesini istiyordum. Tüm o yaşananların sadece ama sadece kâbus olmasını diliyordum. Ama değildi. Hiçbir kâbus gözlerinizi açtıktan sonra da devam etmezdi. Benimki tüm gerçekliğiyle karşımdaydı.

Birinin eli elimi kavrayana kadar enseme nefesi çarpacak kadar dibime giren bu kişiyi fark etmemiştim. Korkuyla irkilirken Barlas elimi daha sıkı kavrayıp tavayı havaya kaldırdı. Seri bir hareketle krepi çevirdi. "Yanmış krep yemek istemeyiz." Derken ses tonundaki dalga kulaklarıma doldu. Sabah sabah onu böyle neşeli görmek hem de bana sarılarak uyuduğu gecenin sabahında onu neşeli görmek beni de neşelendirdi bir anda. Aklımı kurcalayan ve beni hüzne boğan tüm o kötü geçmişi bir kenara itip güzel geleceğe yer açtım. "Benim elimden zehir olsa yiyeceksiniz kusura bakmayın."

Geri çekildiğinde ben de yüzünü görmek için ona döndüm. Onu şöyle bir süzdüm de yataktan kalktığı gibi gelmişti. Altında gri bir eşofman altı vardı üzerinde ise dün geceki tişörtüne ek olarak kapüşonlu siyah bir hırka giymişti. Saçı hafif dağınıktı ve ufak bir tutam saçı alnına düşmüştü. Yüzünde huzurlu ve mutlu bir ifade vardı. Ne yalan söyleyecektim, takım elbiselerin içindeki soğuk ve ciddi tavrı gitmişti. Ama asilliği ve karizması yerli yerindeydi. Onlar uyurken bile gram kaybetmiyorlardı zaten.

Barbar Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ