-Bölüm 58-

8.5K 558 21
                                    

Bölüm şarkısı: Ahmet Kaya-Beni vur.

“Bak! Hera ile tartıştıktan sonra çıkıp gitti. İkisini öyle görünce dayanamadım. Ben de gittim peşinden. Hedef vurduktan sonra konuştuk biraz. Sonra ben üşüdüm. Eve döneceğimi söyledim. O da biraz sakinleşince geleceğini söyledi.”

“Ne konuştunuz.”

“Melike’yi anlattı.”

“Bu kadar mı yani?”

“Kusura bakma ama Melike’sini kurtarırken kendisine vakit bulamadım. Söylesene o saatlerde sen ne yapıyordun. Sevgilinle sinemada mıydın?” Dediğinde Yiğit cevap bile veremedi. Kafasını önüne eğip durdu öylece. Poyraz bar taburesine oturup bir şişe viski açtı. Bardağa doldurma gereği bile duymadan kafasına dikti şişeyi.

Artık emindim ne Poyraz onu vurmuştu ne de o gitmişti. Sevinmem gerekirken sevinemiyordum. Belirsizlik tüm kötü ihtimallerden bile daha kötüydü. Ona ne olduğu konusunda birçok düşünce vardı aklımda ama hiçbirinden emin değildim. Deli gibi endişeleniyordum onun için. Ölüm bu kadar korkutmamıştı beni. Onun yaşamasını onunla yaşamaktan daha çok istiyordum. “Onu bulacağım.” Diyerek kapıya yönelirken onu aramaya nereden başlayacağımı bile bilmiyordum. O aklımdaki tek şey onu bulmaktı. Nerede olursa olsun, nasıl olursa olsun, bedeli hayatım bile olsa onu bulacaktım.

Kapıya varamadan ikisi birden tuttu beni. Beni bırakmaları için bağırıp çağırırken elimi kolumu sağa sola sallayıp duruyordum. Artık yorulduğumda Yiğit’in kollarının arasından kayıp dizlerimin üzerine oturdum. “Bırakın diyorum size. Onu bulmam lazım.”

“Seni öldürürler.” Dedi Poyraz. Ağlamaktan kızarıp kanlanmış gözlerimi gözlerine diktim. “Barlas için değer.”

“Ya bulamadıysalar onu. Kaçtıysa… Geri dönüp de bana Melike’sini sorduğunda ne diyeceğim ona.”

“Savaş’ın bittiğini söylersin. Kusura bakma ama bu ihtimale sarılıp da burada oturamam.” Derken artık onsuz ölmeyi umursamıyordum. Eğer onu kurtaracaksam son defa ona sarılmasam da olurdu. Kirpiklerine dokunmadan da veda edebilirdim ona.

Poyraz bir anda eline geçirdiği şişeyi duvara fırlatarak paramparça olmasını sağladı. “Hera, yapma. Barlas’ın da benimle aynı şeyleri yaşamasına göz yumamam. Söylesene onun da benim gibi mi olmasını istiyorsun? Bana bir bak! Yaşamıyorum Hera ben. Sadece nefes alıyorum. Mezarlıkta sabahlamadığım zamanlarda barlarda sabahlıyorum. Sevdiğim kızın evdeki odası hala duruyor ve ben o odanın önünden geçemiyorum. Kokusu biter diye giysilerini koklamaya korkuyorum. Barlas da bu acıyı yaşasın mı istersin söylesene.” Derken gözlerinden yaşları süzülüyordu. Daha fazla ayakta duramayıp kendini bir tabureye bıraktı.

Yağmurlu bir gecede iki uçuruma gerilmiş o incecik ipin tam ortasındaydım. Geri dönsem dönemem, ilerlemeye mecalim yok… Öylece durup aşağıya bakıyordum. Her yağmur damlasıyla birlikte daha da derinleşen nehre bakıyordum. Öylesine öfkeliydi ki, fırtınadan dolayı oluşan dalgalarını kayalara çarparken sanki hıncını çıkarıyor gibiydi. Aşağılarda şarkı söyleyen o adam da yoktu bu gece. Benden önce düşmüş olabilir miydi? Belki de bu yüzden bu kadar öfkeliydi bu dalgalar. Onlar da biliyordu o bu sonu hak etmiyordu.

Barbar Where stories live. Discover now