Tuzlu Kahve

1K 116 40
                                    

    Boran'dan,

    Kayseri'den, Nevşehir'e uzanan kısacık yolda benim içime korku salıp kendisi uyuya kalan güzeller güzeli karım arabamın sağ koltuğunda bana seyirlik bir manzara sunarken aklımı yola vermem oldukça zordu. Arabayı park alanına çekip saatlerce onu izlemek isteyen sol yanımı susturup dikkatimi topladım, hatta tekrar dağılmasın diye yüzleşmekten kaçtığım sorulara zihnim de cevap aradım.

    Derya'nın ailesinin bizi nasıl karşılayacağı meçhuldu. Kimse keskin çizgiler çizmiyor olsa da, bu bana olan sevgilerinden değil Yusuf ile Zeynep arasında bizim durumumuz gerginlik yaratmasın diyeydi. Şimdi ise o kadar olayın üzerine el ele çiftliğin kapısına gittiğimiz de nasıl karşılanağımız hakkın da bir fikrim yoktu.

    Yusuf daha uzlaşmacı yaklaşıp, Mardin'deyken bizi ziyaret ettiğinde benim aklıma da kapılar açmıştı. Öyle ki terapiye de onunla konuştuktan sonra başlamıştım. Üç kardeş hepsinin çok mükemmel yanları vardı, Serdar'ın sol kroşesi oldukça iyiydi mesela. Ben Devran çok yumruk yedim ama Serdar'ın attığı yumruktan sonra yer gök dönünce, Devran'ın bana vururken kıyamadığından emin oldum. Zira ikisi de iri bedenlerinin içinde ailesi için atan bir kalp taşıyan süper kahramanlardı.

   Hele Derya, mükemmel bir avukat olduğunu ispat edercesine yıllardır çözülemeyen bütün sırların kilidini açıp önümüze sunduğunda, aşiretin ileri gelenleri dahil bütün Mardin halkının ağzı açık kalmıştı. Elimi tutup kendini adalet sanan insanlara öyle bir ders verdi ki... Yanımda asaleti ve aklı ile insanları kendine hayran bırakan kadının benim karım olduğunu düşündüğüm de, parmağımda takılı alyansın hayatın bana sunduğu son mucize olduğunu biliyordum.

    Fakat mucizem uzun sürmedi, karşısında kendimi savunacak kadar aklım başımda değilken avuçlarımın içine bıraktığı alyans sayesinde Dünya ile yeniden kurmaya çalıştığım incecik pamuk ipliğim koptu.

    Uzunca bir süre oturduğum yerden bile kalkamadım. Her türlü darbesine göğüs germeye, kendimi affetirmeye kararlıyken ne zaman söylediğimi bile hatırlamadığım ve asla muhatabının o olmadı sözlerle beni vurup çıkıp gitmesi can yakıcıydı. Benim de zamanın da onun canını ne çok yaktığımı düşününce hak etmediğim birşey değildi doğrusu, fakat bu yanlış anlamalar bizim aramızda ki yalanlandan da olsa kurulmuş evlilik bağımızı koparabilirdi. Önümdeki masada ışıldayan alyansın yerini bir mahkeme celbi almadan gemimizi bu tehlikeli limandan çıkarmalıydım ama nasıl?

    Çözümü bulamadığım da Devran'ı bulmaya karar verdim. Önceden olsa  illa ki beni kaldığım yokuştan düze çıkarırdı fakat onun da artık içinden çıkamadığı çok bilinmeyenli  bir denklemi vardı. Selma'nın o gün yaptıklarına şaşırırdığım kadar katilin Şilan çıkmasına şaşırmamıştım. Hele de Devran ve Derya'ya yaptığı çirkin imâ, bardağı öyle taşırmıştı ki Devran'a tüm gemileri aynı anda yaktırmıştı. Tuğra'yı bu yangından nasıl zararsız çıkaracağımız ise meçhuldü.

    Kafam da dolanan deli sorular eşliğinde de ilk defa geldiğim ve çok önceden gelmiş olmam gereken yerde arabayı park edip kontağı kapattım. Yanım da uyuyan kanatsız meleği seyrederken içime dolan huzur tarifsizdi. İşaret parmağımın sırtı ile uyurken pembeleşinmiş yanağını okşadım.

     "Deryam..." dediğim de sesim öyle kısık çıktı ki uyandırmaktan çok ninni söyleyecek bir yaklaşımım vardı. Aklımda ise uykusunda seyretmekten öteye gidemediğim, uyandığında kendimi ondan uzak tutmak için kuşandığım buzdan kalkanlarımla canını yaktığım günlerin acısı kazılıydı.

    Benim cılız sesime dahi kayıtsız kalmayan narin bedeni kendini uykudan sıyırmaya çalışarak gözlerini araladı. Eşsiz mavilerini bana sunduğunda, bende bütün aşkımı anlasın istercesine gözlerimde aşkımı sundum ona.

Muhtemel Aşk  (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin