Yolun Sonu

987 90 0
                                    

Derya'dan,

Boran'ın kapıyı çarpıp çıkması ile sendeledim, sanki yer ayaklarımın altından çekildi. Hamilelikten mi, gerginlikten mi bilemediğim bir baş dönmesi beni esir aldığın da Devran ve Ela koltuğa oturmama yardım ettiler.

Ben o üzülmesin, bu defterler bir daha açılmasın diye uğraştıkça daha derin yaralar açıyorlardı sevdiğim adamın kalbinde. Ve adım gibi biliyorum ki bana söylenen sözü hazmedemiyordu.

Devran deli danalar gibi odanın içinde dolanırken, Bayram babam sessizliğe gömülmüş masasın da oturuyordu. Kırlaşmış sakalları, Boran'ın karasını aratmayan gözleri, zamanın ondan çok şey çalıp götürdüğünü saklamayan dalgın bakışları sevdiğim adamın yıllar sonra ki resmi gibiydi. Onun imtihanı daha ağırdı, sevdiğinin acısıyla sınanmak başka hiç bir acıya benzemiyor olduğundan, Bayram Babama ayrı, Bayram ağaya ayrı saygı duyuyordum.

Ela ise ortamın birden verildiği duruma uyum sağlamaya çalışsa da onun için tanışma günün şahane olduğu kesindi, bu geceyi asla unutamayacağına eminim.

Şu an hiç birimizin yapacağı birşey yoktu, bezgin adımlarla odamıza gittim. Çok değil bir kaç saat önce nefeslerimiz birbirine karışıyorken yine uzağa savrulmuştuk. Boran yine beni bırakıp gitmezdi değil mi? Bizi bırakmazdı. Siniri geçince döner gelirdi. Bu düşünceyle dolandım durdum. Telefonu duvara fırlattığı için arayamıyordum da. Geçen bir saati aşkın zamanın sonunda Devran gelip Bağ evine gittiğini, merak etmememiz için haber yolladığını söylediğinde içime su serpildi.

Yine de onsuz yatağa girmek, kokusu olmadan uyumak çok zordu.

Öğlene doğru Devran ona yeni telefon götürüp dönmeye ikna etmeye gittiyse de eli boş döndü.

Onun beni aramasını bekledim, biliyorum kıyamazdı, kızsa da, kırılsa da kalbine gömer bana ses verirdi. Yine beni yanıltmadı, çalan telefonum da adını görünce sevinçle açtım.

Bana kırgındı ve beni kırmamak için gitmişti. Bunu açık açık söylediğinde üste çıktım. Hamileydim ben, her yaptığımın suçunu hormonlara atıp kurtulurdum nasıl olsa. Bolca trip atıp kapattım telefonu.

Geçen zaman Boran'ı bana getirmeyince, kuyruğu indirip ben yola düştüm. Murat'ın kullandığı araba ile Bağ evinin yolunda ilerlerken dikkatimi sık sık dikiz aynasından i arkayı kontrol etmesi çekti,

"Ne oluyor Murat, neden arkaya bakıp duruyorsun?" dedim, ben de arabanın arka camından geriye bakarken.

"Derya hanım korumaların olduğu arabayı sıkıştırıyorlar. Peşimizde birileri var." dediği sıra da gerimizden bizi takip eden iki korumanın olduğu araba yoldan çıktı.

Murat'ın ilk defa küfür ettiğini duydum, gaza yüklenirken,

"Derya hanım korkmayın, ben sağken kimse size zarar veremez, sıkı tutunun." dediğinde elim telefonuma gitti ama eski köy yollarında olduğumuz için çekmiyordu. İyi de kimdi bu adamlar, benden ne istiyorlardı.

Arkamızda ki araba ile mesafeyi açsakta yakalıyorlardı, boşuna bir çabaydı Murat'ın verdiği.

"Cihan'ın adamları bunlar beni satın almaya çalıştılar geçen hafta. Demek ki gözünü karartı şerefsiz." dediğin de aklımdaki soruya da cevap bulmuş olsam da başka soruların kilidi açıldı satın almak ne demekti, niyetleri neydi ki,

"Ne diyorsun Murat, ne demek satın almak?" dedim anlam veremeyerek.

"Sizi onlara götürürsem beni paraya boğacaklarmış, şimdi de vurmaya karar verdiler muhtemelen." dedi yolu ortalayıp önümüze geçmelerini engellemeye çalışırken.

Muhtemel Aşk  (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin