Mucizem

975 107 0
                                    

Boran'dan,

   "Derya'm hamile mi?" derken ellerim yanıma düşmüştü. Etrafımda ki kimseyi gözüm görmezken, ne sevinebildim, ne de üzüntümden bir şey eksildi.

    "Daha dört haftalık, muhtemelen annemiz de gebeliği fark etmemiş. Elimizden geleni yapıyoruz Boran Bey, sakin olmalısınız." deyip gitti.

    Olduğum yerde başımı öne eğip gözlerimi kapattım. Aklım beni terk etmişti, zaten benim aklım Derya'ydı. O olmayınca geriye kalan Boran bir hiçten fazlası değildi. Etrafımda ki sesler birer uğultudan ibaretti, konuşuyorlardı ama ne dedikleri beynimde anlam bulmuyordu.

     " Hani birbirimizden saklanmayacaktık? Sen neden gizleniyorsun Derya? "

   
    "Bundan sonra saklanmayacağım Boran, evet bir mucizeyi bekliyorum. Rabbimden istiyorum, biliyorum ki o istediğinde bütün engeller anlamsız olur."

   Derya ile bir kaç saat önce konuştuklarımız kulağımda çınlıyordu. Mucize gerçek olmuştu ama yine benden çalınıyordu.

     Kollarım da dans eden vazgeçmem senden diyen kadınım, şimdi bir hastane yatağında canı için, varlığından bile haberi olmadığı mucizemiz için savaşıyordu. Ben yine hiç bir işe yaramadan burda onu bekliyordum. Canım eşim dediği adam onu korumayı becerememişti.

    Yüzüme inen tokatla, yerim de sendeledim. Devran görüş açıma girdi,

    "Boran, toparla kendini dağılacak zaman değil." dediğinde bulunduğum ortamın farkına vardım. İçimde kontrol edemediğim bir öfke vardı. Kontrol edesimde yoktu, bir yerlerden hıncımı almazsam bu çıkmaz beni yok edecekti.

    Devran'ın gözlerine bakıp geriye iki adım attım, etrafıma bir bakış attım. İlk gözüne ilişen yanda ki su sebili oldu. Onu devirdiğim gibi yükselen çığlık seslerine aldırmadan bekleme solununda ki koltuklara yöneldim, önüme geleni yıkıp geçerken içimde ki öfke büyüdükçe büyüyordu.

     Dağıtacak birşey bulamayınca yumruğumu duvara geçirdim, tekrar, tekrar, elimin kanı duvarda iz bırakıyordu ama fiziki hiç bir acı hissetmiyordum.

    Devran tutmaya çalışsa da tek başına gücü yetmiyordu. Tutmaya çalıştığı kolumu kurtarıp duvarın dibine çöktüm, ellerim kırdığım dizlerimde, sırtım duvarda, başımı sırtımı dayadığım  duvara vurarak ağlamaya başladım.

    Son hatırladığım kolumu zorla tuttukları ve beyaz önlüklü bir kadının elindeki enjektör oldu.

    Gözlerimi tekrar açtığım da oda karanlığa yakındı. Beynim pelte gibi işlevini yitirmiş, algılayamıyordu. Muhtemelen sakinleştirici verdikleri için bi zaman aklımı toparlamaya çalıştım. En son hastanedeydik, Derya düşmüştü... Ve hamileydi!  

   Allah kahretsin beni nasıl uyuturlar,  kim bilir kaç saattir buradayım. Yatakta doğrulmaya çalışınca canımın yanması ile  kolumda ki serum iğnesini fark ettim. Sağ elim sargılıydı üzerim de bir tişört altımda siyah bir eşofman altı vardı. Ne kadar zamandır uyuduğum sorusu gördüklerimle tekrar beynimi yokladı. Kolumdaki damar yolunu söküp attım. Yerde spor ayakkabılarımı görünce hızla ayağıma geçirdim. Kapıdan çıkıyordum ki Murat odaya girdi.

    "Ağam iyi misin?" dediğin de yüzüne nasıl baktıysam lafını yuttu.

    "Nerde?" dedim sadece, konuşmak bile angaryaydı benim için.
  
    "Yoğun Bakıma aldılar ağam, bir üst katta. Durum şimdilik aynı..." dedi.

   Kapıdan çıkıp merdivenlere yöneldim. Herkes yoğun bakımın önündeydi. Bir kaç ay önce Derya'nın beni izlediği camın ardında şimdi ben onun güzel yüzünü izliyordum. Huzurlu bir ifade vardı yüzünde, benim kaçırmak üzere olduğum aklıma inat. Ona dokunamayan parmaklarım cama dokundu. 

Muhtemel Aşk  (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now