KÜL

1.2K 164 61
                                    

Boran'dan,

Dinleme odamda ki kanepede gözlerimi açtım, başım deli gibi ağrıyordu. Kapının tıklatılmasına uyanmıştım ama o ses bile fazla geliyordu bana. Kalkıp kapıyı açtım,

"Ağam Derya hanım aradı misafirler kahvaltıdan sonra yola çıkacakmış. Konağa gelsin dedi"

Gözlerimi kapattım kendime gelmeye çalışıyordum.

"Saat kaç?"

"sekiz buçuk"

"Bana ağrı kesici bul Murat."

Murat başıyla onaylayıp gitti. Koridorda ki lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım. Patlamış dudağım, açılmış kaşımla fazla iyi görünüyordum. Beynime doluşan düşüncelerle lavabonun mermerine ellerimi dayadım. Ya Derya ailesiyle giderse, nefesim kesildi sanki yutkunamadım. Git diyordum da, o gidince ben diye de bişey kalmayacaktı biliyordum. Odama girdiğimde Murat bi bardak çay ile bi kaç bisküvi olan tabağı işaret etti,

"Çayını içmezsen ilacını vermem ağam."

Dediğini yapmazsam ilacı vermeyeceğini adım gibi biliyordum. Devran'dan sonra en güvendiğim ikinci adamdır Murat her zaman yaptığı işten fazlası olmuştur benim için. Mesafesini korumayı bilir ama ne derdin olduğunu da ilk o anlar. Bugün bi tuhaflık var üzerinde ama kendisi istemezse asla anlatmayacağını bildiğinden ses etmedim. Dediğini yapıp çayımı içtim, bi kaç bisküvi attım ağzıma şuan tek istediğim bu baş ağrısından kurtulmaktı. İlacı içip konağa doğru yola çıktım.

Derya'ya söylediğim ağır sözler beynimde dönüp duruyordu.

Kimse vazgeçilmez değildir demiştim değil mi? Külliyen yalan ölürüm ben Derya olmazsa... Nasıl nefes alınır onu bile unutuyorum yokluğunda boğazım düğümleniyor.

Bazen istemesek de gitmek gerekir demiştim ona. Dün defterde yazanların üstüne doktordan da çocuğum olmayacağını öğrenince iyice ümidimi kesmiştim bizden. Deryam'ı abisinin kollarında eski neşesini bulmuş görünce onu bu oyuna çektiğim güne lanet ettim. Ben cehennemde yaşıyordum zaten, onu da cennetinden etmiştim bencilce. Nereden bilebilirdim ki iki adamı perişan ederek döven kızın, benim duvarlarımı da yerle bir edeceğini. Nerden bilebilirdim ki beni bu kadar sevmenin mümkün olduğunu,

"Seni bırakamam ben, ne olur bize bunu yapma. Kırıp dökme kalbimi, her kırığından aşkın sızıp kapatıyor yaralarımı." demişti.

Ben annesinin bile sevmediği Boran, çocukluğundan beri sevdiği kadının kandırdığı, canından öte canını aldığı adam. Böyle güzel seven bi kadını hak edecek ne sevap işlemiştim. Daha kötüsü ondan vazgeçmeye mecbur olacak kadar nasıl bi günahın ev sahibiydim.

Mantığım ile kalbim savaş veriyordu. Kalbim her atışında Derya'yı sayıklarken, aklım vazgeç Boran bırak belki o mutlu olur, seni unutup önüne bakar, güzel bi aile kurar... Sahiden unuturmuydu beni, düşüncesi bile canımı yakarken nasıl katlanırım onun başkasıyla olmasına. Kalbim deli gibi atmaya başladı, sözünü dinletmek ister gibi dövüyordu göğüs kafesimi.

Düşüncelerimin içinde boğulmuşken,

"Ağam geldik" diyen sesle arabanın durduğunu farkedebildim.

Arabanın kapısını açmamla korumalar da konağın kapısını açtı, içerde ki kargaşa ve gürültü konağın dışına kadar duyuluyordu. Muratla birbirimize baktık. Hızlı adımlarla içeriye yürüdüm. Misafir olmasına rağmen bu konakta yine neyin kavgası yapılıyordu.

Avluya girdiğim de gördüğüm ilk şey deli gibi sağa sola adımlayan Serdar oldu. Her zaman sakin ve efendi kişiliğini gördüğüm adam sanki delirmiş gibiydi.

Muhtemel Aşk  (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now