''Hafıza''Bölüm:104

105 15 6
                                    



Titreyerek uyandım. Rüyanın içinde olan bir başka rüyada gibiydi, oysa rüya değil gerçekti. Dirseklerim sert toprak tabanına çarparken etrafıma baktım. Kimse yoktu, üstelik bir geçidin içine çekilmiştim. Duvarlarda duran meşalelerden birini alarak açık olan geçidin içinde çıkış yolu aramak için yola koyuldum. Çok sessiz ve korkutucuydu üstelik mide bulandıracak derece de kötü kokuyordu. Geçidin içinden gelen fare sesleri ise hayatın bana, ''Şakalandın, iyi şanslar!'' deme şekliydi. Toz, toprak olan ellerime göz attıktan sonra kararlı adımlarla yürümeye devam ettim. Neyden korkuyordum ki? Beni öldürseler zaten işime gelmez miydi? Ah, doğru ya! Böylesine trajik bir ölüm hayal etmemiştim... Böylesine iğrenç, zorunlu bir evliliği de hayal etmemiştim? Her neyse, yürüdüğüm geçidin içinden kahkaha sesleri duyulmaya başlanınca etrafa endişeli bir şekilde baktım.

''Hadi ama!'' arkadan gelen ses yaklaşıyordu bu yüzden bende elimdeki meşaleyi atarak koşmaya başladım. 

Benim uyandığım yerde sadece birkaç tane meşale vardı sonrası zaten karanlık... Nereye gittiğimi görmeden, sadece hislerime güvenerek var gücümle koştum ta ki bir duvara toslayana kadar. Sertçe çarptığım alnım sızlarken kendimi toplayıp kaçmaya devam ettim. Burada komik bir şey vardı; Ben neyden kaçtığımı bilmiyordum. En sonunda aydınlık bir yol görerek rahat nefes aldım ve son gücümü o yolu koşarken tükettim. Bunu fark ettiğimde ise dizlerim artık beni taşımıyordu. Nefes nefese kalmış bir halde çöktüğüm yerden kalkmaya çalışarak kendimi zorladım ama bu bana sadece başarısızlık getiriyordu. Sürünerek gitmeyi denedim, kollarım bedenimi çekemeyecek hale düştüğü için tekrar başarısız oldum. 

''YETER!'' diye bağırırken sanki üzerime çullanan birçok şey varmış da hepsi tek bir lafımla durmuş gibiydi ama öyle bir şey yoktu, yalnızdım. Tamamen yalnız.

''Sen,'' dedi aydınlığın oradan birisi, ''burada ne işin var?'' gittikçe yakınlaşıyordu. 

''Lütfen... Yar-'' bedenim bu kadar yükü kaldıramayıp oracıkta bayılıvermişti. 


***

Koştuğum rüyadan panikle uyanarak etrafıma baktım. Kendi evimde değildim, başka bir yerde başka birinin yatağında uyanmıştım. Panikle üzerime örtülen örtüyü açarak yatağı sorguladım, bu sorgunun ne anlama geldiğini belirtmeme gerek yok diye düşünüyorum... Kapı açıldı ve bir kadın içeri girerek, ''Günaydın,'' dedi. Gülümseme yeteneğimi kaybetmiş gibi ona bakarak bir açıklamada bulunmasını bekledim. ''iyice dinlenmiş olmalısın.'' Dedi ve elinde tuttuğu elbiseyi bana göstererek sandalyenin üzerine bıraktı. 

''Bir şeye ihtiyacın olursa hemen aşağıda olacağız.'' 

Teşekkürler veya onun gibi erdem içeren, asilzade kızların söylediği ama benim tenezzül bile etmediğim o kelimeleri aklımdan dahil geçirmeyerek soysuzluğumu kanıtlamış oldum, aferin bana. Kadın gittikten sonra vücuduma bir güzel bakarak sanki bir şey arar gibi uzun süre tenimdeki yaraları izledim. Açılan yaralar tedavi edilmiş, üstleri yumuşak kumaşlardan oluşan ilaçlı bezlerle örtülmüştü. Yavaşça ayağa kalkıp kapıya ilerledim, kapının koluna dokunmam ile beraber hafifçe yerimde sıçrayarak birkaç adım geriledim. Korkmuştum ya da onun gibi bir şeydi. Aşağı üzerimdeki gecelikle inerken kasabanın delilerine benziyordum ama komik görünmek zerre kadar umurumda değildi. Salonda bir kadının oturup çay içtiğini gördüm, az önce odaya gelen kadındı. 

''Bana ne oldu?'' diye sordum, odaya girer girmez. Odada sadece o kadın yoktu, genç bir erkek ve genç bir kız vardı. 

Durun biraz, kadının cevabını beklemeden şaşkın bir ifadeyle odanın diğer ucunda oturanlara baktım. Bu atını bulduğum kızdı! Kız ona baktığımı görünce, önce gözlerini devirdi sonra başını başka yöne çevirdi. 

''Tatlım?'' Kadın soğuk parmaklarını bileğime değdirince hafiften ürperdim. 

''E-efendim?'' Sersemlemiş ifadem ve aptal tavırlarım kesinlikle beni küçük düşürüyordu... 

''Eşim seni madende bulmuş, orada ne yapıyordun? Üstelik senin gibi bir kızın o saatte öyle bir yerde ne işi olabilir ki?'' Kadın yüzümdeki sersemliği incelerken yumuşak bir tavırla, ''Neyse seni yormayacağım. İyisin ya, ailen konusunda endişelenme. Seni ve aileni tanıyoruz, istersen yukarı çıkıp dinlen. Akşam yemeği için seni çağırırız, ama birkaç gün misafirimizsin.'' dedi. Bakışlarını, son cümleyi söylerken odanın diğer ucunda oturan kişilere çevirerek söylemişti. Aslında bunun bir uyarı olduğu baariz ortadaydı, uslu durun gibi... 

Onlara döndüğümde kız hala bana bakmıyordu, kıvırcık saçlı oğlan ise her an beni öldürecek gibiydi. 

''Benim adım, Blair. Bu kızım Juliana ve öz oğlum yerine koyduğum Harold.'' 

''Harry,'' diye düzeltti çocuk, kadın ona gözlerini devirirken çocuk kollarını birbirine dolayarak ayağa kalktı ve yanıma gelerek, ''bu evde bazı kurallar vardır; Şu gördüğün yemek masasındaki sandalyeden uzak dur, odama ben yokken ASLA girme ve son olarak koyduğum bu kurallara uymazsan bedelini ödemeye hazırlıklı ol.'' dedi, kulağıma fısıldayarak. 

Bedenim irkilirken, oturduğu yerden kıkırdayarak bizi izleyen kızlara gözüm takıldı. Bu evdeki insanlar gerçekten enteresan, sanırım bir tek bu evin hanımını seveceğim. 

''Bence bir an önce ailemin yanına dönmeliyim.'' Dedim, Bayan Blaire'a bakarak. 

''Katılıyorum!'' Diyerek onayladı beni, adının Harry olduğunu öğrendiğim çocuk. 

NE? 

NE?

BEN NEDEN BUNU ŞİMDİ FARK EDİYORDUM? 

HARRY Mİ? 

AMAN TANRIM!

Hayır, Cassandra. Bu isme sahip birçok insan var neden kendi kendine kuruntu yapıyorsun ki? 

Kendi kendime gülüp omuz silkerken bana deliymişim gibi bakan Harry'nin bakışlarını yakaladım. Kadın ona tehditkar bakışlarını yollarken omuz silkerek odadan çıktı. 

''Tatlım, duyduğuma göre yağmur geliyormuş. Sen daha eve dönemeden yağmura yakalanır, evin yolunu bulamadan çamurun içinde ölür gidersin. Sana bu şekilde dile getirmek istemezdim lakin ailene haber yolladık, baykuş ile. Tanıdık olduğumuz, olduğunuz için sorun olmayacaktır.'' Güven verici bir şekilde gülümseyip, yakaladığım eli sıkarak bana baktı. 

Başımla onu onaylayıp merdivenlere doğru ilerledim. Bu evde kaç gün geçireceğim hakkında bir fikrim yoktu lakin bu üzerimdeki geceliği bile daha önce giymiş gibi hissediyordum. Üstelik bu evde bugün yaşadıklarım ilk kez yaşadığım bir şeymiş gibi gelmiyordu. Evin o, çiçek bahçesi gibi olan kokusu bile tanıdıktı. Hayatımda çok fazla eve gitmemiştim, gittiklerim de genelde annemleydim ve genelde dışarıda otururduk. Bana bir şeyler anımsatan bu ev aklımı kaçırdığımı bir nevi tescilliyor gibiydi. 

Üstelik o karanlık gözlerle bakan çocuk, sanki beni öldürecek gibiydi. 


BEĞENMEYİ UNUTMAYIN, TEŞEKKÜRLER! NOT:YARIN YENİ BÖLÜM YAYINLAYAMAYACAĞIM CUMARTESİ MUTLAKA, ÖLMEZSEM YAYINLARIM... :) SİZİ ÇOK ÇOK ÇOK SEVİYORUM TEŞEKKÜRLER! -Lilith

Cold FLOWNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ