Deli Kızın Türküsü

1.2K 150 41
                                    

Derya'dan

Boran'ın söylediklerini duyduğumda ellerim kapıya tutundu. Bacaklarımın gücünün çekildiğini hissediyordum.

Murat yanıma gelip kolumdan tuttuğunda onunla göz göze geldik. Üzüntüsü ve şaşkınlığı gözlerinden okunuyordu. Beni buraya çağırdı için pişmandı belki ki. Ama artık olan olmuş bütün gerçekler önüme serilmişti. İçeride ki tartışma alevli şekilde devam ederken, Devran'ın Boran'ı bunları bilmeye hakkım olduğuna ikna etmeye çalıştığı kulaklarıma çalınan son sözler oldu.

Sessiz adımlarla asansöre bindiğimde Murat da beni yanlız bırakmamıştı. Arabamın yanına ulaştığımda hâlâ kendime gelebilmiş değildim. Ne yapacağımı nasıl devam edeceğimi bilmiyordum. Önce duyduklarımı sindirmem gerekiyordu.

"Murat ben bu akşam buraya hiç gelmedim. Sakın Boran'ı konağa getirme ailemle bu halde karşılaşsın istemem. Sabah gidecekler zaten. Aradığımda konağa gelirsiniz."

Sessizliği ile beni onaylayan Murat,

"Kullanabilecek misiniz? Ben bırakayım sizi konağa" dese de ben şöför koltuğuna geçmiş arabayı çalıştırmıştım bile.

Şirketten uzaklaşınca arabayı durdurdum. Kafamda ki sesler birbirine girmiş durumdaydı. Başımı direksiyona yaslayıp hangi sesin daha yüksek çıktığını, hangi duygumun diğerini bastıracağını sabırla bekledim. İçimde ki hesaplaşma uzun sürmedi, günlerdir bana git diyen adamın benden sakladıklarına kırgın olan yanım susturdu bütün sesleri. Boran'ın kafasında ki, benim sandığım gibi toparlanmak için beni kendinden uzaklaştırmaya çalıştığı bir zaman dilimi değildi. Bir vazgeçişti, bizden vazgeçiyordu bana fikrimi bile sormadan bu bitişe ikna etmek için zalimce kırıp döküyordu güzel olan ne varsa.

Başımı direksiyondan kaldırdığımda kararımı vermiştim. Madem gitmemi istiyor gidecektim ama herşeyi kördüğüm edip öyle gidecektim. Ardımda bıraktığım bilinmezde boğuluşu belki onun kurtuluşu olurdu. Belki ikimizin de sonu, ama artık karşısında ki kadın ona safi aşk duyan, sevgisi en çok merhamet kokan kadın olmayacaktı. Canımı yaktığı kadar canını yakacaktım.

Arabayı tekrar çalıştırıp konağa döndüm. Korumaların gözünden uzak arka yolu rahat kullanabileceğim bir noktaya park ettim. Saat gece yarısını geçmişti ama kimse ile karşılaşmak istemiyordum.

Arabada oturup yapacaklarımı planladım. Bütün plan kafam da oturunca sağlam bi adım atarak indim. Bütün öz güvenim ve dik duruşumla konağa adımladım. Ardımda yıkılmış bir Derya görüntüsü bırakmaya niyetim yoktu.

Hemen babamın odasına yöneldim. Ortalıkta kimseler görünmüyordu. Sabah bu konakta bensiz bir güne günaydın denilecekti. Babamın soğuk kanlı kalmasını ve beni merak etmemesini istiyordum. Onu üzmeye hiç hakkım yoktu ama bunu yapmam gerektiğini anlattığımda beni anlayacağını biliyordum.

Odasına girdiğimde hafif olan uykusundan uyandı hemen, halimi görünce,

" Deryam, kötü bişey mi oldu bu saatte nerden geliyorsun kızım?"

Yatağın başında ki küçük lamba odayı aydınlatırken,

"Aradığımız üçüncü yolu buldum." dedim. Onunla ettiğimiz sohbette, gitmenin de kalmamında çözüm olmadığını konuşmuştuk. Daha dün bana üçüncü bir yol olmalı diyen babama o yolu bulduğumu söylüyordum.

Kafamdakileri ona anlattığımda beni desteklese de Boranla aramızda ki sorunun ne olduğunu ona söyleyemedim. Abimin delireceğini bildiğim için birinin sakin kalıp ortamı yumuşatması gerekiyordu. Yusuf ve Zeynep evliliği bu depremden uzak kalmalıydı. Yıkılan sadece biz olmalıydık.

Muhtemel Aşk  (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now