Niyazi'nin Kabusu|44.Bölüm

368 76 58
                                    

Rüyalarım birer ölüm tellalcısı haline gelmeye başladı. Yorgun ruhumun sessizliğe ihtiyacı varken kafamı durmaksızın kurcalayan bir şeyler var. Rutin yaşamım ansızın renklenmeye başladı. Sonbaharda dökülen yapraklar gibi sararan bedenim enerjisini yitiriyordu. Çıkmaz sokaklarda yalnız başına kalan cesaretim dahi giderek yok oluyordu. Ellerimin arasında can çekişen roman kitabını yavaşça yanıma koyup gözlerimi hayatın gerçekliğine karşı kapadım. Uykuyla doğuştan kan kardeş olduğumu herkes bilirdi, mutluluğa giden yol bana göre uyumaktı.

Cennet'in abisi Cüneyt ile aramızda geçen anlamsız tartışma gözlerimin önüne gelince istemsizce gerilmeye başladım. Azrail'im son nefesimde bana tebessüm ettiğinde ona yalan söyleyip oradan kaçmaya çalıştım. Egomun bir balon gibi şişip eş zamanlı sönmesi çok enteresandı. Yine de oradan sağ salim ayrıldığım için Allah'ın seçilmiş şanslı kuluydum. Umut vaad eden bir insan olduğunu görmek mutluluğumu körüklüyordu,  yanağıma yayılan gülümsemeyle âdeta gamzelerim ortaya çıkıyordu. Ah benim bu yakışıklı hallerim başıma dert olmaz umarım. Uyurken bile egomdan hiçbir şey kaybetmemem harika bir duygu. Egolarımla çok yaşayayım ya ben! İçsesim konuşmaktan artık görülüp kendini uykuya verdi.
Gün içinde yaşadığım stresten sıyrılıp sevgili uykunun kollarındaydım artık.

"Niyazi Yaman barajı tekrar aşamadı. "

"Sınavı üçüncü kez kaybeden Niyazi'nin dramı çok yakında sinemalarda. "

Gözlerimi inanmak istemeyerek internet sitesinin üzerinden çektim. Depresyona girmeye hazırlık yapan ruhum, umudunun küllerini Ganj Nehri'ne dökecekti. Hayatımdaki son umut pıhtısı da ellerimin arasından kayıp giderken histerik bir gülüş bıraktım kargaşalarla kaplı kara dünyama. Bu benim üçüncü mağlubiyetim olacaktı. İnanır mısınız aynı sınava defalarca baştan çalışıp kendimi motive ettim.
Psikolojik baskılara maruz kalmama aldırış etmeksizin test kitaplarıyla sarmaş dolaş bir hâle büründüm. İçimdeki boşluğu Edebiyat sorularının şefkatiyle sarıp Tarih'in serin sularında spor yaparak doldurduğum günleri yâd ettim.

Ruhun can çekişen yaralı misali gözlerimin önünde ölüyordu. Ben kendi sonumu çekirdek çitleyerek izleyen bay umursamaz ego yığınıydım. Sınavı kazanamayışım düşünmeye yarayan tüm hücrelerimi öldürürken sessizce kıyametimi perde arkasından seyretmeye başladım. Günahımla, sevabımla şımarık bir kul olsam da iyi bir insan olarak yaşadım. Kendimi bunca övgü sözcüklerine sığdıracak halim varken bu kaybedişi hazmediyor olmam içten bile değildi.
Her şey o lanet sınavı kazanamadığımdan oldu. Artık hatrı sayılır ayakkabı boyacısı Niyazi diye anılan lüzumsuz insan müsveddesi olacaktım. Hayatımda yediğim en ağır üçüncü tokadı da es geçip kahkaha attım. Ee koskoca ego prensi Niyazi, bu günleri de mi görecekti? Ne yazık ki vasiyeti değiştirecek gücüm yoktu. Kalbimden çığlığı belirsiz bir gürültü koparken oturduğum yerden kalktım. En sevdiğim bilgisayar oyunlarına dahi küfrettim. Hayatım amacından sapıp kaza yapıp duruyordu. Benim âciz duygularım yaralı kalbimi pansuman etmeye yetmiyordu. İçimde kor gibi büyüyen acının yerini hiçbir şey tamamlamıyordu. Bu benim ilk yenilgim değildi.

"Haydar elindeki ne?"

"Sena Sultan benim adım ne? "

"Haydar dedim ya.  "

"Ee bu da junior haydar. Kendisi Niyazi ile tanışmak istiyor. "

"Baba beni bu kabusun içinden çıkar, n'olur! "

"Bu haydarı kafanda kıracağım bekle."

"Baba bu sopa benden daha büyük, kıyma bana. Benden bir tane daha yok, unutma."

"Sen benim narsist oğlumsun,  biricik sanat eseri olsan da seni sopayla adam edeceğim. Aklım almıyor,  hangi geri zekalı sınavı üç kez geçemez?"

"Tabii ki de ben!"

Baban elleriyle alkış tutup sinirle yüzüme baktı.

"Bravo benim beceriksiz oğlum, en azından kendini biliyorsun. "

Hemen babamın lafını kesip konuşmaya başladım.

"Evet baba, hatta şöyle diyorlar kendini bilen Rabbini bilir."

"Aa benim zavallı oğlum, kıbleyi sorsam bilmeyen namaza Cuma dışında gitmeyen sensin. Bir de gelmişsin baba vaaz veriyorsun. Allah'ın sana verdiği nimetlerin ne zaman kıymetini bileceksin?"

Babam her zamanki gibi yine haklıydı. Odada tartışma rüzgarları eserken annem elinde tuttuğu kahverengi kutuyu önüme bıraktı. Yanımdan gülüp geçerken şaşkınlıkla annemin yere koyduğu eşyaya baktım.

"Anne ciddi olamazsın. "

"Şaka yapmıyorum Niyazi. "

"Ah be Sena Sultan bu ayakkabı boyasıyla ne yapacağım ben?"

"Sana bir arazi bulayım,  ayakkabı parlat Niyazi. Ahahaha. "

Yaşadıklarım fazlasıyla acımasızdı. Sinirden patlamak üzereydim. Halim bir zavallıyı andırıyordu. Gülünç halime ben bile güldüm.

"Baba ayakkabını boyayım mı? "

"İlk müşterinden para almazsan neden olmasın? "

"İnsan evladını hiç bedavaya çalıştırır mı? "

"Öl Niyazi, öl! "

Bölüm Sonu.

Es Selâmu Aleyküm ve Rahmetullahi ve Berekatuhu.

Telefonum bozulduğu için bölümü ancak yayımlıyorum,  haberiniz olsun.💕

Yarın bir yaş daha büyüyor içimdeki umutlar.  Bu yüzden sizlerle yeni bölümü paylaşmak istedim. Umarım beğenerek okursunuz. Yanımda olup destek olan herkese çok teşekkür ediyorum. Cidden iyi ki iyi ki varsınız. 😍😇😊

Sizi çok seviyorum. ❤🌼

Zamane Gençleri 1 #Texting |TamamlandıWhere stories live. Discover now