''Hareket İçin Aşk'' Bölüm:107

105 13 21
                                    


Küçük kızların kuralları yoktur, onlar ya karanlık bir dünyada yetişir ya da bu dünyanın aldatıcı prensesleri olur. Harryden korkmamam gerekirdi, o en fazla ne yapabilirdi ki? Pekala, uyluğumun üzerinde doğum lekesi olduğunu saymazsak beni tanımadığına adım kadar emindim. O gözlerinde gördüğüm tehditkar tavırlar ile beni sadece etkisine alarak korkutmaya çalışıyordu. Ben, korkmak? Çok uzak iki kelime... Harry insanlığa çok uzak bir adamdı. Belki de insanlıktan uzak yerde yetişmiştir? Herkes şanslı olmak zorunda değil, mesela ben insanlık içinde yetişip mutlu olamayanlardanım. Her neyse, ona harika bir soru soracaktım. Aklıma gelen soruyla kahvaltı masasında gülümsedim, herkesin gözü bir anlığına bile olsa bana takılmıştı sonra Harry'nin de aynı şekilde sırıttığını fark edince sinirlendim fakat tabii ki belli etmedim. Kahvaltı sona erdiğinde havanın açan güneşinden cesaret alarak dışarı çıktım, ellerim buz kesilmişti. Yılın bu zamanları bu şehir olandan daha soğuk ve daha ürkütücü oluyordu. Hasatı kıran soğuk çiftçilerin gelir kaynağı ile oyun oynuyordu, adeta. Hareketli duran atların yanına gittim, bakıcısı onlara yemini veriyordu. Siyah olan başını kaldırıp yanıma yaklaştı sanırım bu geçen yardım ettiğim atın yakını falandı ki bana başını yaslayarak teşekkür ediyordu. Bu atlar bile daha vefakar... Elimi atın başına koyup bir güzel onu sevdim, tüyleri yumuşacıktı. 

''Onu iyileştirmeniz harika.'' Genç adam bana dönmeden ata yemini uzatmaya devam etti. 

Memnun bir şekilde başımı sallayıp, ''Evet,'' dedim. 

Ama bu ses çok tanıdıktı. Adam ellerini üzerine sildikten sonra kalan ot parçalarını yere attı. Hemen ardından bana dönüp çalı çırpıdan oluşan şapkasını da bir köşeye fırlatarak,

''Aman Tanrım!'' diye bağırdım, onu anlatamayacak kadar kendimden geçtim... 

''Bebeğim?'' 

Onun burada ne işi var? David... 

''Senin burada ne işin var?'' diye sorunca yüzü asıldı sanırım boynuna atlayıp dudaklarına yapışma mı bekliyordu. 

''Hey, daha farklı bir karşılama hayal etmiştim.'' Dedi, ellerimi belime koyup öne doğru bir adım attım. 

''Senden bir tek mektup bile alamadım,'' o da bana doğru bir adım atınca niyetini anlamıştım, başımı çevirip, ''şimdi öylece karşıma çıkıp hiçbir şey olmamış gibi davranıyorsun. Ne bekliyordun ki?'' dedim. 

Başka bir şey konuşmamıştık, eve doğru döndüğümde pencereden bizi izleyen Harry'i gördüm. Kollarını birbirine dolamış, gözlerini kısarak bize bakıyordu. Onu görmemezlikten geldim ve evin giriş kapısına doğru yol aldım. Pekala, ben ne zaman gerçekten mutlu olacağım? Veya ne zaman artık ''İşte bu!'' diyeceğim zaman gelecek? İçimde kuruyan yaprak her geçen gün gülüyle beraber solup gidiyordu. 

Odaya girdikten sonra peşimden kapı tekrar aralandı. 

''Konuşmak istemiyorum.'' Dedim, üzgün hissediyordum. 

''Sorunu sormayacak mısın?'' Dedi, bu adam tam bir pişkin! 

''Gerçekten... Harry, seninle şu an uğraşmak istemiyorum.'' Ona döndüm, gözleri öyle güzel görünüyordu ki karşımda duran sanki küçük oğlan çocuğuydu. 

''Hadi ama Lucy...'' 

Bu ismimi uzun zamandır kimse söylememişti... 

''Pekala, sonra gideceksin?'' 

Yaramaz oğlan çocuğu bana gülümsemesini gösterdi, işte küçük aslanın bana hazırladığı tuzak... Adım adım içine doğru gidiyorum. 

''Bu benim ile ilgili bir soru ama aynı zamanda tam anlamıyla değil, sadece sana akıl yürüterek cevap vermeni istediğim bir soru.''

''Anlaştık!'' Çok aç görünüyordu ben ise biraz çekingen... 

''Eğer bir bebeğim olsaydı,'' Harry'nin heyecanla parlayan gözleri bir anda hüzünle dolmuştu, bunu benim deliliğime bağlamaya çalışsam da yüzündeki o düşen ifade... Nedendir bilinmez fakat bir şeyler hatırlamış gibiydi, belki de annesi? Her neyse... ''onu kendimden bile koruyabilir miydim?'' 

Neden bilmiyorum ama bu soruyu sorma gereğinde hissediyordum. Cevap ne kadar mantıklıysa onu kabul edebilirdim, herhangi bir düşüncem yoktu. Harry iç çekti ve ellerini arkada birleştirerek biraz düşünürmüş gibi yaptı. 

''Sen gerçekten bir kaçıksın.'' Diye mırıldanırken bir yandan soruma vereceği cevabın pratiğini yapıyordu. 

En sonunda ellerini çırpıp nefesini üfledi. 

''Bu biraz deli işi soru ama her annenin bebeğini koruyabileceğine inanıyorum belki bazen bencilce davranırdın yine de kendi canını dahil ortaya koyacak kadar onu koruyabileceğine eminim.'' 

Aklıma gelen soru bu değildi, kahvaltı masasında ona başka bir şey sormayı planlarken neden oyunumuzda bu soruyu kullanmıştım ki? 

''Ne istiyorsun?'' Kollarımı iki yana açtım. 

Bana doğru yaklaşarak çenemi kavradı ve kendine doğru çekti. 

''Bu pek adil sayılmaz ama,'' dudakları dudaklarımın üzerindeydi, kendi dudaklarını diliyle ıslantırken gülümsemeyi de eksik etmedi, ''seni istiyorum.''

''Ne?'' dedim, sertçe yutkunarak. Elinin tersiyle yanağımı okşamaya başladı ve arkama geçip çenesini omzumun üzerine koydu sonra kollarını belime sararak David'in gelişine olan sinirimi bile bana neredeyse unutturmuştu. 

''Duydun işte,'' biraz daha sokularak, ''seni istiyorum. Bu akşam benimle gezintiye çıkmanı isteseydim bunu yapar mıydın?'' 

Dengesiz bir adamla bir odada baş başa kalmak gerçekten rahatsız edici sayılırdı. 

''Tabii ki yapardın!'' dedi, benim yerime cevap vererek. 

Kollarından kurtularak kendimi ondan uzaklaştırdım. 

''Irzına geçmeyeceğim, sakin ol!'' O kıkırdarken ben kaşlarımı çattım. 

''Sana güvenmiyorum.'' Dedim, haklıyım güvenmiyorum ama şimdi diyecekti ki o  zaman neden kabul ettin veya niye anlaşma yaptın falan filan... 

''Ben,'' dedi duraksayarak, ''resim yapmayı çok severim. Sana çalışmalarımı göstereceğim ama çok gizli bir yerde bu yüzden kimsenin görmesini istemiyorum.'' 

Gözlerinde gördüğüm doğruluk payıyla beraber daha fazla uzatmama kanısına vardım. 

''Harry?'' 

''Evet?''

''David, neden burada?'' 

Harry söyleyeceği her ne ise söyleyip söylememek arasında gidip geliyor gibiydi. 

''Şey, o benim kuzenim.''

Tekrar yüzü düşmüştü, sanırım ona doğum lekesini... Ah! Ama ben onunla sadece... Her neyse... Kızararak, ''peki,'' dedim. O ise onaylarcasına başını sallayarak odadan çıktı. 

Buraya geldiğimden beri benden en çok hoşlanmayan adamın benimle en çok ilgilenen kişi olduğunu fark etmem uzun sürmemişti. Hayat bazen öyle çıkmaza sürükler ki sizi dert kalbinizi yorar ve hayat, bittiği yerde başlar. Pes etme, Cassy. Her şey daha yeni başlıyor, hissedebiliyorum...


BEĞENMEYİ UNUTMAYIN :))X BİR SONRAKİ BÖLÜM İÇİN ÇOK HEYEÇANLI ROMANTİKKKKLİ PLANLARIM VAR YA :)))) RESİM, MEZARLIK VAZGEÇİLMEZ STİLİM :DX -Lilith

Cold FLOWWhere stories live. Discover now