Hayal Kırıklığı/61.Bölüm

283 54 29
                                    

Sol yanım unutulan bir toprak parçasını andırırcasına yalnızdı. İçime dert olan  bu acının yerini bir tebessüm sarıyordu. Milyonlarca insanın içinden huzur bulduğum yer onun yanındıydı. O benim huzur köşemdi. Kalbimdeki yaraları duaları ile saracağıma dair inancım vardı. O gülünce güvercinler baharı müjdelercesine gönlüme göç ederdi. Ben mutluluğu bilgisayar oyunlarında,  uykuda ve sucuklu yumurtadan ibaret sanırdım. Meğer mutluluk bir insanın varlığıyla kendini kıymetli hissetmek içten gülümsemek demek imiş. Umudun boğaza dayanıp yok olduğu yerde çiçeklerle dolu bahçe bulmak demekmiş. Bir geç kalmanın üzüntüsü bedenimi kaskatı ederken sol yanımdan yıldız gibi kayıyordu C harfi. Önce ismini kalbimin üzerinden silmeyi sonra da harfine kadar yok etmeyi deniyordum. Bunu başarmaktan başka şansım yoktu biliyorum. Muhteşem egomun sessizliği giderek korkmama neden olurken enseme aniden bir şaplak yedim.

"Anne inşâAllah sen değilsindir. "

"Ne o anne dayağına iyi alıştın. "

Karşımda kazandığı zaferle sinsice gülen Naz'a gözlerimi devirip baktım.

"Bende annem neden beni terlikle dövmedi diye düşünüyorum. Üç öğün dayak yeme kontenjanım dolmadan yemeğe bile başlamaz oldum. "

"Hahaha ilahi şersem Niyazi. "

Şersem Niyazi... Öyle tatlı bir ses tonu vardı ki. İçime  sesini hapsedip onu saatlerce dinlemek ruhuma ilaç diye sunmak isterdim. Bir serseme dönen hallerimi hallerin en güzeline çevirdiğini görmek muazzam bir duyguydu. Gülüşünün ardındaki cennette yaşamanın hayaliyle tutuşan bedenime ufak bir hatırlatma yapar gibiydi gereksiz içsesim.

Cennet. Cennet. Cennet.

Üç kez Cennet ismini tekrarlayan zamansız içsesime lanet edip Naz ile beraber gezmek için dışarı çıktım. Boğaza yakın bir yerde oturup martıların gökyüzüne süzülüşünü izledik. Ellerini elimin üzerine koyarken ona ait olmasını istediğim kalp aradım yorgun bedenimde. Martılara simit atarken fazladan aldığımız simitleri de yoldan geçen küçük çocuklara vermek için yanımızda taşıdık. Mendil satan çocuklar gibi şanssız olmadığımız için ne kadar şükretsek az deyip başımı dertli bulutların yağmur damlalarına teslim ettim. Şu halime bulutlar dahi ağlarken ben niye gülüyorum ki? Hay kafama dinozor yumurtası düşse de bu rüyadan artık uyansam. Bendeki bu tuhaf halleri fark eden Naz konuşmak için bir muhabbet açmayı denedi.

"Niyazi beni neden seviyorsun?"

Güzel olduğun için olabilir mi? Gülüşün güzel diye mi? Ben bu kızı niye seviyorum ki? Cevabını kendi veremediğim sorular arasında kalakalan ruhum âdeta can çekişiyordu. Anılar birer birer sürüklerken bataklığa benliğimi, hatıralar denizinde boğuluyordum. Nefes almak kalp damar tıkanıklığı gibi bir şeydi sanki. İlk defa nefes alamadığımı düşündüm.
Onun kokusunu içime çektiğim beraber lunaparkta deli gibi eğlenip gülüştüğümüz günü hafızamın en özel yerinden çıkarıyordum. Sevgili aklım ve kalbim bir tartışma içinde mücadele veriyordu. Hayatımda ilk kez sevdiğim kız için kakaolu kek yaptığım günü düşünüp ona sarıldığım anı hayal ettim.

O anonimlerin en güzeliydi.
O benim kartaliçem dediğimdi.
O benim Cennet hanımcığım anonimciğimdi.

"Niyazi bir cevap vermeyecek misin?"

Naz dakikalardır kendisine cevap vermediğimi görüp bana seslendi. Ne diyebilirim ki ona? Onu sevmeyi denemeliyim mi? Eğer bir gün kalbime mağlup gelirsem işte o zaman Cennet'in  yokluğuyla nasıl baş ederim hiç bilmiyorum. Bu korku beni mahvetmeye yetiyor da artıyor da.

"Seni sevmem için sebebe ihtiyaç duymuyorum ki ben. "

Acele ile kurduğum cümle Naz'ın gözlerinde bir umut ışığı olarak yerini alırken kalbimle beraber mutsuzluğun dibine gidiyordum. Ah benim sevgili anonimim, beni neden sensiz bırakıp gittin ki? Aklımın bir yanında hep onu düşünüp duruyorum. İstemsizce adı düşüyor fikrime sonra susup lâl oluyorum. Egolarım bile devrik bir cümle gibi baştan savma hale geliyor Cennet'im. Affet beni sevdiğim...

Zamane Gençleri 1 #Texting |TamamlandıWhere stories live. Discover now