''Kader'' Bölüm:100

101 15 14
                                    


Harry'nin peşine takılan köpek yavrusu gibiydim. Bana aklınca ders vermiş, bağışıklık kazandırmaya çalışmıştı. Gözyaşlarım yüzümde kurumaya yüz tutarken ilerlemeye devam etmiştik. Nereye gittiğimizi bilmiyordum, plan veya zamandan haberim yoktu tek bir şeyden emindim o da Harry'nin son derece kararlı görünüşü. Nihayetinde bir çiftliği görünce derin nefes aldım, aklım hala o öldürdüğüm aslan yavrusunda olsada bunu şimdilik unutmam gerekiyordu. Önce atın hızını yavaşlattı sonra yavaşça bedenini bana çevirerek sessiz olmam için elini dudaklarına götürdü. Atı, ağaca bağlarken bende inip çiftliğe göz atmıştım, oldukça görkemli denemezdi fakat bu yıllara göre gayet bakımlı ve hoş bir yerdi. Beyaz duvarları gecenin karanlığında parlıyordu. Birkaç adım atacağım sıra Harry beni hızla geriye çekti, ağzımın üzerini eliyle kapatırken kulağıma ''Ssh'' diye fısıldamıştı. Kalbim hızlı hızlı atıyordu, bunun sebebi hem onun saniyeler içinde beni çekmesi hem de alışkın olduğumun dışındaki yakınlığımızdandı. 

Beni yavaşça bırakırken ona döndüm, ''Sorun nedir?'' çatlak sesimle, sesimi fazla yükseltmeden sorumu ona yönelttim. 

''Çiftlik boş değil, hayaletleri bahçeye salmışlar. Bizim evimizin orada gördüğün türden değil bunlar, daha kalabalık ve daha tehlikeliler.'' Dedi. 

''Nasıl yani? Neden onları göremiyorum?'' Gerçekten oradan hiçbir şey yok gibiydi. 

''Saf insan olsaydın görmemen normal olurdu ama şu an görememen oldukça anormal geliyor.'' Harry kaşlarını çatarken bir yandan çiftliğin boş tarlasına göz atıyordu. 

Beraber çiftliğe ilerlemeye başladık. Yavaş adımlarla gittiğimiz bu yolda Harry yürümeme yardım ediyordu, bana ihtiyacı olmasaydı kesinlikle böyle davranmazdı. Çiftliğin arkasını dolaşıp evi gözetlemeye başladık, oldukça sakindi. Belki de o yanılıyordu, ev gerçekten... Hayır, böyle düşünmek için gerçekten çok erkenmiş. Evin camları birer birer patlarken çığlık atmamak için kendimi zor tuttum ama geriye gitmemek için kendime engel olamamıştım neyse ki Harry bunun için hazırlıklıydı. Gerilerken çenesine çarparak durmuştum, bıyık altı gülerek tekrar evi seyretmeye koyuldu. 

Camlar patladıktan sonra ev tekrar derin bir sessizliğe gömüldü ve bu esnada tarlada yürüyen hayaletleri gördüm. Hepsi tek bir noktaya odaklanmış sadece o yöndeki şeyi seyrediyorlardı yani ay'ı. Ayın bir yüzü kararmış bir yüzü ise kırmızılara bürünmüştü. 

Harry yavaştan hareketlenerek bir yandan da bileğimi kavrayarak beni ileri doğru çekti. Gerçekten bir şeyleri anlatma zahmetine girmiş olsaydı belki daha korkusuz ve temkinli olabilirdik değil mi? Evin kapısının önüne geldiğimizde Harry yavaşça kapıyı açtı, her geçen saniye, hayır, salisede kalp krizi geçirecek gibiydim. Kapı her gıcırdadığında ter dökerek, tarladaki hayalet kalabalıklığına bakıyordum. İçeri girip hızla kapıyı örttük artık sadece zaman ile yarışıyorduk. Harry evin içine girdiğimiz zaman derin bir nefes alıp durmadan beni çekiştirmeye devam etti. Evin duvarlarını süsleyen aynalardaki yansımalarımız bizden bağımsız hareket ediyor, beni korkutmaya başlıyorlardı. Harry de bunun farkındaydı ama zaman olmadığı için önemsemeyerek koridorların içinde yürümeye devam etti. 

Bir kapının önünde durduk, tahtası gül desenleri ile oyulmuş fakat meşe ağacı kokan bir kapıydı. Harry kapıyı hafifçe aralarken bana baktı sonra onaylarmış gibi başını sallayıp ikimizi de içeri çekti. Bu şeyden tamamen onu sorumlu tutacaktım. Mekan değişmiş gibiydi sanki biz... Bir mezarlıktaydık. Ağzım açılırken mezarın derinlerinden gelen çığlık sesleriyle ürktüm, karanlığı zaten seven biri değildim. Hele de Harry ile baş başa bu tür şeyleri yaşamak daha da korkutucuydu, eğer şu an onu öldürmek gibi bir hedefim olsaydı belki işler daha yolunda gider ben ise daha az korka bilirdim. Taze kapanmış bir mezarın önünde durduk, oldukça anormal mezar türüydü çünkü mezarın başında taş değil ayna vardı ve ayna sallanıp duruyordu. Harry ve ben aynada gözükmüyorduk ama ortamda olan biten her şey çok net gözüküyordu. Bileğimi serbest bıraktıktan sonra bana döndü ve yanağıma öpücük kondurdu. Önce bunun bir rüya olabilme ihtimalini düşündüm, tüm bunların beynimde yaşandığına inanmak istedim lakin öyle değildi. Her şey gerçek ve tam da şu anda yaşanıyordu. Derin derin nefesler alırken burnumun artık bana yeterli oksijen sağlayamadığını ağzım açılmaya başladığında fark ettim. 

''Ben oraya gidemem.'' Dedi, gözlerindeki karanlık çekilmişti ama yine de bunun bir aldatmaca olduğunu çok iyi biliyordum. 

''Neden?'' 

''Buna zaman yok, lütfen, o tarafa geç. Sana güveniyorum, bebeğim. Başarabilirsin, kız kardeşimi kurtarabilirsin, bizi kurtarabilirsin.'' 

''Sen tam bir timsah ve yılan karışımı bir şeysin.'' Dedim ardından değişen ifadesini incelemeden aynaya doğru yürüdüm. 

Aynanın içine adım atarken üstünde beliren yazı gözüme çarptı, ''Carpe Diem.''


***

Devamlı kapıların içinden geçiyordum ve beyaz bir yerdeydim. Daha önce yaşadığım bir olay ile tekrar karşılaştım bu kez o top küreler daha farklıydı. Mavi olan sinirli gibi parlarken kırmızı bana neşeli gibi görünüyordu oysa bu bir aldatmacadan ibaretti. Kürelerin yanına yaklaşıp etrafı inceledim sanki her şey yine kafamda yaşanıyor gibiydi. Ben dururken etraf dönmeye başladı, elimin altındaki küre bile devamlı değişiyordu. Harry bana yine hiçbir şey söylememişti ama ne yapacağımı bildiği için en azından tahmin yürüttüğü için beni yollamıştı. Kalbim hızla çarparken yere çöktüm, sahneler hızla gözümün önünden geçti. Dengemi sağlamaya çalışırken zaman tünelinde yuvarlandığımı fark ettim. 

''Fedakarlık için hazır mısın?'' dedi ses. 

''Ne? Ne demek istiyorsun?'' diye sordum. 

''Dünyayı kurtaracağız ama bunu kabul edersen.''

''Neyi kabul etmeliyim?'' 

''Anılarını, anılarının yok oluşunu. Hafızandan ve zamandan yaşanılmış her şeyi sileceğiz böylelikle tarih baştan yazılacak ve siz hiç tanışmamış olacaksınız.'' 

''Kader yazıcısıyım ben, bu yüzden mi yani her şey?'' 

''Sana sadece imkan sağlıyoruz, cadı. Ya kabul et ya da herkesin yok oluşuna, eşinin tahttan düşüşüne tanık ol.'' 

''Eğer kabul edersem bu yaşanılanların aksi mi olacak?''

''Evet, o güçlenecek. Sen ne yazık ki o adamla evleneceksin ama senin hayatının dışında dilediğin her şey kabul olacak. Her şey ama her şey düzelecek, onlar kurtulacak Harry eskisi gibi olacak yalnız bir adam olarak tahta oturacak ve bu ölüler hiç kalkmamış olacak.'' 

Kolay ikna olmuş gibi hissediyordum ama zaman yok gibiydi, onun bana sunduğu seçim kalbimi acıtsa da her şey baştan yaşanılacaktı. Bir daha asla görüşemeyecektik belki de... Hatıralarımdan silinecek, hayatımdan sonsuza denk kaybolacaktı. 

''Tamam,'' dedim umutsuzca, ''kabul ediyorum.'' 

Ve gözümden bir yaş akarken bulutlara, kaderime razı oldum. 

Kaderime diz çöktüm. 


ASLINDA UPUZUN BİR KONUŞMA YAPMAK İSTERDİM LAKİN BU ÇOK DUYGUSAL OLUYOR VE MORALİM BOZULUYOR HER NEYSE BURALARA KADAR GELEBİLDİĞİMİZ İÇİN ÇOK MEMNUNUM UMARIM BİR GÜN ÜVEY ABİDEN DAHA FAZLA İLGİ GÖRÜR VE ÇIKARTTIRMA İMKANI SAĞLARIM. ENN ÇOK İSTEDİĞİM ŞEY BU HİKAYELERİMİ SEVEN İNSANLARLA BULUŞABİLMEK SIMSIKI SARILIP FOTOĞRAFLAR ÇEKİNEBİLMEK GERÇEKTEN BUNUN İÇİN ÜSTÜN BİR ÇABA GÖSTERİYORUM. EMEKLER BOŞA GİTMEZ BUNA DA İNANIYORUM VE SİZİ ÇOK ÇOK SEVİYORUM!! BEĞENMEYİ UNUTMAYINN SİZİ SEVİYORUM :))X -Lilith NOT:SEZON FİNALİ VERMEDİM VERMEYİ DE DÜŞÜNMÜYORUM 2. SEZON İÇİN GÜNÜMÜZDEN GİDECEĞİM YANİ ÖNCE 20. YÜZYIL SONRA 21. YY O ŞEKİLDE DEVAM EDECEĞİM ZATEN O ZAMANA DAHA VAR. SİZİ SEVEN LILITH... 

Cold FLOWWhere stories live. Discover now