Tuzak

861 111 8
                                    

Ela'dan

   Devran'ın arabası bahçeye girdiği an kalbim öyle hızlı atmaya başladı ki, günlerdir içimde bastırmaya çalıştığım ne varsa benden izinsiz aklıma doldu.

    Havaalanın da ona sarıldığım an yaşadığım tamamlanmışlık hissini ben bir ömür aramış ama bulamamıştım.

   Arabasından inip Derya ile konuşmaya başladığında sesindeki tedirginlik, Derya'nın şakalaşmaya çevirmesi ile silindi. O da gülerek karşılık verdiğin de, küçük kahkahası  içimi şenlendirmişti.

    Fakat herşey salona girip beni görene kadar sürdü, önce  gözlerinde ki neşe silindi. Sonra çok kısa bir an olsun yüzünde  yakaladığım bana özlemini de silip sert bir duvara çevirdi çehresini.

     Bu bakışı ilk defa görmüyordum, Doğan Ağa denilen adam yolumuza çıktığın da bu yüzü görmüştüm ama ilk defa bana böyle bakıyordu.

   Derya ikimizin arasında bakışlarımızdan sonuca varmak ister gibi bir ona, bir bana baktı.

    Üzerinde de açık toprak tonlarında blazer ceketi, beyaz gömleği ve koyu renk kotu ile fazla yakışıklıydı. Kahve gözlerinde her zaman gördüğüm  sıcaklığa o kadar muhtaçtım ki, ama o,

    "Merhaba Savcı hanım" dedi buz tutturan derecede uzak sesiyle. 

    "Devran..." dediğim de konuşmama müsade etmeden elini kaldırdı. Gömleğinin açık olan birkaç düğmesinden kasılan bedenini fark edebiliyordum. Sinirliydi, hem de çok.

    "Çetin Bey yok mu? O gün tanıştırma gereği duymadınız ama şimdi belki o şerefe nail oluruz." diyerek alaycı bir tavırla içinin zehrini ortaya döktü.

    Boğazıma oturan yumruyu yutkunarak savuşturmaya çalıştım. Sözleri kırıcıydı fakat esas bakışları yaralamıştı. Ben cevap veremeyince çok da umurunda değil gibi,

     "Beni bunun için mi çağırdın Derya?" dediğin de arkadaşımı da zor duruma düşürmüş olduğum için başımı öne eğdim.

    "Konu nedir bilmiyorum Devran ama önemli deyince..." deyip sustu. Derya ve zehir gibi zekasına çok ihtiyacım vardı fakat o benden daha mâdur görünüyordu.

    Arkasını döndüğün de gideceğini anladım, umutsuzca seslendim,

    "Devran lütfen sadece beş dakika ver bana." yalvarırcasına çıkan sesin bana çok yabancıydı.

    Adımları durdu ama dönmedi, tekrar bir adım daha atmıştı ki,

    "Tuğra'nın hatrı için lütfen." dedim çaresizce. Bu duruma düştüğüme inanmayan tarafım içimde kazan kaldırsa da, Çetin'e hatta babama rağmen bu adamı kaybetmeyecektim.

     Yumruk yaptığı ellerini bir kaç defa açıp kapattı, sinirini bastırmaya çalıştığı zamanlar da bunu yapıyordu. Daha önce de bu hallerine şahit olmuştum fakat o zamanlar siniri bana olmadığı için ne kadar şanslı olduğumu şimdi idrak ediyordum.

    "Derya, kış bahçesi müsait mi?" diye sordu.

    "Evet tabii müsait, bizim Zelfi ile üst katta işlerimiz vardı, sizi yanlız bıraksam ayıp olmaz sanırım." diyen Derya hafızasını kaybetse de akıllı kadındı.

    Devran'ın peşine takıldığım da yemek yediğimiz akşam Selma ile konuşmak için çıktıkları verandaya çıktık. Cam balkonla kapatılmış, çiçekler ve küçük bir şömine ile evin ortamına uyum sağlamış alan, romantik bir konuşma için çok uygun olsa da, şuan Devran'ın yaydığı negatif enerji evrene yetecek düzeydeydi. Aramızda dört, beş adım mesafe bırakacak kadar uzaklaşıp,

Muhtemel Aşk  (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin