''Dudak.'' Bölüm:87

155 21 20
                                    


Sonunda sığınacak bir yer bulduğumuzda artık bizi takip eden herhangi bir ölü yoktu. 

Maddison yerden söktüğü toprağı ağaca dolayarak bir şeyler mırıldandı ve hemen ardından ağacın gövdesinde bir parlaklık belirdi. 

''Hadi,'' dedi başıyla gövdeyi işaret ederek, Chris ile birbirimize baktık. Maddison içeri girerken yeniden seslendi, zaman yoktu onun peşinden gitmeliydik. 

''Biz neredeyiz?'' diye sordu Chris ve Maddison'a baktı. İçeride ilerlerken arkamızdan gövde yavaş yavaş kapanıyordu. 

''Evimdesiniz,'' 

Chris ile aniden durarak ondan bir şeyler söylemesini bekledik. ''Ağaçların içinde geçit var ve hepsi benim evime açılan bir kapı gibi. Saf kan vampirler asırlar önce cadılarla anlaşma yaparak karşılıklı işler yapmışlar. Anlaşma bozulmadan önce bize bırakılan tek sihirli sözcükler bu oldu, aslında işe yarayacağını hiç düşünmezdim.'' 

Cadılar, bu dünyanın karanlık gölgeleri gibidir. Bana itaat etmek istemeseler de benim yolumdan giden yaratıklardır ve hep öyle olmuştur. Belki bu kez tek bir noktada hepsini toplayarak yardım etmelerini sağlayabilirdim. 

Evin tahtadan oluşan koridorunda ilerlerken kız elini duvara yasladı ve boşta kalan eliyle üzerindeki elbiseyi çıkarmaya başladı. 

Chris ve ben şaşkınlık içinde ne yapacağımızı bilemeden başka yönlere bakmaya başladık. 

''Tanrım, ne yapıyorsun?'' diye sordum, bu utanç vericiydi. 

''İçimde bir başka kıyafetin olmasını sorun edeceğinizi düşünmemiştim?'' dedi alayla. 

Buradaki herkesin biraz uçuk olması tamamen zararlıydı. 

Yürümeye devam ettik, aynaların hakim olduğu koridordan geçiyorduk. Sanki daha önce geçmişim gibi hissettiğim bu koridorlardan geçerken ürkütücü bir hava rüzgar gibi esip geçiyordu.

''Onlara dikkatli bakmayın.'' diyerek uyardı bizi Maddison. ''Özellikle de siz efendim. Hepsi ölülere ait ruhlarla kaplı, siz onlara dikkatli bakmadıkça sizi tanımayacaklardır.'' O halde ne halta bu evde tutuyorsun ki onları? Tanrım bu kız gerçekten deli! 

Bir odaya girdik, büyük kumaşların duvarlara asılı olduğu, balkonun neredeyse oda kadar büyük olduğu, kocaman bir odaya girdik. 

''Cassy!'' diye bağırdı Maddison ardından aynalardan birine koştu. 

''Nerede?'' heyecanla yönelttiğim soru yanıtsız kalırken Chris, Maddison'ın yanına doğru yürüdü. 

Maddison bana dönüp karanlığı işaret etti, ''İşte orada.'' 

Chris'i taklit eder gibi yaklaşırken karanlığa odaklandım. ''Ne?'' 

''Orada, efendim. Karanlık ancak sizin anahtarınızla açılabilir. Ben göremiyorum fakat denilene göre o, orada. İyi bakın, lordum, odaklanın.'' Ellerini birbirine kenetleyip çenesinin altında birleştirirken dudaklarını ısırdı. 

Bakmaya devam ettim. Bir nefes sesi kulaklarımda çınlarken çırpınışlar da beraberinde geldi. Gözümün önünde sıyrılan karanlık aniden orman alanına götürülmüşüm gibi belirivermişti. 

Cassandra dağılmış saçlarıyla yerde yatarken nefes almaya çalışıyor gibiydi. Güçlükle aldığı nefes ve irileşerek açılan gözleri korktuğunun habercisiydi. Yutkundum, ellerini havaya kaldırıp tekrar toprağa düşen ve çırpınan bedenini izledim. Başı yere düştü, hafifçe kımıldıyor bir şeyler mırıldanıyordu. En sonunda kendimi aynanın içine atarak onu olduğu yerden kaldırıp kucağıma aldım ve gördüğü şeye bakmadan geldiğim yere geri döndüm. 

Cold FLOWWhere stories live. Discover now