Mahkeme

966 97 11
                                    

   Devran'dan

   Dört tarafım dertlerle çevrilmişti, mahkeme bir yandan, Ela'nın ailesi bir yandan, Tuğra ve Selma ayrı cepheden, töre baskısı en üst perdeden üstüme saldırıyordu. Peki ben şimdi ne yapıyordum. Başımda kask, altımda kurye motoru, elimde pizza kutuları Ela'nın kapısınsaydım. İçeri girip çıkanı takip ediyorlarsa bekledikleri Devran Hanoğlu idi, pizza kuryesinden kimse şüphe etmezdi.

    Etrafa göz atıp ilerdeki arabanın içinde bekleyen adamı görmezden geldim. Motoru sabitleyip indim, merdivenleri yavaş yavaş çıkarken peşime takılmadığından emin oldum.

    Zile basmak yerine çok sessizce tıklattım kapıyı eğer balkonda değilse mutlaka duyardı. Biraz bekleyip tekrar ettiğim de gözetlemeye deliğinden ışığı gördüm. Kaskın önünü açarak beni görmesini sağladım.

    Kapıyı araladığında siyah taytının üzerine giydiği kısa uçuk yeşil tişörtünü çekiştirdi,

    "Devran..." diyerek kollarını bana sardığın da, geldiğime sevinmiş olması içimi rahatlatmıştı. Kapı önünde durmamak için belinden sarılarak içeri soktum ikimizi de. Benden ayrılıp içeri adımladığında ne yapmaya çalıştığını anlamasam da başımda ki kaskı çıkardım. Elindeki telefonu uçak moduma alıp ekranı bana çevirdiğin de unutmadığı detay beni gülümsetti. Çamaşır odasına bıraktı telefonu, üstüne çamaşır makinesini çalıştırıp kapıyı kapattığında kahkahama mani olamadım.

    "Ela hiç bir detayı atlamıyorsun, harikasın." dedim içimden geldiği gibi.

    Karşımda öylece duruyordu, üst dudağını dişleri ile ezerken kapıdaki cesaretinden eser yoktu, yapmak istediği şeyden çekinir bir hali vardı.

    Kollarımı açıp, 

    "Gel buraya..." dediğim de güzel gözleri kısılana kadar gülümsedi.

    Küçücük bedeni kollarımın arasında kaybolurken, derin nefes alıp,

    "İyi ki geldin." demesi ise bana en güzel hediyeydi.

    Dakikalarca öylece durduk, ben saçlarını sevip okşadım. O olduğu yerde kedi gibi mayıştı.

    Bu haline kayıtsız kalamadım,

   "Çok mu özledin sen beni?" diyerek takıldım. Geldiğime sevineceğini tahmin ediyordum ama böylesi özlemle karşılanacağımı düşünmemiştim.

    İki adım geri çekti kendini, al al olmuş yanakları neden benden ayrılmadığını anlatıyordu aslında, bi cesaret sarılmış sonrada utanıp kendini bana saklamıştı.

    Şu an öyle güzeldi ki pembeleşen yanakları, kaçırdığı gözleri...

  Elinden tutup salona doğru yürüdüm, koltukta yanıma oturduğunda hâlâ gözlerime bakamıyordu.

    "Ela..." dediğim de saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdı panikle. Şuan gerçekten ne yapacağını bilmez bir haldeydi. Kahkahama engel olamadığım da elleri ile yüzünü kapattı.

    Omuzundan tutup kendime çevirdim,

    "Güzelim bana bakar mısın?" dedim kollarından tutarak.

     "Offf Devran dalga geçme gerçekten utanıyorum." deyip kollarındaki ellerimden kurtulmaya çalıştı.

    Şu haline ölüp bittiğimi bilseydi keşke.

    "Eee Derya'ya geldiğin gün çok cesurdun ne oldu şimdi?" diyerek biraz daha damarına bastım. O gün beni öptüğünde yaşadığım şoku hayatımda çok az yaşamışımdır.

Muhtemel Aşk  (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin