GİT

1.3K 165 50
                                    

Derya'dan

Dilber hanımın çıkışı ile yaşadığım şaşkınlığı hayatımda sayılı kez yaşamıştım. Ne değişmişti de böyle savunulmayı hak eder olmuştum doğrusu merak ediyordum. Benimle birlikte bütün Konak ahalisi de şoktaydı ki bi süre kimseden ses çıkmadı.

"Sen el kızı için yiğenini mi çiğnersin Dilber?" diyen Havva hala sessizliği bozdu.

"Bu konakta bundan sonra ben neysem Derya da odur. Aşiretin ağası eninde sonunda Boran'dır. Sen de kızında buna göre hareket edesiniz." diyen Dilber hanımın eski ittifak dostlarına nasıl sırtını bu kadar sert dönmüştü?

Biz hastanedeyken mi bir şeyler değişmişti? Düşündükçe aslında Boran'ın kayboluşu ile başlamıştı değişim. Mesela bana, Elif'in ilk bebeğini aldırdığını bildiğini söylemişti. Başka şeyler de biliyor olabilir miydi? Elif'e bu yüzden kötü davranmış olabilir mi? Peki benimle sorunu neydi? Benim suçum büyük, ben Dilan'a benziyordum. Eeee hâla benziyorum, o zaman benimle ilgili sorun Dilan'a benzemem değil demekki.

Bişey daha dikkatimi çekti, 'aşiretin ağası Boran'dır' sözüyle eş zamanlı Selma'nın da yüzü düşmüştü.

Ben kendi içimde olanları çözmeye çalışırken Havva hala haklı isyanını dile getirdi.

"Daha düne kadar sen Derya'nın her açığının peşinde değil miydin? Ne değişti?"

Dilber hanımın bakışları beni bulduğunda şaşkınlığımı saklamakta geç kalmıştım. Bana belli belirsiz gülümsedikten sonra,

"Biz bu konakta Boran,Zeynep, Devran ve Şilan'ı kardeş gibi büyüttük. Bizim aramıza töreler, anlaşmazlıklar girse de onların kardeşliğinden bir şey eksilmesin diye uğraştık. Ama görüyorum ki senin kızın, benim oğluma kardeş olamamış ki şu halinden zevk alır, karısıyla uğraşır. Senin el kızı dediğin kız olmasaydı, Boran'ı o dağ başında kimse bulup getiremezdi." dediğinde Havva hanımdan ses çıkmadı.

Zeynep babannenin ve Bayram babanın da hali benden farklı değildi. Bu keskin dönüşü neye borçlu olduğumuzu bilmiyordum. Bu gerilimin içinde daha fazla kalmak istemeyerek sofradan kalktığımda,

" Size afiyet olsun, Boran'ı yanlız bırakmak istemiyorum." deyip cevap beklemeden odama çıktım.

Boran sessizliğini korurken kendimi iyice yanlız hissediyordum. Selma'nın yüz ifadesi ve soğuk tavrı da dikkatinden kaçmamıştı. Demek ki Devran ağa olsun istiyordu. Boran ve Devran'ı bu kavganın iki tarafı olarak hiç düşünmemiştim. İkisi de ağalık söz konusu olduğunda isteksiz görünüyordu. Boran'dan emindim de Devran bu kadar iyi bi oyuncu olabilir miydi? Yada Selma bu gücü içten içe istiyor olabilirdi. Konağa dair bildiğim bütün ezberler bir bir yıkılırken, kimseye sırtımı dönmemem gerektiğini bi kere daha kendime telkin ettim.

Benim düşünceli halim dikkatini çekmiş olacak ki başımı kaldırdığım da Boran'ın kara gözleri ile karşılaştım. Bakışlarımı çekmeden özlediğim karalara baktım uzunca. Aslında Boran'dan başka kimseye ihtiyacım yoktu. Bi bakışı bile bütün konağa meydan okumama yeter güçteydi. Dudakları araladığında merakla doldum, sesini duymak bile bizim için adımdı.

Sanki sesini bulmaya çalışır gibi boğazını temizledi. Gözlerimin içine bakarak,

"Yusuflar giderken gitmeliydin, ben yıkılmışken senin dik durmana müsade etmeyecekler. Bunlara katlanmak zorunda değilsin." dediğinde sesi dümdüzdü. Ne üzüntü, ne pişmanlık duygudan uzak durum tesbiti yapar gibi konuşması içimi daha çok acıttı,

"Onlar bana hiç birşey yapamaz" dediğimde kendimden oldukça emindim. Onların entrikaları, oyunları beni yıldıramazdı. Oturduğum yerden kalkıp aramızda mesafe bırakmadan yanına oturdum. Parmak uçlarımı dudaklarının üzerinde gezdirdim. Dokunuşum ona hissettirdi bilmiyorum ama beni şömine başında evlenme teklif ettiği âna götürdü. O içten bakışları tekrar bana değsin diye ne gerekiyorsa yapmaya razıydım. Gözlerinde çok derinlerde bi kıpırdanma olsada çabucak silindi.

Muhtemel Aşk  (TAMAMLANDI)Où les histoires vivent. Découvrez maintenant