''Cennetten Düşen Günahkar.'' Bölüm:61

443 40 10
                                    

BU WATTY YİNE GÜNCELLENMİŞ NEYSE :D İYİ OKUMALAR BEĞENMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN :DX -L


Kapı ani ve şiddetli bir şekilde açıldığında başı çok fazla sarsılmasın diye sol elimle tutuyordum diğer boşta kalan elimle de kanayan kollarına tampon uyguluyordum.

''Tanrım! Burası bir yığın demirle kaplı gibi.'' Christian burnunu tıkarken odanın içine doğru ilerlemeye devam etti. ''Kendine gelmesi gerekiyor onu banyoya taşı!'' diye talimat verdim başıyla onaylayıp Cassy'yi dizlerimin üzerinden kucağına aldı. Şişkin karnında belirginleşen vurma izleri bebeğinde acı çektiğini gösteriyordu.

''Chris, Cassy ölürse bebekte ölür çabuk ol!'' Kanlı ellerimi dudaklarıma bastırdım koku burnumu tahrik edince ellerimi elbisemin üzerine sürtüp sildim.

Banyoya ilerleyip kapıyı açtığımda baygın gözlerle kan ile kaplı suda yatan Cassy'yi gördüm.

''O neden uyanmıyor?'' diye sordum endişeyle.

''Harry'ye ihtiyacı var Julia, ne yaparsak yapalım o iyi olamayacak. Yaraların kapanması için kanımı kanına sürdüm iyi olacak ancak gerçekten ona ihtiyacı var,'' onu iyice süzdükten sonra bana döndü ''ayrıca temiz bir giysiye ihtiyacı var.'' Diye ekledikten sonra ayağa kalkıp beni geçerek Cassy'nin solgun bedeniyle baş başa bıraktı.

Cassandra


Harry kaçıyordu sadece hayatından değil her şeyden. Gün içinde David bizi ziyarete geldi daha çok üstü kapalı tehditlerini savurmak için buraydı. Aynayı vermezsek her şeyin en kötüsüne hazırlıklı olmamızı ve sadece bununla sınırlı kalmayacağını bildirip duruyordu. Julia bunu öğrendiğinden beri aklını kaçırmış gibi davransa da intihar etmeye çalıştığım için daha da kızgındı.

İntiharın üzerinden 1,5 ay geçmişti, bebek daha da büyümüştü ve artık 6. Aya yaklaşmıştık. O büyüdükçe ben de kayboluyordum çünkü bebek beni emiyordu sadece kanımı değil gücümü de beraberinde götürüyordu. O kan emici bir ırktan olsa da daha çok duyguları sömürmeyi tercih ediyordu. Her saniye daha da zorlanıyordum çünkü bu ufaklık insanları güçsüzleştirmekle kalmıyor onları duygusal hale sokarak kendi gücüne güç katıyordu.

Koltukta uzanırken Christian yanıma geldi ve sol elini karnımın üzerinde gezdirip elini çekti ardından kaşlarını çatarak derin soluklar eşliğinde kendini bana doğru çevirdi.

''Şu lanet olası laneti kaldır çünkü yeğenimi hissetmek istiyorum.'' O bir dayı ve amca sayılırdı bu yüzden bebeğimi çocuğu gibi görürdü. ''Hayır.'' Dedim net bir şekilde.

''Harry'nin acısını biz çekiyoruz.'' Diye homurdandı, geriye yaslanarak kollarını birbirine doladıktan sonra başını yukarı kaldırıp tavandaki derin işlemeli süsleri izledi. ''O... Gitti ve... Dönmesini istemiyorum.'' Ayağa kalkıp birkaç adım atarak kendimi boşluğa bıraktım bunu neden yaptım bilmiyorum ama onu bulmak için kendi gücümü harcamıştım ki birkaç dakika önce dönmesini istemiyordum.

Kadınların şarkı söylediği ve erkeklerin biralarını kaldırarak kadına tezahürat ettiği bir yerdeydim burası tıpkı Kızılderililerin bulunduğu mekânlara benziyordu.

''Hey Jack doldur şu lanet olası şeyi.'' Harry'nin boğuk sesi etrafta yankılandı. ''Bu gecelik yeter adamım gerçekten yeter, kavga ettin seni buradan kovmadım ama artık durdur kendini ve evine dön.'' Adam askılarını çekip Harry'nin kulağına eğildi fakat onu ilginç bir şekilde duyabiliyordum.

''Git başımdan lanet olası! Herkes midemi bulandırıyor. Hey bebeğim, babacığının kucağına gel.'' Harry çok acayip davranıyordu son olarak kadına döndü ve ellerini dizlerine vurarak kadını çağırdı.

''Harry!'' diye bağırdım. Harry bir anlığına durup etrafa baktı onun duymadığını düşünmeye başlayacaktım ki deli gibi gülüp başını sallayarak yere doğru eğdi. ''Sen gerçekten burada olamazsın.'' Diye mırıldandı. Gülümsedim, bunu neden yapıyordum peki? Neden onun burada olmasına gülümsüyordum? ''Harry, buradayım arkanı dön.'' Kulağımda Chris'in beni ayıltmak için söylenen sözleri fısıldanıyordu.

''Git buradan Cassy.'' Arkasına bakmadan yürümeye devam etti. Arka kapıdan çıkarken birkaç sarhoşu geride bıraktı, bende peşinden gitmeye devam ettim ama bir farklılık vardı o kesinlikle Britanya da değildi. Ara sokaklarda ilerlerken Harry ile aynı anda bir kızın çığlığını duyduk. Aynı anda arkamızı dönüp çığlığın geldiği yöne doğru baktık. Kız çığlık atmaya devam ediyordu, başında duran birkaç sarhoş adam kahkaha atarak ellerinde tuttukları şişeyi sallıyorlardı.

Kız yerde sürünürken parçalanmasına sebep olan elbisesinin küçük parçaları etrafa saçılmıştı.

''Ona yardım et!'' Harry ile gözlerimiz buluştuğunda sırtını duvara yasladı ardından yutkundu. ''H-hayır.'' Dedi, bu kez kekeleyen o olmuştu. ''Lütfen, lütfen sevgilim ona yardım et.'' Ayağımı kaldırıp sertçe yere vurdum. Neden böyle bir şey yapmıştım? Neden ben bunu yapmıştım? Neden o kelimeyi söylemiştim ki...

''Bebeğimizi benden uzaklaştırdın şimdi lanet olası bir kaçığın kendini verişinden mi kurtaracağım?'' diye bağırdı, başımı sallayarak ona yaklaştım. ''Lütfen...'' gözlerini kırpıştırıp derin bir iç çekti. Arkasını döndüğü sıra tekrar ona seslendim. ''O kızı kurtar ve lanet olası eve geri dön ancak bu şekilde seni affeder ve laneti kaldırırım!'' diye bağırdım. Olduğu yerde kaldı ve omzunun üstünden bana bakarak tehlikeli bir bakış fırlattı. Dudaklarında beliren sinsi gülüşle beraber beni onaylarcasına başını salladı.

Kıza doğru ilerleyip sarhoş adamları üzerinden çekip alarak hepsine aynı anda binlerce kez yumruk indirdi hatta birkaçının kafasında elinde tuttukları şişeleri kırarak bayılmalarını sağladı. Eğer orada olsaydım o kızın kalkmasına yardımcı olurdum fakat bedeninden anlaşıldığı üzere benden birkaç yaş küçüktü, sarı saçları yerde dağılmış bir vaziyette uzanıyordu. Harry yumruklarını indirmeye devam ederken kıza yaptıkları kötü şeyi seslice söylüyor aynı zamanda ağzının içinde homurdanmaya devam ediyordu. Kıza doğru yaklaştım ardından onu incelemeye çalıştım. Soluk bedenim karanlığın içinde kaybolurken Harry'ye acele etmesi için neredeyse yalvardım.

''Harry! Yeter artık buraya gel!'' siyahlaşan gözlerini bana çevirdiğinde yeşil gözleri yeniden bana odaklanmıştı. Siyahlık çekilmişti. ''Onu kurtaracağımı söylemiştin fazlasını bekleme!'' Tıpkı onunla ilk tanıştığım gün ki gibi davranıyordu. Yere çömelip güzel yüzlü genç kıza baktım.

''Birazdan beni ayıltacaklar Harry o kızı al ve şu lanet olası eve geri dön lütfen!'' ben Harry'ye bağırırken Harry kollarını iki yana açıp duvara yaslandı ve derin soluklar alarak ellerini beline koydu. ''Hey ufaklık! Senin adın ne?'' kız olduğu yerde doğrulmuş ağlamaktan şişen gözlerini ovalamakla meşguldü. Hangi ara kendine geldiğini bile anlayamadan Harry sorusunu yöneltmişti. Kız sarı saçlarını savurduktan sonra dehşetle gözlerini açıp bana baktığında korkuyla geriledi. Ellerimi kaldırıp sallarken sakinleşmesi umuduyla ona bakarak gülümsedim. ''Siz kimsiniz, bana zarar mı vereceksiniz?'' kızın yüzündeki çaresizlik kalbimi paramparça ederken karnımda ve bedenimde hissettiğim acıyla yerimde rahatsızca kıpırdandım.

''Aynı şeyi biz de sana soruyoruz? Adın ne?'' diye sordu Harry, oldukça kabaydı. Kız ona baktığında kaba hareketine karşılık ona büyülenmiş gibi bakıyordu, evet, kaba hareketine karşılık...

''R-Rosalinda,'' kız kekelerken kaşlarımı çattım ve Harry ile bakıştık. Kızın sarı saçları yandan gözükürken yere doğru ağzında tuttuğu kanı önüme tükürdü. ''Rosalinda Calanthe.''


Bu gerçekçi bir sürpriz miydi yoksa sahte doğrunun yalancı gerçeği miydi?


OKUDUĞUNUZ İÇİN TEŞEKKÜRLER BEĞENMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIIIN :DX -L

Cold FLOWWhere stories live. Discover now