-Bölüm 53-

12.1K 657 50
                                    

Sevdiklerimize bir şey olma korkusu tüm bedenimizi sardığında anlamını yitiriyordu gerçek olan ne varsa. O ana kadar değer verdiğimiz her şey birer birer önemini yitiriyordu. Bu kez pişmanlıklar baş gösteriyordu. Keşkeler sarıyordu dilimizi. İşte o an kaybediyorduk. Çünkü işler bu noktaya geldiğinde genellikle geri dönüş olmuyordu. Artık resimlerden bakmaya başlıyorduk kaybedene kadar değerinin farkına varamadığımız sevdiklerimize. İşte o zaman anlıyorduk hayatın birkaç küçük andan ibaret olduğunu. Tüm bu gerçekler bir telefonun ucunda karşıdan en ufak bir ses gelmesini beklerken oturuyordu yüreğimize.

"İyiyim." Dediğinde saniyelerdir tuttuğum nefesimi bıraktım. Barlas'ın ağzından çıkacak olan en ufak bir heceyi beklerken kafamda kurduklarım ve farkına vardıklarım nefesimi kesmişti. Neyse ki o iyiydi ve benim onunla bir kez daha dans edebilmem için hala vaktim vardı.

"Ne zaman gelirsin?"

"Yoldayım, birazdan orada olurum." Derken sesindeki mutluluk kulak zarlarıma çarpmıştı. Onun bu neşesi beni de mutlu ederken meraklandırmıştı da bir yandan. Mutluluğunun nedenini sorduğumda geldiğinde göreceğimi ve bana güzel bir haberi olduğunu söyleyip kapattı. Bana da o gelene kadar meraktan ölmek kalmıştı. Olmayacağını bilsem de bana 'Hera, peşimizdeki adamların üstüne meteor düşmüş ve nesilleri tükenmiş' Demesini istiyordum. Sanki onlardan kurtulsak bile Barlas ve benim mutlu olmamıza tek engel onlarmış gibi. Öylesine masum ve görülmemiş bir ilişki vardı ki aramızda herkes bunu bizden almanın peşindeydi. Zaten birbirimizden çalarak inşa ettiğimiz bu ilişkide birbirimizi eksiltmişken bir de peşimizdekiler çalmaya kalkıyorlardı.

Barlas ha geldi ha gelecek diyerek evin içinde dört dönerken tekerleklerin toprak yolda çıkardığı o hışırtılı ses geldi kulaklarıma. Hemen kapıya koşup onu kapıda karşılamak istedimse de sonra vazgeçtim. Çocuk gurbetten gelmemişti neticede. Hem midemdeki dikişler de buna izin vermezdi zaten. Yavaş yavaş ilerleyip kapıyı açtım. Elindeki poşetlerle içeri girdiğinde ben de kalanları almak için arabaya yöneldim. Arabanın bagajından giysi çantalarının hepsini alıp içeri girdim. Nasılsa Barlas halledebilir diye odama girip çantaların hepsini yatağın üzerine döktüm. Yanlışlıkla Barlas'ın çantalarını da almış olacaktım ki yatağın üzerinde erkek giysileri de vardı. Barlas'a ait olabilecek her şeyi yere atıp kendi giysilerime odaklandım. Hepsini tek tek dolabıma yerleştirirken Barlas geldi. Kendi kıyafetlerini yerde görünce "En azından yere atmasaydın!" diye söylenerek yerden topladı. Odayı terk etmeden önce bana delici bakışlar atmayı da ihmal etmemişti. Ona gülerek odadan çıkıp mutfağa girdim. Her şeyi yerleştirmişti aslan parçası. Kendi kendime gülerken Barlas geldi. Sanki delirmişim gibi beni süzdükten sonra sesli bir nefes verip "Banyoya gel." Deyip mutfaktan çıkacaktı ki "Terbiyesiz!" diye söylenince durdu. Gözlerini kısıp bana baktı. "Kendi düşüncelerini bana mâl etme."

"Çok komiksin ya(!) ben kendimi neden seninle banyoda düşüneyim? Sen çağırdın beni."

"Eşyaları yerleştirmek için çağırdım ama böyle düşüncelerin olduğunu bilseydim çağırmazdım."

"Abartma şakalaşıyoruz." Deyip koluna girdim ve onu banyoya sürükledim. Resmen rezil olmuştum. Çocuğun aklında bile olmayan şeyleri aklına sokmaya çalışıyordum. Çocuk a dese yanlış anlıyordum nasıl bir ergenlik içerisindeydim böyle. Resmen fesatlığın beden bulmuş haline gelmiştim. Barlas da sağ olsun beni bozmaktan hiç çekinmiyordu.

Banyoya girdiğimizde o bana poşetlerden çıkardığı şampuan, tarak, deterjan vs. veriyor ben de dolaba diziyordum. Onun duş jelini de dolaba yerleştirdiğimde bir sonrakini almak için arkamı döndüğümde Barlas'ın poşetten bir paket ped çıkardığını gördüm. Eline aldığı şeyi görünce tekrar poşetin içine atınca arkamı döndüm. Onu gördüğümü bile fark etmeden "Gerisini de sen yerleştirirsin." Dedi. Gitmesine fırsat vermeden poşeti elinden alıp "Bu ne?" diye sordum. Suratındaki kaslar utançtan gerilirken "Regl ikimizin ortak sorunu olmadığına göre senden iyi bilemeyeceğim ortada değil mi?" diye sordu. Sabrının son demlerinde olduğu çok belliydi. Üzerine gitmek için tam zamanıydı. "İhtiyaç listesine yazmamıştım ki ben bunu. Sen yazmış olmalısın."

Barbar Where stories live. Discover now