''Hiç Kimse Beni Yıkamaz!''Bölüm:83

150 22 4
                                    


O haklıydı, insan gibi hissediyordum. Bir yanım yanıp tutuşsa da diğer yanımda boşlukta süzülüyor gibiydi. Kollarımı kaldırıp güneşin ışığının tüylerimin üzerinde parlamasına izin verdim.

Kim olduğumu biliyordum ama ne yaptığımı hatırlayamıyordum. Mesela en son ne yemiştim? Veya bu olanlar neyin nesiydi?

''Hey,'' sonunda uyanmıştı, yerinde doğrularak sırtını ağaca yasladı. 

''Nasıl hissediyorsun?'' diye sordum, bence geceye göre oldukça iyiydi. 

''İyi... Harry, acele etmeliyiz.'' Sanki dünü yaşar gibi aniden ayağa fırladı. 

Onunla beraber ayağa kalkıp koluna yapıştım. ''Neler olduğunu anlat.'' Ormanda tektik yada mutlaka birileri vardı... 

''Eğer eşinin kıçını kurtaramazsan beraber girdiğiniz mezarda bile huzur bulamayacaksınız.'' 


Eskiye Dönüş-Cassy

Midem bulanıyordu. Harry ve babası avlanmaya çıkmış, biz kızlar da baş başa kahvaltı ediyorduk. Bayan Blaire fincanını alarak bahçeye doğru yürüyüp gitti Julia ise ayaklarını Bayan Blaire'ın gidişinin ardından sandalyeye uzatarak keyfine keyif katıyordu. 

''Neden bu kadar sessizsin? İyi bir gece değil miydi?'' dedi, Julia. Sesinde, tonlamasında hatta cümlesinde açıkça imalar vardı. 

Ona cevap vermek üzere öne eğilmiştim ki midem ağzıma geldi. Elimle ağzımı kapatarak lavaboya koştum, belimi sıkan bu korseyi çözerken bir yandan kusuyordum. 

''Tanrım... Sen iyi misin?'' diye sordu Juliana, arkamdan. 

Ellerim güçsüz düştüğü sıra eğildiğim yerden kalkarak duvara yaslanarak ayakta kalmaya çalıştım. 

''Sana yardım edeyim.''


Rengim solmuştu, neyse ki Juliana yardımıma yetişmiş, beni odama kadar taşımıştı. 

Yatakta uzanıyordum ve hatta derin düşünceler içindeyken aniden kapı açıldı, biri burnundan soluyordu. Saniyeler sonra yatakta bir çöküntü oldu ve burnuma dolan metalik koku boş midemi tekrar kaldırmıştı. 

''Bebeğim, sen, sen...'' Harry güçlükle konuşuyordu. ''Hamile misin?'' NE? BU DA NEREDEN ÇIKTI? 

Cümlelerim boğazıma takılmış gibi öksürdüm. 

Harry gömleğini banyoya fırlatırken çekmeceden aldığı kumaşı bedenine geçirdi ve tekrar yatağa oturup yüzümü inceledi. Elini karnıma tedirgin bir şekilde yerleştirerek hafifçe okşadı. Onu böyle görmek beni afallatmış olsa da sevinmiştim. 

''Bebek...'' diye mırıldandı. Ama öyle bir şey yoktu çünkü... Olamazdı işte, olamayacak durumdaydım. En azından emindim. İç çekti ve sonra gözlerime baktı. ''Julia vampir olduğu halde kokuyu alamamış,'' dedi kendi kendine konuşurmuş gibi. ''ama sorun değil. Sana bir şey olmasın, gerisi önemli değil.'' 

Karnımdaki elini geri çekeceği sıra soğuk ellerini kavrayıp gözlerine baktım. 

''Bana eziyet çektiren bu adam hangi ara bu kadar duygusal oldu?'' kıkırdayarak sordum fakat o kaşlarını çattı, sadece şakaydı. 

''Sana eziyet etmedim sadece bana yaklaşmanı istemedim. Hepsi bu.'' Sesi buz gibiydi. 

''Oraya oturamazsın, orası senin gibiler için değil!'' Onu taklit ederek hareketini canlandırdım ama bu yaptığım şeye gereğinden fazla tepki göstererek sinirle ayağa kalktı. Gözleri kendi rengiyle koyunun arasında gidip geliyordu. 

''Ne yapmaya çalışıyorsun?'' 

Bazen içinden geçenleri tam anlamıyla dışa vurmadığı için içten içe şükrediyordum. Şu anda da böyle bir anlardan birindeydik. Sanki ona kötü bir şey demişim de benden nefret etmiş gibiydi. 

Güldüm. ''Ya sen?'' önce cevap vermedi. Sonra bir şeyler yaşıyormuş gibi geri adım atarak kapının yanına kadar ilerledi. 

''Biliyor musun, Cassy? Sen bazen gerçekten ailenin dediği kadar çekilmez biri olabiliyorsun.'' 

Kafamda şimşekler patladı, patlıyordu. Ne demek bu? Ben ev hanımları gibi bu cümlelerin üzerine Tanrıya dua ederek geri gelmeni beklemem seni aptal! Ağlayacak değilim, hem Sandrayla nişanlanıp bana kıyafetlerini giydirmek senin suçunken seni bir kez olsun suçlamamışım şu hale bak! 

Elim ayağım titriyordu. Üzerimdeki örtüyü kenara fırlatıp aniden değişen bu ruh halini hazmederek ayağa kalktım ve peşinden inip bütün odaları tarayarak en sonunda onu buldum. Her zaman ki gibi kütüphanede lanet kitaplarından birini okuyordu. Kapıyı açtığım an bakışları olduğum yere gitmemişti bile sadece biraz fazla uzun kalınca göz ucuyla bakmış, hemen ardından kitabına geri dönmüştü. 

Kenarda duran vazoyu ona doğru fırlattım ama o kenara çekilerek vazonun kitaplara çarpıp yere düşmesini sağladı. Hala bir tepki yoktu. Ayağımı sallayarak ellerimi belime koydum, şu an böylesine dağınık ve deli görünmek umurumda değildi. 

Yanına yürüdüm ve okuduğu kitabı masadan alarak köşeye fırlattım. 

İç çekti, geriye yaslanıp kollarını midesinin üzerinde birleştirerek bana baktı. ''İnsan gibi seninle konuşmamı isteseydin, konuşurdum.'' dedi. Kahkaha attım çünkü bu kahkaha atılacak bir durumdu. 

Masanın üzerine çıkıp bütün ne var ne yoksa etrafa saçarak üzerinde ilerledim. 

İlk başta kaşlarını çattı ama sonra sanki olay dinlermiş gibi bana bakmaya devam etti. 

''Benim ve senin bir insan gibi konuşması? Yani biz insan gibi konuşacağız?'' Topuklarım popoma değerken sert tahtaya değen dizlerim hafiften baskının etkisiyle sızlamaya başlamıştı. 

Harry dudaklarını büzerek onaylarcasını başını sallayınca daha da çıldırdım. Beyaz kumaşa yapışarak onu sertçe öne çektim ve yüzümü yüzüne yaklaştırarak gülümsedim. 

''Şu an seninle burada olmak için her şeyi verirdim,'' Dudaklarının üzerine konuşarak, nefesimi yüzüne üfledim. Birbirine bağlı kolları yavaşça açılmıştı ve tekrar yüzüne bakarak gülümsedim. ''ne yazık ki bu şansını kaybettin.'' 


Masadan inip odama dönmek üzere kapıya yöneldim ve çıkmadan önce son bir kez dönüp ona baktığımda aynı şekilde oturuyordu. Masada duran gözleri bana çevrilince göz kırpıp oradan ayrılarak odama döndüm. 

Eh, ben bir Styles'Im. Etkili intikam böyle alınır, meleğim. 

Yinede seni seviyorum ama bu normal olduğum anlamına gelmez ki aşk böyledir. 

Üstelik eşim şeytan varisiyse...


BEĞENMEYİ UNUTMAYIN, SİZİ SEVİYORUM!! -Lilith

Cold FLOWHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin