-Bölüm 22-

36.8K 1.8K 187
                                    

Güzeldir karşılıklı bakışmak, en güzeli de gülüşmek.

-Çeyreklikten Yarımlığa-

Ayın bile gökyüzünü tek ettiği bir gecede incecik bir ipin üzerinde ilerliyordum. Tek bir parıltının bile bulunmadığı bu zifiri karanlık gözlerimi yoruyordu. Beni sona yaklaştıran her bir adımımda, geri dönülmesi mümkün olmayan bu yolun sonunda, beni kötü şeylerin beklediğini hissediyordum. Seçenekler açıktı aslında. Sadece karar veremiyordum; hangisi daha çok yakardı canımı, dibi sert kayalarla dolu olan bu uçurumdan düşmek mi yoksa bilinmezlik mi?

Yarı uyanık yarı uyku halde derin bir uykuya dalmayı beklerken kapı açıldı ve içeri biri girdi. Gözlerimi açmadan da gelenin Barlas olduğunu anlamıştım. Onunla konuşmak için gözlerimi açtığımda arkasını bana dönmüş giyinmekte olduğunu gördüm. Neyse ki eşofmanının alt kısmını üzerine çektiği ana denk geldi. Yoksa bir çığlık atabilirdim. Üzerindeki kazağı çıkardığında karanlıkta bile ne kadar harika bir şekli olduğu anlaşılan vücudunu izlemeye başladım. Nasılsa beni uyuyor biliyor, biraz kessem sorun olmazdı.

"Beni izlediğini hissedebiliyorum." dediğinde önce şok ardından panik yaşasam da kendime sakin olmayı öğütleyip soğukkanlılıkla "Çünkü gizlemiyorum." derken inkâr edip daha fazla rezil olmaktansa en azından cesurca kabul etmenin daha iyi olacağını düşündüm. Gülüp yanıma uzandı. O uyumayı hedefliyor olsa bile ben kafamdaki soruların cevaplarını bulmakta kararlıydım. "Barlas, uyuma. Hadi adımı söyle. O gün ne diye tanıttım kendimi sana."

"Yarın sabah istediğini sorarsın, anlatırım." deyince yorgun olduğunu anladım; "Peki."

Yine elimi tutup uyudu ama ben uyuyamadım. Düşünüp durdum, kendimi hatırlamaya zorladım ama yok, olmuyordu işte! Kesik kesik bir şeyler geliyordu aklıma ama onlar da sanki fotoğraf fotoğraftı. Bir türlü birleştiremiyordum.

Ben uyanmadan giderse diye sabah Barlas'tan önce kalkıp onun uyanmasını beklemeye başladım. Bir ara uyandırsam mı diye düşünmedim değil.

Elimin üzerindeki eline baktım. Gece boyunca aynı şekilde hiç kıpırdamadan tutuyordu. En ufak bir hareketimde incitmeyecek kadar sıkıyordu elimi; çekmeme engel oluyordu, bir süre sonra elimi çekmeyeceğimden emin olduğunda yine gevşetiyordu elini.

Bir süre ıslak gibi duran kirpiklerinin yüzünde ne kadar da çekici durduğunu izledim. Dokunmak hissi içimde canlandığında elimi uzatmak istesem de cesaret edemedim. Aslında yapardım peki uyanırsa ne diyeceğim? "Islak gibi duran kirpiklerin, bir mum alevinin yavru bir kedinin dikkatini çektiği gibi dikkatimi çekiyor." diyemezdim.

Barlas yatakta kıpırdanmaya başlayınca uyandığını anladım. Saatlerdir ona diktiğim gözlerimi tavana çevirdim. Saniyeler sonra "Uyandın mı?" diye sordu.

"Sana da günaydın(!)" diye iğneledim onu.

Sesini inceltip taklidimi yaptı; "Biz böyle sohbetler yapacak insanlar değiliz."

"Sus be!" kalkmaya yeltendim fakat elimi tuttuğu için başarısızlığa uğradım ve kalktığım gibi yatağa düştüm. "Okula mı gideceksin?"

"Evet. Ama önce bana anlat."

"Okula geç kalacaksın. Kalk hazırlan hadi." dediğinde beni oyaladığını fark ettim. Fazlasıyla merak ettiğimi anlamıştı ve benimle uğraşıyordu. Benim için ne kadar önemli olduğunun farkında değil miydi? Kendi adımı ona soruyor olmak zaten beni fazlasıyla ezerken bir de o eziyordu beni. En katlanamadığım yerimden vuruyordu beni.

Elimi elinden çektim. "Sana ne."

"Her hareketimi yanlış anlıyorsun. Bunda benim de payım var ama biraz dikenlerini köreltsen olmaz mı?"

Barbar Où les histoires vivent. Découvrez maintenant