Cennet'in Gözyaşları|30. Bölüm

516 119 58
                                    

Arkadaşlar birkaç bölümdür kafanızı karıştırdığım için üzgünüm. Gözlerim ağrıyor yine de bölüm yazmak istiyorum, sizler için.💕 Bu bölümü de Cennet'in dilinden yazmam gerekiyor, hakkınızı helâl edin.

***

Deli ikizimle çocukluğumuzdan bu yana tatsızlıklar yaşadık. Ona karşı yine de iyi niyetli olmaya çabalıyordum, yatılı kursta kaldığı için pek görüşemedik yıllarca. Bazen olanların suçlusu olarak kendimi görsem de kabahati kendimde aramayı bıraktım. Su evden süslenerek çıkalı yaklaşık bir saat olmasına rağmen hâlâ gelmemişti. O pek gezmeyi seven biri değildi, sıkılıp hemen eve dönerdi. Nereye gittiği hakkında hiçbir fikre de sahip olmamak canımı sıkıyordu. Evde boş boş oturup onu beklemek bana göre hiç değildi. Su'yun odasına gidip bir ipucu aramaya koyuldum. Kitaplarının arasına iyice baktım. Bir ipucu olmalıydı. Masanın üzerinde duran not defteri gözlerime takılınca onu elime aldım. Sayfaları karıştırır karıştırmaz bir adres gördüm. Bu gideceği yerin adresi olabilirdi, en azından şansımı denemeliydim. Niyazi'nin de evden süslenerek çıkması üstelik telefonunu evde bırakması hiç hayra alamet değildi.

*
Yaklaşık yirmi dakika sonra otobüsten aşağı indim. İki dakikalık mesafe sonrası adresteki lunaparktaydım. Su'ya dair bir iz bulabilmek adına etrafıma bakındım. İnsanlar mutlu mutlu gülümserken günlerdir haber alamadığım Niyazi'yi düşünmeye başladım. Bankta oturan sevgililerin birbirine aşkla bakışına şahit olmak kalbimi acıtıyordu. Bende sevdiğimle böyle olmak istiyordum. Niyazi ile mutluluğa giden yolda adımlar atmak isterken onsuz kalmanın zorluğunu yaşıyordum. Onu kelimelerle anlamlandıramayacak kadar çok özlüyordum. Sevgim kalbime fazla gelip taşsa da şimdilik bunu yok sayıp mutluluktan uçan çiftlere bakıp tebessüm ettim. Talih kuşundan birhaber olan yaşantıma güldüm, geçtim.

"Bir daha söyle Cennet. "

Gaipten duyduğum ses beni çağırıyordu. Niyazi'yi özlerken galiba beyaz ışığa gittiğimin farkında bile değildim. Rahmetli kendim, ölüyordum vah vah.

"Seni seviyorum. "

"Hadi bir daha söyle. "

"Niyazi yeter bak cıvıtma. "

"Çok tatlısın aşkım, senin beni sevdiğini duymak hoşuma gidiyor ne yapayım. "

Duyduğum o ses Azrail'in ölüm haberimi vermesi gibiydi. Bu sesler hayalimi cinayete döken resmin kendisi, gözyaşlarımın sebebiydi. Kanımın donduğu kalbimin atışlarının durduğu o dakikaları yaşar gibiydim. Hiçbir şey söyleyecek dermanım yoktu, biliyordum.

Başımı yukarı kaldırınca gondoldan beraber inen Niyazi ve ihanet dolu yüreğine aşkımı hedef seçen ikizim vardı. İkizim, can düşmanım en sevdiğimi elimden alıyordu. Dünya üzerinde onca erkek varken neden benim sevdiğim insan? Neden Allah'ım neden?

Sol yanıma düşen gözyaşlarımı silerken biraz arka taraflara doğru ilerledim, varlığımın yok sayıldığını hissederek tekrardan ağladım. İçime düşen bu yangından sağ kurtulamayacağımı bile bile uzaklaştım. Aşkımıza, hayallerimize sadık kalmayan kalbe küskün ve kırgın bakışlarımı yolladım. Gözlerinde gözlerim, sevgimi göremedim. Niyazi elinde tuttuğu eşyaları Su'ya verdi. Demek yokluğumu onunla doldurdu da haberim yoktu, vay be. Bu darbeyi kimse bana yapmamıştı, canıma teşebbüs aşkıma ihanetti.

Su Niyazi'ye sımsıkı sarılırken Niyazi Su'yu yanağından öptü.

Şaka gibi. Sevdiğim adam sevmediğim ikizimi öpüyordu. Ve ben bunu hiçbir şey yok gibi seyrediyordum.

"En yakın zamanda yine buluşalım aşkım. "

"Olur sevgilim, seni seviyorum. "

Sevginize tüküreyim ben sizin. Küfür etmemek için kendimi zor tuttum. Sinirden gözyaşlarımı tutamayıp avuçlarımı sıktım. Kalbim bir yumruk haline gelip Niyazi'nin suratında patlamak istiyordu.
Su yine intikamını alıyordu benden, yapacak hiçbir şeyim de yoktu. Eğer oraya gidersem her şey daha da anlamsız hale gelirdi. Niyazi beni sevseydi arayıp sorardı. Hem zaten beni iki güne silip ikizimle beraber olacak kadar karaktersiz birini niye seveyim ki? Tam bir şerefsizsin Niyazi hödüğü. Seni adam sanıp sevdiğim için kendimden özür dilerim.

Gözlerimi onların sarılmalarından uzaklaştırsam da nafileydi. Hâlâ yapışkan gibi birbirlerine bağlıydılar. Japon yapıştırıcısı araya girse bu kadar uzun sürmezdi, ne oluyor bunlara ya? Hiçbir şey diyememek ne kadar saçmaydı. Sadece doğru yerde doğru zamanı kolluyordum. Bu yaptıklarınızı yanınıza kâr bırakmayacağım.

"Seni şimdiden çok özlüyorum Cennet'im."

Hass*ktr. Cennet mi dedi bu hergele Niyazi? Ulan Cennet benim cehennem de sarıldığın yılan. Sevdiğimi benim ismimle kandıran kardeşimden kanımın son damlasına kadar nefret ediyorum. Sinirimden ağlamayı bile unutup onları izlemeye koyuldum.

"Neyse abim evde olmadan gitmeliyim. Görüşürüz birtanem. "

Evreka! Aklıma gelen fikirle uzaktan fotoğraflarını çektim, çifte kumruların. Yanlışlıkla telefonun flaşını açık unuttuğumun farkında değildim. Su etrafına bakınırken bende hızla koşuyordum. Hayır, beni fark etmeden ortadan toz olmamalıydım.

"Aşkım nereye gidiyorsun?"

"Biri bizim fotoğrafımızı çekti sanki flaş ışığı gördüm. "

"Cennet o senin nurunun ışığıdır birtanem. "

Su yanıma gelmesin diye çok uzaklaşmaya çalıştım. Heyecan ve panikten dolayı bacağım bir taşa takılıp düştüğümün de farkında değildim. Çok geçmeden tansiyonumun düşmesiyle üzüntümle beraber şişe gibi devrildim yere. Yüreğim kan revan aşk gölüne dönerken O beni değil onu seçmişti. Gözlerim kapanırken ağır yaralı kalbimin üzerindeydi ellerim. Solumun üzerine yemin olsun ki seni çok sevdim ben...

Bölüm Sonu. 🌸

Selâmun Aleyküm.

02 : 41 Bugün sizin için üç bölüm yazdım, maşallah. Bahaneler üretmek yerine imkanlarıma kafa tutup yazıyorum. Ölüm gelmeden kitaplarıma bölüm yazmalıyım.

Çok duygusal bir bölüm oldu. :"(

Okuyan ve destek olan herkese çok teşekkür ederim.

Sizi çok seviyorum ki.💕💕💕

Zamane Gençleri 1 #Texting |TamamlandıWhere stories live. Discover now