''Kırılmış Lanet, Mavi.''

837 82 18
                                    


Ona o adama ne olduğunu şimdi sormayacaktım muhtemelen yine sorularımdan kaçacak ya da bana tehditlerini savuracaktı. Gerçekten bu gece neler yaşandığını anlamakta zorlanıyordum üstelik aklımı karıştıran milyonlarca soru vardı fakat ben yine de uyumayı tercih ettim.

Gözlerimin aralanmasına sebep olan gün ışığının etkisiyle artık resmen uyanmıştım. Aynı odadaydım, kollarımı başımın üstünde toplayıp etrafa göz gezdirdim. Odada bir değişiklik yoktu sadece Harry yerinde değildi ve ben de çıplak değildim. Ah! Çıplak değildim, üstelik gece aldığım darbelerden eser yoktu. Üzerimdeki kalın şeyleri bacaklarımla itip aceleyle yataktan kalktım ve kapıya koştum. Kapıyı açtığım da tüm dişlerini göstererek sırıtan Julia ile karşılaştım.

''Günaydın gün ışığı,'' Oldukça neşeliydi, göz kırptıktan sonra sağ tarafıma geçip kolumdan kavradı. ''Harry'nin odasında sabahlamak ha?'' demesi üzerine durdum ve başımı kendime gelme amacıyla iki yana sallayıp tekrar Juliana'ya baktım.

''Bu komik değil Juliana ve aramızda hiçbir şey olmadı.'' Dudaklarımı ısırıp kızarmalarına neden olacak şekilde baskıda bulundum. 

Aşağı inerken Juliana dudaklarını imalı bir şeyler söylemek üzerine araladı ki onu susturdum. ''Hayır, onun nerede olduğunu merak etmiyorum. Beni utandırmaya çalışmaktan vazgeç Juliana.'' Bunları söylerken ona dönmüş işaret parmağımı yüzüne doğru sallamıştım. Juliana kıkırdadı ve arkamı işaret etti, Juliana'nın kıkırdamasıyla beraber Bayan Blaire'ın boğazından yükselen öksürükte odadaki sessizliği bozmuştu. Nasıl olur da onların burada olduğunu dikkat etmemiştim?

''Günaydın Bay ve Bayan Valeries, yüksek sesle konuştuğum için üzgünüm.'' Diyip sandalyeye doğru ilerledim. Harry tebessüm ediyordu, durun biraz Harry tebessüm mü ediyordu? Bayan Blaire da ona bakıp tebessüm etti ardından bana güzel bir gülümsemeyle döndü.

''Günaydın Lucy.'' Fakat sesinde hala soğukluk bulunuyordu.

Tabağımdaki kurabiyeleri ısırdıktan sonra bana bakan bakışlara yöneldim, Harry dışında hepsi göz ucuyla bile olsa beni süzmekle meşguldü.

''Bakın, kendime gelmedim.'' Diyerek söze başladım, Bay Des'in ellerini birleştirdiğini görünce yutkundum. ''O adamın ne olduğunu bilmiyorum ama gözleri masanın altına baktığında kıpkırmızıydı üstelik tırnakları tenimi tırmalıyordu. Onun özel bölgesine vurduğum halde bana yetişip bu eve girmeyi başardı. Neler olduğunu anlayamıyorum hayal ile gerçeği ayırt edemiyor gibiyim.'' Aferin Cassy sonunda Harry'nin de dikkatini çekebilmeyi başardın.

''Onu bu işten uzak tutalım demiştim, beladan başka bir şey değil.'' Dedi Harry ve masadan hızlıca kalktı ne demek istemişti? Ben beladan başka bir şey değil miydim yani? Ayrıca bu öfke niyeydi? Bilmeden yine yanlış bir şey yapmıştım belli ki ama bunun için kendimi suçlamayacaktım.

''Ben evime dönmek istiyorum ama siz bana bir açıklama bile yapmıyorsunuz.'' Başımı hafifçe önüme eğerek konuştum.

''Benimle dışarı gelebilir misin Lucy?'' Juliana hangi ara yanıma gelmişti bilmiyordum çünkü sandalyenin çekilme sesini dâhil duymamıştım üstelik elleriyle omzumu kavramış geriye doğru kalkmam için çekiştiriyordu.

Dışarı çıkıp atlara yöneldik. Julia oldukça düşünceli görünüyordu, açıklayacağı konular derin şeyler olmalıydı, olmak zorundaydı çünkü bir hiç uğruna buradaysam bu hiç hoş olmazdı. Atımın sırtına binerken Juliadan destek aldım, henüz sırtımı dikleştirecek kadar iyileşmemişti, yorgundu bedenim. Julia beyaz atıyla geri döndüğünde ona imrenerek baktım, atı çok güzeldi ve bir an onun uçtuğunu hayal ettim. Bu hayaller deli saçmalığıydı biliyorum fakat bunu yapmadan duramıyordum. Biraz ilerledikten sonra ikimizde aynı anda yavaşladık.

''Cassandra?'' dedi Julia ve mırıldanmam üzerine bana döndü. ''Dün gördüğün adamın gözleri böyle miydi?''Ona doğru baktım, Julia eski Julia gibi değildi. Gözleri ürkütücü bir biçimde bana odaklanmış ve rengi değişmişti. Gözlerim korku ve heyecanla genişledi, dudaklarımdan da küçük bir çığlık kopuverdi. Atım da Julia'nın korkutucu bakışları üzerine şaha kalktı ve bacaklarını hava da sallayarak beni sırtından attı. Ne büyük şans ki yine birinin kollarındaydım.

''Juliana bir kez olsun ani şeyler yaparak insanları korkutmamaya çalış, kardeşim.'' Kollarında olduğum kişiye yani Harry'e baktım. Kıvırcıkları alnına düşmüş kırmızımsı... Hayır, simsiyah gözleriyle bana bakıyordu ya da ben öyle sanıyordum. Harry bir süre daha bana baktı gözlerindeki siyah mürekkebin çekilip eski yeşiline döndüğünü fark edince daha çok çığlık attım ve kendimi kollarından aşağıya attım. 

Korkmuş bir şekilde onlara bakarken yerde sürünerek geriliyordum ikisi sadece bana bakıp iç çekiyorlardı. Peki bu nasıl olabilirdi? İnsanın gözü nasıl durup dururken renk değiştirebilirdi? Üstelik Juliana'nın ki kıpkırmızıyken Harry'nin ki kırmızılıktan siyaha sonra da eski yeşillerine dönebilmişti? Sorularımın cevaplarını alamadan ölmek istemiyordum fakat öyle görünüyordu ki hayallerimin sınırlarını dahil zorlayan bir durumla karşı karşıyaydım; Onlar gece ninkaranlığında bile göremediğim canavarlardı.

Cold FLOWWhere stories live. Discover now