''Kaliforniya Hayali'' Bölüm:88

158 19 10
                                    


Cassy su içerken ellerini birbirine sürttü. Maddison ona yardımcı oluyordu ve fazla yorulmaması gerektiği için hep yanındaydı. 

Duvarın kenarına çömelip derin düşüncelerimle baş başa kalmaya hazırlanırken Christian beni dürterek buna engel oldu. 

''Hey, ne düşünüyorsun öyle?'' İç çekip ona baktım. 

''Henüz ne yapmam gerektiğini bilmiyorum yani emin değilim.'' 

''Bak, Juliana'yı kurtarmak zorundasın. Bu lanet işe bizi sen soktun ve sen çıkaracaksın.'' 

Christian oldukça ciddiydi, söyledikleri onu etkilemiş olacak ki devam ettikçe sinirleniyordu. Cassandra ve Maddison bize baktı, Cassy'nin gözlerindeki 'yapma, sakın kavga etme' bakışı ile sinirlenmeden sakinlenmiştim. 

Boğazınızdan geçen kanı hissedebilir misiniz? Peki ya damarlarınızı boyayarak geçen o  tatlı kanı hissedebilir misiniz? Hayır, ama yaşadığınızı biliyorsunuz ve bunun nelerin sağladığını da. 

Her şey tam olarak hatırımda değildi, bana gösterilen sahneler ile bazı şeyler yeniden gün yüzüne çıkmış, hatırlamamı sağlamıştı. Cassandra'nın çığlığı, gülüşü, ağlarken ki yüz ifadesi ve onu bırakmamam için yalvararak çıkan o sözler... Onu bir kez daha terk etmemeliydim, ruhumun yarısında yani onun ruhunda aşkı hissedebiliyordum. Her ne kadar ben olmadığımı düşünsem bile o acıyı bana yaşatıyordu. 

''Kimse bizden yana değil,'' uzun sessizliğin ardından bakışlar yine bana çevrildi. ''ama buna ihtiyacımız yok. Ben karanlığın efendisiyim, bana hürmet edecek, beni var sayacaklar.''

Aklımda artık kesin sonuç alabileceğimiz bir plan vardı. Amcalarım bana ayaklandığı için çok ama çok pişman olacaklar.


Şafak sökmeden yola çıktık, Cassy Christian ile beraberdi. Güçsüz düştüğü için onu taşımayı istemişti tabii bu benim tercihim olmasa da... 

Ağaçlarda yaşayan hayvanlar, ay'ın gölgesinde yaşayan karanlıklar ve diğer bütün kötülük peşinde olan varlıklarla iletişim haline geçtim. Her birinin dilini bilsem bile beni anlayacakları şekilde konuşuyordum, benim onları değil, onların beni anlamalarına ihtiyaç vardı. Herkes ortaya çıktıkça yalnız olmadığınızı fark etmeniz zaman almıyordu. 

Toprağın içine gizlenen ağaç köklerinde uyuyan kötülük bile uyanmıştı, saf kötülüğü bütün bedenimde hissediyordum. 

''O geldi,'' 

''Ssh!'' 

''Sessiz olun!'' 

''Cehennemin kutsal iblisleri aşkına, bu... O!'' 

Aralarındaki fısıldaşmalar sona ermeden daha da artıyordu. 

Aralarından biri toprağa inerek bana doğru yürümeye başladı, bir kadın. 

Kalçalarını öyle sallıyordu ki yerinden çıkacağını dahil düşündüm. Boynunu geriye atıp havayı kokladı, insan olsaydı ciğerleri bu kadar dolan havayla patlayabilirdi. 

Yakalarımdan kavrayıp beni sertçe kendine çekerken her bir ağızdan heyecanla nefes sesi içlerine çekildi. Cassandra da benim gibi olayı kavramaya çalışıyordu, diğerleri de öyle. İlk kez gördüğüm bir kadının bana böylesine cesur davranması enteresandı. 

''Unuttun mu Styles?'' kadın kulağıma doğru fısıldarken minik kahkahalar attı. ''Beni eşin için çağırmıştın.'' 

''Sen daha... Yaşlıydın?'' Anlam vermeye çalışırken kadın beni bıraktı ve birkaç adım gerileyerek sırtını ağacın gövdesine yasladı. 

Cold FLOWWhere stories live. Discover now