-Bölüm 12-

49.8K 1.9K 123
                                    

-Barbar'a yönelen ay çiçekleri-

Son olarak çantamı da sırtıma geçirip odamdan çıktım. Koridoru geçip merdivenleri hızla inerken bir yandan da hırkamın düğmelerini iliklemeye çalışıyordum. Yine uyuyakalmıştım ve okula geç kalmıştım. Bu ilk olmuyordu. Hem uykuyu sevdiğimden hem de dizilere dalıp geç uyuduğumdan sıkça tekrarlardım bunu. Fakat bu kez fazlasıyla halsiz olduğum için geç kalmıştım. Aslında hiç gitmemem gerekirdi ama devamsızlık hakkımı harcamak istemiyordum. Son iki basamağa geldiğimde ayağım kaydı. Dengemi sağlamak için elimi korkuluklara attıysam da tutunamadım. Bir iki basamak düşmeden kurtardıysam da son basamakta yüz üstü yere gömüldüm. İnşallah o "ÇAT!" sesi telefonumdan gelmemişti.

Henüz yerden kalkmaya fırsat bulamamışken görüş açıma kırk bir numara Harley botlar girdi. İki kişi yaşadığımız bu evde yerleri öpen ben olduğuma göre tepemde dikilip beni izleyen Barbar'ların efendisiydi. Burada kalmam ikimizi zorunlu yolda bir savaşa sürüklemişti, şimdi ise düşmanımın önünde paspas olmuştum. Güne bundan iyi başlayamazdım sanırım(!)

Onun yardım etmesine müsaade etmeyecektim. Bu savaş bitene kadar ondan gelen en ufak bir yardımı kabul etmeyecektim. Hemen dizlerimin üzerinde doğrulup kalkmaya çalıştım fakat sağ ayak bileğimdeki sızı buna izin vermedi. Ayağa kalkma girişimim bir çığlıkla beraber başarısızlıkla sonuçlandı. Pantolonumun paçasını sıyırıp bileğime bakmaya çalışırken inildemeye devam ediyordum.

Daha ben dokunamadan Barlas tek dizinin üzerine çöküp elini bileğime uzattı. Daha o dokunmadan bağırmaya başlayınca "Başımı ağrıtma." diye kızdı. Ondan yardım etmesini istememiştim. Bunu gönüllü olarak kendisi istemişti söylenmesi haksız ve yersizdi. Bileğimdeki elini öfkeyle çekip "Yardımını isteyen olmadı. Etme de zaten." deyip yerden destek alarak ayağa kalktım. Sağ ayağıma basmadan seke seke kapıya ilerledim. Planım şoföre beni hastaneye götürmesini söylemekti. Kapıyı açıp şoföre seslendim. Arabayı hazırlamasını söylerken arabaya doğru sekmeye devam ettim. O ise hemen arabayı hazırlamaya koyuldu. Tam da bahçe kapısına varmışken yere basan tek ayağım da yerden kesildi. Burnuma dolan erkeksi kokudan kucağında bulunduğum kişinin Barbar olduğunu anladım. Beni bırakmasını söylerken bir yandan da çırpınıyordum ama bu Barbar bana mısın demiyordu. Beni arabasına bindirip kapıyı üzerime kapattı ve kendisi de binmek için arabanın etrafından dolandı fakat o binmeden ben arabadan indim. Benim indiğimi görünce arabaya binmek yerine "Bin şu arabaya." dedi. Omuz silkip inatla gözlerine bakmaya başladım. Çocuk gibi davrandığımın farkındaydım ama o inatsa ben ondan inattım. Her şeyi savaşa çeviriyordu, durum böyle olunca da bu davranışlarım kaçınılmaz oluyordu. "Bana şöyle bakıp durma bin!" dediğinde içten içe mutluluk nidaları atsam da yüz ifademe yansıtmadım. İnatla gözlerine bakmaya devam ettim. Bundan nefret ettiğini bilsem de ilk defa bu kadar açık ifade ediyordu.

Ben inatla bakmaya devam edince, inmek için açtığı kapıyı öfkeyle kapatıp bana doğru gelmeye başladı. Seke seke kaçmaya çalışsam da en fazla bir iki metre gidebildim. Kolunu belime sarmasıyla tek eliyle beni arabanın içine fırlatıp öfkeyle kapıyı kapadı ve arabayı kilitledi. Bir kez daha arabanın etrafını dolanıp kapıya vardığında elindeki anahtarla arabanın kilidini açtı. Bu fırsattan istifade tekrar kaçmaya yeltenecekken arabaya bindi ve kolumdan tutup beni koltuğa kapıştırdı resmen. Bir anda üzerime eğilince nefesim kesildi. Beynim düşüp komut vermeyi unuttu resmen. Hayati tüm fonksiyonlarım durmuşken tüm bunların aksine kalbim hızına hız katmıştı. Sanki Barbardan yüksek akımda elektrik almışçasına canlandı. Kalbim bu kadar hızlı ve canlıyken acaba Barbar benden uzaktayken ölü müydüm, diye düşünmeden edemedim. Gözlerinin o güzel kahvesini ilk defa bu kadar yakından görüyordum. Çok farklı, çözemediğim duygular barındıran gözleri beni gizemine davet ediyordu. O kadar güzeldi ki bakmaya doyamıyordu insan. Bir tek gözleri değil ki en az uzun ve sık kirpiklerinin de ayrı bir ihtişamı vardı. Islak gibi duruyorlardı ve bu ona çok ayrı bir hava katıyordu. Kalın kaşlarının onu ne kadar erkeksi gösterdiğinden bahsetmiyordum bile. Hele ki çattığın da... En çok da o zaman seviyordum. Gözlerim dudaklarına kaydığında aklımda öpme fikri ışık buldu. Tabii ki de böyle bir şey yapmayacaktım. Beynim durmuş olsa da hâlâ yaşıyordu. Üstelik kalbim de buna sıcak bakmıyordu. Buna dayanamayacağının o da farkındaydı.

Barbar Where stories live. Discover now