Harabe Bir Cennet|34.Bölüm

467 96 45
                                    

Cennet'in Ağzından;

Ruhumun içine hapsolan acı, her yanıma zarar veriyordu. Hayat denen bu oyunda en ağır tokadı kalbimden yiyordum. Kalbim, mahvı gerçekleşen en nadide organdı. Pasaklı bir renge siyahlar donatan dünyamın hıçkırarak ağladığını işitiyordum. Elleri bağlı bir mahkumdan farksızdı müebbet çaresizliğim. Bu defa iki harf eksik öleyim, sevdiceğim. Senin her kurşununda can verdi bu sevmediğin. Gözlerinin uğrak yeri değilse gözlerim, kendi cehennemimin bekçisiyim. İnfaz edilen duygularım katilimin suçu, ben yürekten derbederim. Bir gülüşüne kandım belki milyon defa bilerek yandım.
Dedim ya seni sevdim, böyle de aptalım.

Cennet'in ya da hiçbir şeyin...

Yazdıklarım bembeyaz kağıda dahi ağırlık veriyor, satırlar kendi içinde ağlaşıyordu. Gönlümün kırılan her yanı bir kelime daha bırakıyordu, kağıdın hüzün tarafına. Yazmakta ilk defa zorlanan ellerim hafifçe titriyor, gözlerimden dökülen yaşları kontrol edemiyordum. Bir ağladım iki yazdım derken kağıdı buruşturup çöp kutusuna basket diye attım. Hastaneden çıkalı iki gün oldu. Tam iki gündür acımla beraber yaşadım. Ayağımın acısı yavaşça geçerken yüreğimin sızısı giderek yerleşiyordu, hüzün köşeme. Geçmiyordu, düşüncelerin etkisinden de kurtulamıyordum.

Ellerimi başımın arasına alıp ağlamak üzereydim ki kapı çat diye açıldı. Bir de bu ev ahalisi ile uğraşmak fazlasıyla canımı sıkıyordu.

"Ne var?"

"İyi misin lan öldün sandık. "

"Cevizli olsun. "

"Cevizli mi? Neden fıstıklı istemiyorsun ki?"

"Helvam da benim gibi farklı olsun, klişe ölmedi desinler abi. "

"Tamam tamam, uzatma da söyle şu ikizin neden artık odadan çıkmıyor?"

Cüneyt abimin suratına sinirle bakarken ikizimin ne haltlar yediğini düşünmeye başladım.

"Ben nebileyim, bekçisi miyim? Git kendin baksana!"

"Bana bir daha emir verirsen seni döverim veled. "

"Bono bor doho emor vororson soni doverem velit. "

"Sus kız, şımarma seni çirkin şey. "

"Sensin çirkin, burnun da pek havada maşallah Arizona kertenkelesi. "

"Kızım git belanı başkasından bulsana, elimde kalacaksın diyorum. "

"Emir kipi seni. "

Yüzüme bön bön baktıktan sonra kapıyı çarpıp çıktı, emir vermeye bayılan abim. Arkasından gelişi güzel saydırdıktan sonra güç belâ acıyan ayağımın üzerinde durmaya çalıştım. Adımlarımı cadı ikizimin odasına doğru attım.

Yaşadığım ihanet bir ok gibi kalbime saplandıkça ümidimin bağları çözülüyordu. Sükunetimin artık tahammülsüzleştiği anlardaydım, bir bardak suya fazla gelen kısmın dışarı dökülmesini andırıyordu ruh halimin artıkları. İçimde sığıntı ve sıkıntı diye duran gereksiz düşünceleri nereye bıraksam diye düşünmekten artık bitap düştüğüm gerçeği yadsınamazdı. Bir tilki gibi avına yetişme işgüzarlığıyla kapıya doğru ilerledim. Nefesimi üçe kadar tutup bıraktıktan sonra kapının kulbunu serbest bırakıp içeri doğru gittim.

"Hayatımın hatası demek buradaydın. "

"Ce-Ce Cennet. "

Zoraki konuşan ikizimin yanına sonunda varabildim. Son rötuşlarımı yapar gibi duruşumu bozmadan sinirli ifademle söze başladım.

"Sevdiğimi elimden alıp mutlu olacağına mı inandın? Ne yapmaya çalışıyorsun, FBI  ajanı falan mısın sen?"

"Öncelikle senin yaptığın şeylerin yanında benimkiler hiç olarak kalır. Sayende hayatımın heyecanı meyecanı yok!"

"Sözlere bak,  heyecanmış peh peh. Seni bir kaşık suda boğsam da senden kurtulamam değil mi?"

"Eh bebeğim benden kurtuluşun artık yok. "

Yüzüme alaycı bir şekilde bakıp gülümserken göz kırpmayı da ihmal etmedi. Gözlerimin içinden alevlerin püskürdüğünü hissediyordum. Ruhumun bir enkaz altında kalışına müsaade etmeyeceğime dair kendime yeniden söz veriyordum. Sağlam kalelerin arkasında kendime sığınak diye seçtiğim hücremin içinde dinlenen umudumu gün yüzüne çıkarmanın tam vaktiydi.

"Sen kiminle dans ettiğinin farkında mısın ikiz? "

"Bana bir daha ikiz deme, senin hiçbir şeyin değilim. Hayatımı bir lanetten farksız hâle sürükleyen senin varlığın oldu.  Sana benzetilmek falan istemiyorum zaten. "

"Kulaklarını dört aç ve beni dinle.  Sevgilimden uzak dur! Yoksa olacaklardan ben sorumlu değilim. "

Daha fazla sinir hız katsayımı yükseltmemek adına odadan çıktım, efkarlı efkarlı kendi yalnızlığıma doğru adım attım. Velhasılı kelâm iyice azarladım ikiz bozuntusunu.

****
Zihnimin dağınıklığını toparlamam gerektiğini bilmiyordum. Birkaç saat kitap okuduktan sonra onu ne denli çok özlediğimi anlıyordum. Onu özlemek şu çatlak gönlümün hatlarına sevgi meşalesi yakıyordu. Ölümümün sıradanlığı bile bir anlam kazanmaya başlıyordu. Onu özlemek bile muhteşemliğin konuşmasına mikrofon oluyordu. Sevgim giderek kabardıkça ona söylediğim bir yalanı hatırlıyordum. Sırf onun kızgın ve sinirli halini görebilmek için söylediğim yalan bile ilk defa anlamlı geliyordu aklıma. Sevmek böyle bir şey be dostum.

"Hangi takımlısın? "

"Fenerbahçe. "

"Iyy fenerbahçe mi?"

Evet Niyazi, senin her haline talip olduğum için şakadan bile olsa yalan söyledim.  Senin gibi bende bir kartalın kanadına vurgunum. Sevdiğin takımı tuttuğumu da bilmezsin sen. Aramızda kalsın ama  asıl Fenerli olan ben değil Su ikizim olacak. Ben doğma büyüme Beşiktaşlıyım. Koskoca mazi yüreğime çöreklendiğinde gözlerimden bir âdet hüzün taneciği telefonuma dökülüyordu.

İçimden gelen sese uyarak ona bir mesaj yazmaya karar verdim. Eh papatyalar yalan söylemez, seviyordu diyor. O kadar ihtiyacım vardı ki sevgine, ruhuna, şefkatle bakan gözlerine. Neredesin eşek Niyazi?

"Asabi Çocuk : Nasılsın Niyazi?"

Daha mesajı atar atmaz içimde panik rüzgârları esiyordu. Bekleme seansları geçiren kalbim umut tohumlarını düşlüyordu.

Bölüm Sonu. 🌸

Selâmun Aleyküm birtanecik okurlarım.😍❤🙈

Sessiz okurlarım hepinizi buraya yorum yapmaya bekliyorum ehem. :)

Yanımda olan herkese çok mu çok teşekkür ederim.

Sizi çok seviyorum ki.❤❤❤❤❤

Buralara kalp bırakabilirsiniz.

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum canlarım.

Zamane Gençleri 1 #Texting |TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin