''Seri Takip.'' Bölüm:13

610 66 7
                                    

OY VE YORUM, UNUTMAYIN LÜTFEN!! İyi okumalaar! :))X -Lilith

***

2 Hafta Sonra

18. Yaş günüme az kalmıştı, haftalar oldukça hızlı geçiyordu ve henüz kötü bir şey yaşanmamıştı. Suyun içinde süzülen canlılar gibiydim boş ve çaresiz biraz da aptal. Oturduğum yerden kalkıp Harry'nin odasına yöneldim, birkaç gece önce onunla kötü bir sohbetimiz olmasına rağmen beni Julia'nın söyledikleri üzere kurtaran o idi. Kapısının önünde durduğumda kendi kendine aralanan kapı karşısında irkilmiştim. Harry koltukta oturuyordu ve elinde eski kitaplardan biri tutuşturulmuş gibi inceliyordu, yavaş adımlarla odaya girdim.

''Hafızan konusunda yapabileceğim bir şey yok.'' Dedi seri bir şekilde.

''Belki de bana yardım edebilirsin?'' bakışlarını saniyesinde bana çevirdi. ''Beni kurtardığın için sana teşekkür edememiştim.'' Diye ekledim.

''Bunu senin için yap-''

''Neden gereksiz açıklamalarınla moralimi bozmak yerine 'önemli değil' veya 'sorun değil' diyemiyorsun?'' arkamda ki kapı büyük bir gürültüyle kapandı, Harry sinirle ayağa kalkıp odanın ortasına doğru birkaç adım attı ve elinde ki büyük kitabı yatağa fırlattı. Gözleri şuan için kıpkırmızıydı ama şuan için siyahlaştığında daha kötü, korkunç ve daha duygusuz bir görüntüye bürünüyordu.

''Benim için önemsiz bir şeyse orada ölmeni önemsemem,'' Sesi eskisinden de kalındı, alt dudaklarının üstünü kaplayan iki uzun sivri diş belirdi. ''David senden nefret ediyor Lucy? Sende ne var?'' Kapıya dayandığımda başımı salladım ve kendime gelmeye çalıştım. Onun benden nefret ettiği düşüncesine ilk defa kapılıyordum, bu gerçekten incitmişti.

''Benden nefret etmiyor!'' diye haykırdım, bu gerçek bir haykırıştı. Harry durdu, başını sallayıp kırmızı gözlerini yeşile, dişlerini eski haline döndürdü. Burun deliklerini genişletip dudaklarını yaladı.

''Kendini kandırma,'' dedi ve güldü. ''aşkın ne demek olduğunu bilmiyorsun.'' Son kısmı söylerken ilk cümlesine göre daha ciddiydi.

''Eğer aşk bu kadar acıtan bir şeyse bilmek istemiyorum.'' Sesim kısık çıkmıştı, gözlerimde biriken yaşları kafamı sallayarak ve bakışlarımı yukarı dikerek gizlemeye çalıştım. Onun karşısında ağlayan küçük kız olmak istemiyordum çünkü farklıydı. Benim için saçma sapan fikirlere kapılabilirdi.

Soğuk parmaklarını çenemin üstünde hissettim, başımı kendine çevirmişti. Yeşil gözleri dudaklarım ve gözlerim arasında gidip gelirken arkasında beliren karartıyla gözlerim daha da genişledi ve küçük bir çığlık attım.

Bir adam elinde ki keskin gümüş kılıca benzer şey ile odanın ortasında aniden belirmiş bize doğru geliyordu. Harry aniden arkasını döndü ve adamı tek bir hareketle yere serdi.

''Bayan Calanthe'ın için Bay David'den gelen bir duyurum vardı.'' Dedi adam sivri dişlerini göstererek. Harry bana tek kaşını kaldırarak döndüğünde kapıya daha çok sinmiştim.

''Bay David seni çok seviyor olmalı?'' dedi Harry gülerek, gözleri kararmıştı. ''Lucy, Julia'yı bul.'' Başımı sallayıp kapıyı açtığım da adam bana seslendi.

''O senin benliğini emdiğin de öleceksin ya bunu o ya da bu evdekiler yapacak!'' kapıyı hızlıca kapattım. Kapının ardından gelen son ses çatırdama sesiydi, Harry'nin ona ne yaptığını düşünmek istemedim ve Julia'yı bulmak için merdivenlerden koşarak inip dışarı çıktım.

***

''Bu cesetleri toplamaktan gerçekten nefret ediyorum.'' Julia elinde ki kanlı bezi sallarken diğer eliyle burnunu sıkıyordu, midemi tuttum.

''Ailemi ve anılarımı hatırlayamıyorum, David hatıramda hep iyi bir şekilde beliriyor fakat kötü olanları silmeye sıra gelmeden siz geldiğiniz için beynimin yarısını kurtardınız.'' Kendimi koltuğa attım ve kanlı ellerine bakan Julia'ya baktım.

Bana bakmadı evin içinde gezinmeye devam etti. Harry merdivenlerden aşağı inerken saçlarını karıştırıyordu. Ceketi üzerine sıkıca bağlanmıştı sanki yukarıda adamı parçalayan benmişim gibi hissediyordum, hiçbir şey yaşanmamış gibi davranıyordu.

''Gidiyor musun?'' diye sordum, yanağımın içini ısırarak.

''Babam yokken işlerini benim halletmem gerekiyor.'' Dedi ve evden hızlıca çıktı. Julia elinde başka bir bezle odada belirdi

''O az önce baba mı dedi?'' diye sordu kaşlarını kaldırarak

''Evet, sanırım öyle dedi.'' Dedim sorarcasına. Julia gülümsedi ve yanımda ki koltuğa oturdu, bir elini dizimin üzerine koymuş imalı bakışlar atıyordu.

''Ne yaptığını görmeye gidebiliriz? Kılık değiştirerek?'' önerisi karşısında olumsuz anlamda başımı salladım.

***

''Ah hadi ama! Bu şekilde giyinmek zorunda mıydık? Sadece dolaşıyorduk yalanıyla kendimizi savunabilirdik.'' Dedim sitem ederek, ona hayır cevabım her zaman evet olarak dönecekti biliyordum bu yüzden direnememiştim. Üzerimdeki korseyi genişletmeye çalıştım ve sanki nefes alamayan bir balık gibi bana acıyacağını düşünerek taklit yapıyordum, tabii ki işe yaramamıştı.

Evden çıkıp dışarıda bekleyen at arabasına bindik Harry'nin nereye gideceğini biliyor olmalıydı. At arabası hızlandıkça içinde biz de zıplıyorduk, Julia bez çantasından çıkardığı küçük aynaya öpücükler atarken ona kötü bakışlarımı atmayı eksik etmiyordum. Bunu yaptığımıza inanmak oldukça zordu, Harry'yi neden takip etmek zorundaydık ki? Babasının işini halledecekti bunda garip olan şey ne olabilirdi ki?

Ormanlık alanları geçerken taze havanın kokusuyla içim bayram etmişti, uzun zamandır ferahlamamıştım. Araba yavaşladığın da büyük bir çiftliğin önünde duruyorduk hemen ortasında da büyük fabrika bulunuyordu. Arabadan inerken giydiğim o iğrenç ayakkabılar çamurla kaplanmıştı, Julia'ya tekrar kötü bir bakış fırlattım ve üstümü düzelterek meydanda ki boşluğu doldurdum. Julia elinde ki yelpazeyi sallarken önünden geçen çocuğa hızlı geçmesi için emir verdi.

Fabrikanın içine doğru ilerlerken birkaç kadın Julia'ya bakarak selam verdiğinde Julia sadece göz devirdi tanınmak istemediği belliydi zaten onun yüzünden bu geniş elbiselerin içindeydik.

Harry'yi birkaç adamla konuşurken gördüğümüz de duvarın ardına saklanıp gizlice onu izledik, ''Bu yaptığımız o kadar saçma ki bizi görebilir.'' Dedim. ''Hadi ama Lucy, şu yakışıklıya bir baksana oldukça çekici bir görüntüye sahip.'' Dedi Julia. Başımı iki yana sallayıp kollarımı birbirine doladım. ''Bana kalırsa o aptalın teki belki kadınları kendine çeken çekiciliği olabilir ama genel tabirle o bir aptal.'' Julia eğildiği duvardan doğrulup bana döndü. ''Ben Harry'yi kast etmemiştim ama onu çekici bulduğunu öğrenmem iyi oldu.''

Kendimi savunmalıydım çünkü Harry'yi çekici bulmuyordum hatta onun hakkında herhangi bir düşünce içinde de olmamıştım. Julia duvara dayanıp eğildiğinde tekrar doğrulup bana döndü ve gözlerini büyütüp yelpazesini ağzına götürdü. ''Bu tarafa geliyor!'' dedi telaşlı bir şekilde, paniklemiştim. Hemen koluma girdi, Juliaya göre biraz daha uzundum bundan dolayı daha avantajlı sayılırdım. Harry'nin o farklı ve tarif edilemez kokusu burun deliklerimden içeri süzülünce seslice yutkundum.

Boynumda hissettiğim soğuk eller ürpermeme sebep oldu, keşke Julia'yı dinleyip o iğrenç şallardan birini omuzumun üstüne alsaydım diye iç geçirdim. Arkamıza aynı anda döndürüldük, Harry derin nefesler aldı.

''Acaba siz ikiniz kilisenin yolunu mu karıştırdınız?'' dedi 'kilise' kısmında bakışlarını bana yönlenelterek.

OY VE YORUM UNUTMAYIN DESTEKLERİNİZ İÇİN SONSUZ TEŞEKKÜRLER! -Lilith

Cold FLOWحيث تعيش القصص. اكتشف الآن