-Bölüm 29-

30.2K 1.5K 58
                                    

-En çok da benim-

Yatmadan önce yine tüm günümü gözden geçiriyordum; Akını reddettim ve arkadaş kalmaya karar verdik. Barlas garip bir şekilde de olsa bana çıkma teklif etti ve biz şu an onunla sevgiliyiz. Bana aldığı oyuncak ayı kollarımın arasında. Okulda son provamızı yaptık ve her şey yolunda tek bir şey dışında. Zeynep. Ona ne olacaktı şimdi? Onun o çaresiz ve masum bakışları gözümün önüne geldikçe elimden bir şey gelmediği için deli oluyorum. Benim gibi herkesten uzakta oturmasın diğerleriyle birlikte oynasın başına gelen her şey için içten içe kendini suçlamasın. İçine kapanıp kendini bitirmesin.

Onun iç dünyasına girmeliyim. Benim gibi olmaması için elini tutmalıyım. Evet yarın onu görmeye gideceğim. Gerekirse her gün giderim. Onun güvenini kazanana kadar, benimle konuşana kadar giderim.

Aldığım karardan dolayı huzurla gözlerimi kapadığımda gözlerimin önünde Barlascıklar uçuşmaya başladı. Saçma sapan hayallere daldım. İçim mutlulukla dolup taşarken uykum kaçtı. Bu sefer de dönüp durmaya başladım ama kafamdaki ses Barlasla sevgili olduğumuzu fısıldayıp duruyordu sürekli. Daha fazla dayanamadım. Yataktan kalktım. Nasılsa Yiğit bu gece gelmeyecekti. Ayıcığımı da alıp Barlasın odasının önünde dikildim. İki kez tıklattım kapıyı. Saniyeler sonra "Gel." komutu ile kapıyı yavaşça araladım.

Kalbim yerinden çıkacakmış gibi atarken beynim acaba yanlış mı yapıyorum diye düşünüyordu.

Geçebileceğim kadar aralık açıldığında içeri süzülmemle merakla bakan Barlasla göz göze geldim. Yatağın ortasında sırt üstü yatıyordu. Gece lambası hala açıktı. Ya da ben kapısını çalınca açmıştı. Acaba uyandırdım mı onu, keşke gelmeseydim, diye çelişkiler yaşarken gitmek için artık geç olduğunu anladım. "Yanında yer var mı?"

"Senin için mi?"

"Ben ve..." elimdeki ayıcığı gösterdim. "Ayı Barbar için."

"Senin için hep var. Ama bir yatağa üç Barbar fazla. Onu bırak."

"Daha hevesimi almadım ama." diye itiraz ettim. Sesli bir nefes verdi. "Tamam gelsin."

Gülümseyip yanına doğru ilerledim. Ben yorganı kaldırıp yanına yatarken o bana yer açmak için biraz kayıp biraz da bana doğru döndü. Dizlerimi kendime doğru çekerken ayıcığı da kucağıma oturttum. Ben ayıcığın yumuşak tüyleriyle oynarken Barlasın bana baktığını hissedebiliyordum. Bir süre hiçbir şey söylemeden bakmaya devam etti. Ben bakmayınca kendisi konuştu. "Kabus mu gördün?"

"Hayır."

"Bana anlatabilirsin." deyince kafamı ona çevirdim. Gözleri çok güzel bakıyordu. O kadar güzeldi ki o benden cevap beklese de ben saniyelerce gözlerine baktım sadece. Kahverenginin en güven veren, en korumacı tonundaydı bu gece, gözleri.

"Uyumadım ki daha."

"Uyanıkken de kabus görebiliriz." dedi. Kafamı tekrar ayıcığa çevirdim. Onun tüyleriyle oynarken anlatmaya başladım; "Barlas ben Zeynep'i öyle bırakmak istemiyorum. Yarın ve fırsat bulduğum her gün onun yanına gideceğim."

"Ben de gelebilir miyim? Senin kalan ışıklarını da ben ve ailem söndürdük. En azından ona yardım edeyim."

"Sen ve ailen mi? Kendi suçlarını ailenin üzerine atma."

"Bilmediğin çok şey var."

"Beni oyalamayı bırak da anlat o zaman."

"Seni oyalamıyorum. Gösteri de bitsin söz anlatacağım."

"Biter bitmez söz mü?"

"Söz."

"Sözünü tutmazsan sana çok kötü şeyler yaparım biliyorsun değil mi?"

"Bilmez miyim? Sendeki çene nükleer bombadan beter."

"Sen kendine bak. Pitbull gibi suratın var." deyip ellerimi yanaklarıma bastırdım. "Böyle hep. Sarkık." Bir anda yüzüme flash patladı. Barbarın elinden telefonunu almak istedim ama vermedi. Telefonu sağ eline alıp benden uzaklaştırdı. Telefona ulaşmak için üzerinden geçmem gerekiyordu ama bunu riskli görüp vazgeçtim. Nasılsa kimseye göstermezdi kendisi gördü zaten.

"Beni ifşa edemezsin, benim her halim güzel." derken fazlasıyla şımarık ve kendini beğenmiştim. Belkide bunlar sevildiğimi bilmenin yan etkileriydi.

"Ona ne şüphe. Bir de şu çenen olmasa."

"Susar mısın uyuyacağım."

"İyi uyu bakalım." deyip yine omuzunu ovmaya başladı. Şimdi sorsam "Hani uyuyacaktın?" der dalga geçer benimle. Gözlerimi yumup uyumaya karar verdim ama merakım bir türlü buna izin vermedi. Sabah da ne olduğunu söylememişti. Basit bir tutulma olsa geçerdi herhalde. Kavga falan mı etmişti yoksa? Bu kadar direnmek yerine sorup kurtulsaydım şimdi rüya görüyor olurdum.

Gözlerimi açmamla Barbarla göz göze gelmem bir oldu. Hiç vakit kaybetmeden; "N'oldu uyuyacaktın hani?"

"Omuzuna n'oldu?"

"Bunu mu merak ettin?"

"Söyleyecek misin?"

"Söylerim ama gülersen..." diye tehdit etti.

"Gülersem ne? Ceza mı verirsin?" deyip gülmeye başladım. Gözlerini devirip tavana çevirdi yüzünü. Sinirlendiğini anlayınca ona doğru döndüm hemen. "Tamam, tamam. Söyle hadi. Sustum. Ceza almaya niyetim yok."

"Gece uyurken Yiğit tekme attı." diye söyledi sonunda omuzuna ne olduğunu. Böyle söyleyince pek komik durmuyordu ama kafamda canlandırınca gülmeden edemedim. Barbarın uyurken bile pitbull gibi asık suratı Yiğit'in tekmesi ile ne hale gelmiştir kim bilir.

Tek kaşını kaldırdı. "Güldün demek."

"Hayır benim şaşırma stilim bu." diye dalga geçsem de beni dinlemedi. Yatakta yüz üstü dönüp "Omuzuma masaj yap." dedi.

"Emrin olur(!)"

"Nasıl kabul ediyorsan." Gıcık ya. Nasıl kabul ediyorsam mış. Sen şimdi görürsün! Sırtına oturunca ikimiz de gerilmiştik. O bunu beklemiyordu ama ben kasıtlı yapmıştım ben niye geriliyorsam!

"N-napıyorsun?"diye kekeleyerek sorunca yanlış sularda gezindiğimi fark ettim ama yapacağım şey için bu gerekliydi.

"Masaj yapıyorum." dedim masummuş gibi.

"Yanımda oturabilirdin."

"Rahatsız olduysan inerim."

"Yok yok... Yani oturabilirsin."

Fazlasıyla tedirgin olduğunu hissedebiliyordum. En az ben de onun kadar tedirgin olmuştum. Kolay değil Barbarın sırtında oturuyordum ve omuzuna masaj yapıyordum.

Sürekli kendime "Sadece masaj." deyip dursam da kafamda farklı şeyler canlanıp duruyordu. Daha fazla dayanamayıp planımı uygulamaya koydum; sağ kolunu tutup arkasında kilitledim.

"Hera, bırak kolumu. Ah!" deyip inildemeye başladı. O elini kurtarmak istedikçe daha çok çektim kolunu.

"Gevezeyim öyle mi, Barbar?"

"Öylesin tabii ki de." deyip beni yan tarafa attı. Kolunu ovarken "Çok yaramazsın." diye söylendi.

Alt dudağımı dişledim. "Çok mu acıdı?"

"Ve çok merhametli."

"Yok öyle bir şey." deyip arkamı döndüm. "Çok da inatçı." arkama yaklaştığını hissettim. "En çok da benim." derken nefesi ensemi yalayıp geçti. Gözlerimi yumdum. Barlasın nefesini ensemde hissederken huzurlu bir uyku kapılarını bana açtı.


Barbar Where stories live. Discover now