Fotoğraftakinden Yakışıklı|Bölüm 9

1.4K 256 206
                                    

Cennet Hanım'ın Ağzından;

Gözlerine değen gözlerimi fark ettirmeden kaçırmaya çalışsam da onun etkisi üzerimde bir büyü gibiydi.
O havalı bakışları âdeta beni kendine çekiyordu. Bana ne oluyordu böyle,  anlamak çok zordu. Tanımadığım bir erkeğe böylesine samimi davranabileceğimi asla düşünmezken mutfağa gelip onunla keyifli bir şekilde sucuklu yumurta yiyordum. Belki de açlık kafama vurdu,  olamaz mı? Hay Allah'ım sen bana akıl ver, aklıma ketçap ve mayonez sıkıp yemek istiyorum o derece bir ruh halini yaşıyorum.
Saçlarının yüzüne bukle halinde dökülmesini görmek çok hoşuma gitti ne yalan söyleyeyim. Hele kıvırcık olması hayalimdeki Niyazi'nin tamamen yok olmasına sebepti. Vay be iki dakikada karşı takıma transfer olan para için her şeyi yapan futbolculara döndüm,  iyi mi? Cidden kafama tava mı düştü ne olduysa futbol muhabbeti bile yapmaya başlıyordum.

Sofrayı toplamak için karşımda tanımadığım çocuğa yardım etmek istediğimi tüm içtenliğimle söyledim.

"Sana yardım edebilir miyim?"

Pişmiş bir kelle gibi sırıtırken ağzındaki baklayı çıkarmayı ihmal etmedi. Bakla dedim de bir baklava olsa yesek ah çok güzel olurdu.

"Tabiî yardım etmene sevinirim. Hatta çay suyu koyarak yardıma başlayabilirsin. "

Başımı onay verircesine sağlarken çaydanlığı almak için tanımadığım çocuğun yanına gittim. Maalesef ki çaydanlık üst rafta olduğu için boy kurbanı olup ayağımı yukarı kaldırarak almaya çalıştım. Birkaç deneme sonrası daha fazla ayağımı yukarı kaldırayım derken küt diye düştüm hemde  Bay X'in üzerine. Hemen üzerinden kalkmaya çalışırken elimi tuttu. Nefesim kesilirken ona karşı mesafeli olmam gerektiğini bir kez daha kendime hatırlattım. Kızım kendine gel, Niyazi'yi nasıl aldatırsın? Püü sana.

"Kusura bakma dengemi kaybettim. "

"Ne kusuru ya. Newton'un başına gökten elma düşer benim başıma gökten huri düşer. Öyleyse bana da bir kanun bulmak düşer. "

Öyle tatlı tatlı gülme diyemedim. Ağzına bir tane vurasım gelse de kıyamadım be kıyamadım.

"Şakayı bir kenara bırak da elimi artık bıraksan diyorum."

"Tamam tamam bıraktım. Bu arada seni ilkokulda gördüğümden bu yana çok güzelleştin İlknur. "

"Ne diyorsun ya? Seni tanımıyorum hem benim adım Su. "

" Şaşırdık mı? Yook. Bir içimlik su gibisin."

"Zevzekliği bırak da çay yap."

Daha fazla gırgır yapmak istemediğimden soluğu oturma odasında aldım. Sena teyze annemin çok sevdiği değer verdiği bir dostu olmasına rağmen bir oğlu olduğunu yeni öğrenmem biraz tuhaftı. Annem yanına gider gitmez mütebessim(güleryüzlü ) bir tavırla ortamı muhabbet için hazır kıvama getiriyordu. Mübarek sanki kıvam arttırıcı.

"Kızım  Sena Teyze'nin oğlu ile tanıştın mı?"

"Tanıştık sayılır anne."

Muhabbete son anda dahil olan Sena Hanım'a bravo vallahi.

"Oğlum çok  anlayışlıdır,  misafirperverdir, sevgi doludur. "

Annesi oğlunu bana sebepsiz yere güzel güzel överken odaya kulağını çınlattığı varisi de geldi. Elinde tuttuğu tepsinin üzerindeki çayları bizlere servis yapmaya başladı. İkram olarak önümüze gelen börekler, çörekler ve  kurabiyeler cidden harika görünüyordu. Tam oturmak için hamle yapacakken annesinin kaş göz işaretiyle mutfağa tekrardan gitti. Ah canım yazık bu çocuğa. Ne güzel de anne sözü dinlermiş aferin benim oğluma diyesim geldi. 😁

Çiçek desenleri ile donatılan  tabaklarda gördüğüm o baklavalar mutluluk hormonlarımı çoktan harekete geçiriyordu.

Başka bir şey istesem olacaktı demek, çok şükür Allah'ım.

Zevkle çayımı yudumlayıp baklavamdan tutun böreğime ne varsa iştahla mideme geçiriyordum. Karşımda huysuzca bana bakıp sonra da çayı höpürdeterek içen o çocuğa sinir olduğumu söylemeliyim. Oh canıma değsin iyi çalıştırdı annen seni. Sırf bu çocuğu bu halde görmek için bile misafirliğe gelinir yahu.

Tam çayımdan bir yudum daha alıp sefamı sürdürürken duyduğum şeyle çayı dışarı püskürttüm. Ne oluyor lan?

"Niyazi oğlum pek beceriklidir. Hem çay demler hem yemek yapar hatta bana temizlikte yardım bile eder. Bunu alana yanında bilgisayarı bedava. "

O son söylediği söze de epey güldüm. Evlat olsa satılmaz alınmaz da sanki yanına bilgisayarı da veriyorum dedi. Hâlâ aklım Niyazi isminde takılı kaldı. Dünyada bir sürü Niyazi varken bu çocuğun benim sevdalım olacağı aklımın ucundan geçmez.  Hem  bir kere benim Niyazi'm daha tatlı daha gıcık daha umursamaz. Bu çocuk olmamış be.

***

Günün yorgunluğunu atmam için bir şeyler yazmam gerekirdi. Not defterimi açıp bir şeyler yazmaya çalıştım.

Son dakikada ölüm istasyonuna yetişmem gerekirken beklenmedik bir anda kalp atışlarım düzene girmişti. Nasıl olurdu böyle kahrolup nefes alamazken yaşardım ki? Hayat denen adi öğretmenin her sınavında geçmeyi beklerken neden kalırdım?  Gözlerimde mutsuzluğun avuntuları çizgi çizgi yayılırken kabuslarla dolu gecelerim de artıyordu. Hayır ağlamayacağım gözlerime yine hüzün kaçtı.
Rengarenk düşlerimin karardığına lakayt duruşumla baksam da artık güzel yarınların inancını içimde taşımıyorum. Zira ben ruhumun çoktandır bir mevtâ oluşunu seyrettim.   Sabır noktalarımın milyon kez aşındığını görmek ölümle nişanlandığımı gösterdi. Yüreğimin röntgenini çekersem bunu gösterecek hiçbir şeyin olmadığını biliyorum,  öyle bir kırılmışlık var ki içimde. İşte ben böyle böyle unufak olurken günler sayaç gibi ilerleyedursun nasılsa öldükten sonra geri dönüş olmuyor.

***

Selâmûn Aleyküm,  inşaAllah bölümü beğenirsiniz.🌼  Sizi çok seviyorum. 😍💜😇❤💙

Zamane Gençleri 1 #Texting |TamamlandıWhere stories live. Discover now