''Ben Seninim'' Bölüm:126

108 9 2
                                    


Şimdi size bir şey söyleyeceğim. Evet, oldukça önemli bir şey. Tam bu noktada ısınmış kanın kokusunu alıyor, hatta burnumun ucundan geçen metalik kokusu ciğerlerime kadar bütün soluk borumu feth ederek geçiyordu. Yutkundum, derinden. Kapalı gözlerim endişeyle açılırken gerçekten bardak bardak geçen kanları görmüştüm. Tanrı şahidim olsun ki hayal değildi. 

''Bu da ne?'' diye mırıldandım. Birkaç elinde kan dolu bardaklarla başıma dikiliyorlardı. Hepsi oldukça siyah giyinmiş bir şekilde görevlerine odaklanmıştı. 

''Çocuğum,'' dedi içlerindeki en kısa kadın, birkaç adım öne çıkarak, ''Şeytanın çocuğunu Tanrının elinden uzaklaştırmamız gerek.'' NE? Endişeyle doğruldum. Karnım artık daha yuvarlak ve belirgin haldeydi. Beyaz geceliğin artından mor ile kırmızı arasında sıkışıp kalan göbeğim dikkatleri üzerine çekerken, aslında sadece benim dikkatimi çektiğini fark etmiştim. Kenarda, kan dolu bardak ile duran uzun boylu genç bir kadın hafifçe eğilerek, ''Merak etme seninle ilgisi yok ama buradan çıkmak istersen sana yardımcı olurum.'' kafamı kaldırdım. Çığlığımı bastırmak için bütün o sesi o anda içime hapsederek karşımdaki kızın Maddison olduğunu sindirdim. 

''Burada ne arıyorsun?'' Kadınların dikkatini çekip Harry'e haber gitmesi niyetinde değildim. 

''Beni hatırlıyorsun?'' 

O an her şey geri gelmişti. O bile hatırlarken neden benim hafızam bu kadar sıkı mühürlenmişti? 

''Ailen iyi mi?'' Sivri dişlerini göstererek gülümsedi ardından, ''Evet, çok iyiler.'' dedi. 

Bunu duymak güzeldi, her şey yoluna girmişti, neredeyse... 

Ayağa kalktım. Kadınlar oturmamı işaret ediyorlardı ama bunu yapmadığım her geçen saniye işaret emir hareketine dönüşüyordu. 

''Efendimize itaat etmek zorundayız!'' Kadın adeta hırladı. 

İçlerinden biri kibar olmayacak bir şekilde dil uzatarak, ''Sen ayrıcalıklı değilsin!'' diye bağırdı. 

Ellerimi belime yerleştirip yüzüme sinsi denebilecek bir gülümseme takındım. ''Öyle mi? O halde buna ne dersin seni yaşlı kadın?'' Karnımı gösterdiğimde büyüyen gözleri yuvalarına geri dönerek üstüne kısılmışlardı. 

''Pekala, lanet olası ayininizi istemiyorum. Bu bebek Tanrıdan yana olacak çünkü bana onu veren o!'' 

Tanrı kelimesi meydanda dönerken siyahlı kadınlar ürkmüş gibi çekildiler. En kısa olan kadın ise yeniden öne çıkıp parmağını bana doğrulttu, ''O halde,'' dedi hafiften sesini yükselterek, ''olacakları izle bakalım!'' başım yatağa çarparken dünya kararmıştı. 


Köşede yanan ateş bedenimi kavrar gibi etrafımı sarıvermişti. Saniyeler içerisinde Harry'nin kanlı kollarını gördüm, bebeği tutan kollarını havada asılı kalan gölgelere çevirmişti. Olayın aslını çözünce hızla ayağa kalktım. Koşmak istediğim sıra yere düştüm ve bu çöküşün ardındaki nedeni aradım. 

''HAYIR!'' 

Karşısında duran bir gölge insan kılığına bürünerek tam önünde durdu. 

''Seninle görüşmeyeli uzun zaman oldu, Harry.''

Harry başını önüne eğdi. ''Cehenneme tıkacağım. Sana söz veriyorum seni en dibe yollayacağım!'' hırlayarak konuştu. Bu bahsettiği çocuktu. Sam. 

Sam kolunu bebeğe uzattığı sıra Harry gözlerini köşesinde duran parlak metale çevirdi. Ayağıyla metali ona savururken arkasına geçen gölgelere bebeği uzattı ve hızla ayağa kalktı. Bu kez kozlar değişmiş gibiydi biraz olsun rahatladım fakat hala endişeliydim. O cadılar beni buraya yolladığına göre sonuçları oldukça kötü olacaktı. Harry asıl haline bürünürken Sam bulunduğu insan kalıbından sıyrılarak toz dumana dönüştü. Ben onu seçemiyordum ama Harry'nin onu çok net gördüğü alaycı tavrından belliydi, o gülüş... Ellerim tozlu yere sağlamca basarken yerin sallandığını hissettim. 

''Sana onu vereceğimi sanman ne hoş bir düşünce,'' Korkutucu tavrı bütün bu yeri sarsmış gibiydi. 

''Çevrendeki herkesin hayatını emmek için gün sayıyor olacağım!'' 

''Şeytana baş kaldırmanın cezasına katlanmayı kabul ediyorsan tabii,'' Bir anda Juliana belirdi üstelik yalnız değildi. 

Sonra o dünyadan aniden çekildim. Boğuluyormuş gibi aldığım nefes tüm odada yankılanmıştı. Gözlerimin ilk buluştuğu kişi ise, Harry'di. Kaşlarını çatmış bir vaziyette bana bakıyordu, yüzüne yapışan kıvırcıkları onun yeni banyodan ayrıldığına işaretti. 

''Sen iyi misin?'' diye sordu. 

''Sanırım.'' dedim ve gözlerimi kadınlara çevirdim. Kısa boylu olan kadın Harry'e bakıyordu. 

Harry sakince yataktan dizini çekip kadınlara döndü, ''Gitseniz iyi olacak.'' dedi. 

Kadın bir bana bir de ona bakarak, ''Bunu yapmamız gerek.'' dedi ısrarcı bir şekilde. 

''Onlara ne gördüğünü anlat.'' Harry bana doğru dönerek talepte bulundu. 

Elimle başımın arkasını tutup hafifçe ovdum. 

''Bir yerdeydim, o, o geliyordu. Sonra Harry ona haddini bildirdi,'' Aralardan bir yerlerde Juliana'nın kıkırtısını duydum. ''Sanırım bu konuda yine haklıydım.'' 

Kadın bana inanmaz bir tavırla baktıktan sonra yeniden Harry'e döndü. 

''Ölmek kurtuluş değil ama bu olduğunda onu geri getiremeyeceksin. Buna senin bile gücün yetmeyecek, efendim.'' Hafifçe eğildikten sonra ikiye ayrılmış dilini bana göstererek odadan ayrıldı. Peşinden çıkan kadınlar arasında Maddison da vardı ve bana dönüp sonra görüşürüz demek istercesine başını salladı. 

Bu nasıl olabilirdi? Benimle zihin oyunu yaparak kandırmak mı istiyorlardı? Ya da sadece oyun oynamak? Her ikisi de olasıydı. Dirseklerimin üzerinde daha fazla kalamayıp yeniden yatağa uzanmak üzere kendime izin verdim. 

''Bu şeyden nefret ediyorum. Anlarsınız ya, lanet olası güçlerden.'' 

''Şu an daha büyük sorunumuz var ki bunu bile seveceksin.'' dedi Harry. Kaşlarımı çatıp ona baktım. 

''Nedir?'' Gerçekten merak ettiğimden sormuyordum, hobi, sadece hobi. 

''Pekala, bu lanet güçleri seveceğin bir haberim var sana.'' Juliana ile birkaç saniye bakışıp yeniden gözlerini bana çevirdi. 

''Ailen burada,'' dedi, ''annen aşağıda elinde tuttuğu fincan ile sorunumuzla yüzleşmeyi bekliyor. Üstelik...'' Juliana'Nın Harry'i dürttüğünü gördüm. 

''Üstelik?'' Hadi ama bunu duymaya hazırım ya? Belki biraz...

''Mektubu okumuş. Evlenmemiz gerektiğini biliyor. Sanırım bir şeyler kırılmaya başlamadan insek iyi olur.'' 

Karnımı biraz daha fazla şişirerek yerimde doğruldum. Parmağımı Harry'e doğrultarak, ''Unutma, bunu sen açıklayacaksın. TAMAMEN SENİN SORUNUN!'' dedim. 

Harry kıkırdadı. Bakışları karnımın üstünde biraz gezindikten sonra yeniden gözleriyle gözlerimi hapsetti. 

''Benim değil, bebeğim. Bizim.'' diyerek aklınca beni düzeltti. 


BEĞENMEYİ UNUTMAYINIZ!! SİZİ SEVİYORUM :))) -Lilith

Cold FLOWWhere stories live. Discover now