''Seni Tanımak.'' Bölüm:18

603 66 24
                                    

YOK SİZE AŞK :D NEREDEYSE 20 BÖLÜM OLACAK NEREDE AŞK DİYENLER VAR :D ÜZÜLMEYİN YA :D MİLLET 20. BÖLÜM DE FİNAL YAPIYOR OKUNMUYOR DİYE BEN TEK 1 YORUM İÇİN BİLE YAZARIM :)X DESTEKLERİNİZ İÇİN TEŞEKKÜRLER :)X BEĞENMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN!! :)X -L

‘’Yani o Harry için daha fazla dayanamadı ve…’’ devam etmeye dilim varmıyordu, Angela’nın kalbi kırılmıştı bunu anlayabiliyordum. Julia beni onaylayıp çaprazımda ki koltuğa yerleşti ardından aklına bir şey gelmiş gibi aniden kalktı, odadan çıkmadan önce Harry’nin adını söyledi.

                                          ***

Rüyalar daima karışıktır ve gerçek dışı bazense geçmişte yaşanılan şeylerdir. Rüyamda tanıdık bir yüzü görünce istem dışı ağlamaya başladım bunun rüya olduğunu biliyordum çünkü dokunduğum şeyleri hissedemiyordum. ‘’Sen kimsin?’’ dedim güzel kadına bakarak, kadın başını sallayıp buruk bir ifadeyle gülümsedi. Konuşmuyordu, kim olduğunu hatırlamak için insanüstü çaba veriyordum. Kadının bulunduğu yere doğru yürümeye başladım ama ne oluyorsa yaklaşamadan başladığım yere geri dönüyordum.

Gözlerimden yaşlar süzülürken gözlerimi açtım gerçekte de ağlıyordum. Kadın hiçbir şey söylemeden sadece duruyordu ve ona kendimi garip bir şekilde yakın hissetmiştim, Harry yine rüyalarımı mı kontrol etmişti? Yataktan kalkıp Harry’nin odasına doğru yol aldım. Onun uyumadığını biliyordum, kapıya birkaç kez vurduktan sonra kapı aralandı.

Harry her zaman oturduğu koltuğuna yerleşmiş, o günlüğü ellerinin arasında tutuyordu. Kaşlarını kaldırıp yapraklardan gözünü alarak bana baktı, yine o iğneleyici bakışlar…

‘’Ben bir rüya gördüm.’’ Dedim, kıkırdadı. ‘’Yani, insanlar uykularında rüya görürler.’’ Benimle alay ediyordu, sinirlenip kapıya döndüğüm de kolumun arkasını kavrayan parmakları hissettim.

‘’Rüyanda ki kadın annen, onu hatırlayabilmen için meleklerden yardım istedim.’’ Kalbim hızlı çarpmaya başlamıştı, neden annemi hatırlamamı bu kadar çok önemsiyordu? ‘’Uyandığım da ağlıyordum sanırım onu hatırlamasam bile özlüyorum. Anılarımızı hatırlayamıyorum ama o var biliyorum.’’ Gözyaşlarım yanaklarımdan aşağı süzülürken sıktığı kolumu bıraktı. Kollarının arasına beni çekip aldığında daha çok titredim, bu gerçek miydi? O bana sarılıyor muydu?

Hıçkırıklarımın arasında beni yatıştırmak için sırtımı sıvazlamaya devam etti. Onun karşısında bu şekil de hiç ağlamamıştım, hisleri yoktu ama gerçek annenin yanında olmamasının hissini biliyor olmalıydı.

‘’Üzgünüm.’’ Dedim geri çekilirken. Burnumu koluma silip yüzüne bakmaya devam ettim, gözleri simsiyahtı beyazlarının olduğu yerde buna dâhildi fakat artık korkmuyordum. Aramızda çok az boşluk vardı ve ona bakmayı sürdürüyordum, siyah gözlere rağmen yüzünde bir çekicilik vardı yine de ondan nefret eden tarafım bunu bana bir şekilde unutturuyordu.

‘’Seni öldürecek…’’ kulağıma gelen fısıltıyla karışık kahkahayla beraber geriledim, kaşlarını çatıp bakmaya devam etti.

‘’Seni öldürecek…’’ diye tekrar ettim, Harry başını yana yatırıp kaşlarını kaldırdı. ‘’Ne?’’ dedi, anlamamıştı.

‘’O ‘seni öldürecek’ deyip duruyor! David buralarda olabilir.’’ Panikledim ama korkmuyordum, aileme zarar vereceği düşüncesi beni korkutuyordu. Harry koltuğun üstüne bıraktığı kitabı alıp odasından dışarı çıktı.

Yine bir şey söylememişti bir açıklama dâhil yapmıyordu ki açıklama yapmakta mesele değildi aklında ki soruları sormuyordu sanki duyabilirmişim gibi içinden dile getirip ortadan kayboluyordu. Arkamı döndüğüm de iki tane sırıtan kafayla karşılaştım Julia ve evin hizmetçilerinden olan Bayan Helena da Julia gibi parlamış gözleriyle beraber sırıtıyordu.

‘’Ne?’’ dedim kızgınca, Julia ve Helena aynı anda omuz silkti. ‘’Hiç.’’ Dediler birbirlerine bakarak.

Onları ardımda bırakarak Harry’nin gittiği yönden hızlıca gitmeye başladım, dışarı çıktığını biliyordum. Evden çıkıp gözlerimle karanlığın içinde onu aradım, hava sıcaktı ve ağaç dalları ılık rüzgârın etkisiyle sallanıyorlardı.

‘’Harry?’’ dedim ama cevap gelmedi sadece sessizlik vardı.

‘’Seni öldürecek… Artık çok geç…’’ aynı ses yeniden fısıldarcasına konuşmuştu, gerginlikle bakmayı sürdürdüm.

‘’Ne! Seni lanet olası! Beni kim öldürecek? David mi? Komik!’’ diye bağırdım, evdekilerin duyduğunu biliyordum.

Arkamı döndüğüm de karşımda beliren bir kadınla beraber geriye doğru sendeledim ve tutunacak bir şey bulamadığım için popomun üzerine sertçe çakıldım. Düşmeme sebep olan kadına baktığımda kollarını birbirine dolamış, kapıya yaslanarak yarım ağzıyla sırıtıyordu. Sarı saçları kirli ve toprakla kaplıydı, üzerinde ki elbise neredeyse yok olmak üzereydi üstelik elbisenin eteğinden sarkan kurtlar elbisenin kumaşını kemirmeye devam ediyorlardı.

Soluk beyaz tenini elbisenin üzerinde gezdirdi ve kabarmış kirli sarı saçlarını parmaklarıyla taradı. Hala yerde oturuyor, karşımda ki kadını izliyordum. Boşta kalan elimle dudaklarımın üstünü örttüm oldukça iğrenç kokuyordu ve kokusu daha yeni burnuma gelmişti.

‘’Merhaba,’’ dedi sarı saçlı ve mavi gözlere sahip olan yabancı kadın ardından elini uzattı. ‘’ben Angela.’’ Ağzı kulaklarına varırcasına geniş bir gülümsemeyle eğildi. Yapışmış dudaklarımı aralayıp içimde tuttuğum nefesi geri verdim. Kadın gözlerini devirip elini pençe konumuna getirdi, toprak ve kirli kaplı tırnakları ani şekilde uzamıştı. Yere bakan yüzünü sinsi bir şekilde kaldırarak gülümsemeye devam etti. ‘’Aslında bakarsan biraz da açım.’’ Gözleri koyu kırmızıya dönmüştü ve bana doğru birkaç adım attı. 

OKUDUĞUNUZ İÇİN TEŞEKKÜRLER SİZİ SEVİYORUM VE VE BEĞENMEYİ YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN :))X  -L

Cold FLOWWhere stories live. Discover now