Mihenk

1.1K 153 52
                                    

Koşar adımlarla apartmandan çıkıp arabaya bindim. Çalıştırdığım sırada sokağa Boran'ın arabası girdi. Bu karşılaşma için hazır değildim ki. Bugün olmazdı, gardım bu kadar düşmüşken olmazdı.

  İkimizin arabası sokağın ortasında karşılıklı durduğunda, yorgun gözlerini gördüm. Muhtemelen on saattir durmadan araba kullanmış olmalıydı. Birbimizden gözlerimizi alamadığımız saniyelerin sonunda onun kapısının açıldığını fark ettiğimde kendime geldim. Geri vitese taktığım arabayı hızla sokağın başına çıkardığımda tek dileğim beni takip etmemesiydi.

   Caddeye peş peşe çıktık. Ana yola sapana kadar ara sokaklar da şansımı denedim ama atlatamadım. Ana yola vardığımızda  artık yüzleşmekten başla şansım yoktu. Ya Kayseri'ye kadar peşimden gelecek yada ben onu bugün dinleyecektim. İleride gördüğüm piknik alanının girişine park edip başımı geriye yasladım. Gücümü toparlamalıydım, ben ona çok kırgındım, evet şuan sahip çıkmam gereken duygu buydu.

O da arabasını park edip benim gibi içinde beklemeye başladı.

   Kendimi daha güçlü hissettiğim de kapıyı açıp indim benim hareketlenmem ile o da indi arabadan. Birbirimize bir kaç adım mesafedeydik ama aramızda sanki uçurumlar vardı. O kadar uzaktı sanki. Halbuki ikişer adım atsak kavuşurdu kollarımız.

    "Sizi dinliyorum Boran Bey" dedim kendinden emin çıkarmaya çalıştığım sesimle.

    Yüzünde minik oynamadı sadece gözlerime bakıyordu, sanki günlerdir susuz kalmışta su bulmuş gibi, gözlerini bile kırpmadan mavi gözlerime daldı bakışları.

     Yüzü çökmüş, göz altları kararmış hatta kilo verdiği bile ilk bakışta belli oluyordu. Yine de bütün yakışıklılığı ile karşımdaydı. Krem boğazlı kazağı üzerinde kahve tonlarında ki spor deri ceketi, kot pantolonu ile seyrine doyamadığım adam tam karşımdaydı.

   Cevap vermeyeceğini anladığımda tekrar ettim.

    "Sizi dinliyorum dedim."

   Başını yana yatırdı, gülümsediğinde gamzesini gördüm yine,

     "Avukat hanım, eşime sorar mısınız? Bu kadar kendinden emin madem. Az evvel neden arkasına bakmadan kaçmış."

    Beklemediğim çıkışıyla duraksadım, gardımın düştüğünün farkındaydı. Ona zaafımı zaten biliyordu ama mesafeli konuşmam telefonda ki etkiyi yaratmamıştı. Belli ki o da kendini buna hazırlamıştı. Yine de kuyruğu dik tutma çabasındaydım,

   "Yanlış hatırlamıyorsam eşinizi siz kovdunuz, şimdi beni elçi tayin etmeyin."

    Gülümsemesi silindiğinde, bana doğru bir adım attı. Aynı anda geri adım atıp avuç içimi ona doğru kaldırdım.

   "Sakın Boran, sakın bir adım daha yaklaşma"

    'kokunu duyarsam dayanamam,  ne olur uzak dur.'

    İçimden geçenlerin aksine sert çıkarmayı başardığım sesim, aslında son çırpınışlarımdı.

    "Deryam" dediğinde titreyen sesini gizlemeye çalışmadı, gözleri öyle güzel bakıyordu ki direncimi kırmak üzereydi.

   Bana doğru bir adım daha attığında geriye gitmedim bu kez, madem uzak durmak istemiyordu, öfkemden de nasibini alacaktı. Aramızda azalan mesafeyi bi adım da ben azaltıp yumruğumu omuzuna geçirdim,

    "Deryam deme bana, sen benim sevgime inanmadın"

  Yerinde hafif sendelediğinde gülümsedi. Bu daha da sinirlenmeme sebep olurken bir yumruk daha attım aynı yere,

Muhtemel Aşk  (TAMAMLANDI)Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum