''Seni Seviyorum, Sevgili Sevgilim...'' Bölüm: 73

446 41 11
                                    


Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın :)) -L

Arkamı dönüp yumruğumu sıktım ve başımı gökyüzüne bakmak için yukarı kaldırdım. Orman sessizdi ama en küçük canlının bile bu sessizlikte nefes alışını duyabiliyordum.

''Ölmüş olmanı dilemiştim.'' Diye tısladım ve tekrar onlara döndüm. Julia, Chrisin dizinden başını hafifçe kaldırıp doğrulmaya çalıştı. Bana baktığında göz bebekleri genişlemişti.

''Harry, sakin ol...'' mırıldanışı korku doluydu, dudaklarımın kenarları yukarı doğru kıvrıldı. ''Neden kardeşim? Öz babam ile tanışmadın değil mi? Ah, benim hatam. Babacığım(!) lütfen birkaç adım öne çıkıp seni tanıtmama izin verir misin?'' her kelimede sesim daha çok yükseliyordu, vurguladığım kısımlarda ise sesim titremişti.

Hızla üzerine doğru yürüyüp bileğinden kavradım David bile halini unutup bana odaklanmıştı.

''Birkaç yıl zevkleri uğruna meleklerle anlaşıp var olmamı sağlayan ve annemin ölmesine sebep olan işte o adam! Evet, baba senin gibi bir katil olduğum için benimle gurur duyuyor musun?'' Başımı Rob'a çevirdiğimde iç çekti. Korktuğu söylenemezdi ki bu iyi bir şeydi eğer korktuğunu belli ederse onu öldürürdüm. ''Harry, seni özledim.'' Bileğini saran parmaklarımı genişletip yavaşça elimi ondan ayırdım. ''Özlemek? Tüm hayatın boyunca sadece kaçan bir korkaksın sen, şu halimize bak senin yüzünden bu durumdayız!'' saçlarımı çekiştirmeye başladığımda Rob elini uzattı sertçe ona bakıp birkaç adım geriledim.

''Sen,'' saniyesinde ortadan kaybolup en yakında uyuyan bir geyiğin kalbini söküp geri döndüm. ''buna iyi bak.'' Burun deliklerim genişlemişti, Julia şaşkın ifadesini beni gördüğünde yükselen sesiyle açıkça belli ediyordu. Kalp elimde atmaya devam ederken elimden damlayan kanla birlikte sesli çekilen burunlar gülümsememe sebep olmuştu.

''Harry... Yapma...'' Chris arkadan uyarıcı bir tonda konuştuğunda hızla ona dönüp bağırdım. ''Ne yapmamı istemezsin Chris? Başının hala olduğu yerde kalmasını istiyorsan kapa çeneni!''

''Beni şaşırttın oğlum...'' Rob'un gelen trajikomik sesiyle beraber tekrar ona döndüm.

''Önemli bir şey değil sadece bunu senin kalbin olarak hayal ediyorum.'' Dedikten sonra kalbi avuçlarımın içinde sıktım ve tırnaklarımı içine geçirdim. Kalpten gelen acılı ritim sesli kahkaha atmama sebep olmuştu. ''Beğendin mi?'' diye sordum psikopatça.

''Yeter artık Harry, dur ve Julia'ya bir bak!'' Chris isyan ediyordu. Havada duran elimi yavaşça indirip Julianaya bakmak için onlara döndüm.

Titriyordu gerçekten çok kötü görünüyordu ve ben kendimi suçlamaya başladım. Evet, benim hatamdı onun bir suçu yokken onu da sürüklemiştim. Elimden akan kanlara odaklanmıştı, yavaş adımlarla ona ilerledim ve elimi ona uzattım. Yüzü olduğundan daha solgundu kendini zor tutuyordu. Çenesini oynatmaya çalışarak bana bakmayı sürdürdü.

''Sorun değil Juliana alabilirsin.'' Dedim fısıldarcasına. Başını olumsuz anlamda salladı.

''Elin... Pa-parçalanabilir.'' Dedi, kıkırdadım.

''Kendi elini parçalamandan iyidir. Sana yol üzerinde biraz daha bulacağım, söz. Şimdi biraz bunu dene?'' Önerimle beraber güvence vermeye çalıştım.

***

Sözümü tutmuştum, Julia için 4 geyik avlamıştım. Elimi biraz kemirdiği için avladıklarımdan biraz bende yararlanmıştım ve diğerleri de benim avladıklarımdan biraz pay etmişlerdi. Rob ile hiç konuşmamıştık, onu öldürmek istiyordum fakat Julia'ya bir şekilde zarar vermekten korkuyordum çünkü bu bir şekilde beni incitiyordu.

Chris'i kolundan tutup kenara çektim.

''Ne istiyorsun?'' Diye sordu, derin bir nefes aldım.

''Eve geri dönün bu yolu tek başıma devam edeceğim, halletmem gereken başka şeylerde var.'' Chris'in göz bebekleri genişlemişti.

''Bak Harry o kıza bir şeyler borçluymuş gibi hissediyorum bu yüzden kapa çeneni.''

''Ben ciddiyim Chris,'' biraz yakınına girip kulağına eğildim ''eve geri dönün çok soru sorma. Eğer o... uyanırsa...''

''Neyin var senin?'' Chris bir şeylerden şüphelenmeye başlamıştı, kaşlarını çatıp geriledi.

''Uyandığında hiçbir şey hatırlamıyor olacak. Ona eşinin orduya katıldığını ve onuda nehrin yanında baygın bulduğunu söylersiniz. Sadece dediğimi yap çünkü yakın zamanda uyanacak.'' Kendimden emin konuşmam Chris'in dehşete düşmüş gibi bakmasına sebep oluyordu. ''Hepsini topla bir bahane uydur ve eve geri götür. Sana güveniyorum Chris.''

Daha fazla konuşmasına izin vermeden yolladım zaten sorularını cevaplayacak vaktin olmadığını o da biliyordu.

Juliana

Chris yorulmamı istemiyordu normalde bu kadar iyi davranan biri olmasa da yol boyunca sırtında taşımıştı. Kendime geldiğimde yumuşak koltuğun üzerinde doğruldum ve etrafa göz gezdirdim.

''Neden evdeyiz?'' David ve Chris bana baktı.


''Harry böyle istedi.'' Dedi Chris, annem ile babama ufak bir bakış attıktan sonra hızla ayağa kalktım.

''Ve sizde kabul mü ettiniz?!'' Sinirden kendimi sıkmaya başlamıştım. ''kaç saattir kendimde değilim?'' kendimde olmadığım saati hesap edersem Harry'nin ne kadar uzaklaşabileceğini tahmin ederek yola çıkabilir ve onu bulabilirdim.

''3 ya da 4 belki de daha fazla... Emin değilim.'' Diye yanıtladı Chris. Tam ona çıkışacağım sıra kapı büyük bir gürültüyle tıklatılmaya başladı.

Hepimiz kapıya koştuk, kapıyı ben açmıştım. Kuru dudaklarımı ıslatıp David'e döndüm ve ona bakan sadece ben değildim.

''Estella?'' Dedi David, Estella hemen ona koşup, sıkıca sarıldı.

''Neler oluyor?'' diye sordu David.

''Harry... Kendi hayatı karşılığında hepimize hayat vermek için meleklere teslim oldu.''

Hepimiz aynı anda birbirimize bakıp yüksek sesle ''Ne?'' diye bağırdık ve o sırada bizimle beraber yükselen bir çığlık hepimizi bastırmıştı. Cassy'nin tiz sesi adeta bütün dünyada yankılanmıştı.

Cold FLOWHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin