Kıyamamak...

974 99 2
                                    

    Boran'dan

Çalışma odasının kapısını kırarcasına çarpıp çıktım. Babam, Devran, Derya hatta Ela bile herşeyden haberdarken resmen arkamdan iş çevirip beni aptal yerine koymuşlardı.

    Devran'ı kurtarmak için Elif'i aklamaları bir yana, Derya'nın o testi mahkemeye sunup kendini Doğan denilen adamın karşısında düşürdüğü durum, aklımı yitirecek derece de delirtmişti beni.

    Benim karım, hayat arkadaşım, bütün hayallerini silip yanımda durmuş olan kadınımın, yarın bütün Mardin'in diline düşecek olması her yeri ateşe verecek kadar yaktı canımı.

     Başka çocuklarımızın da olabileceğine sevinemeden içine düştüğümüz duruma inanamıyordum. Umut haklıydı, kendilerince cahil gördükleri insanları tüp bebek merkezine yönlendirmek için olumsuz test sonucu veriyordu özel hastanedeki doktor. Elif'in hain bir plana ortak olup verdiği ilaçlar geçen zamanda etkisini yitirmiş, bedenim verdikleri zehri atmıştı. Buna sevinirken, yapılan testin bu şekilde ayağımıza dolanacağı aklımın ucundan geçmezdi. Derya ikimizin mahremini nasıl olurda bu insanlara çiğnetirdi işte bunu aklım almıyordu.

    Konaktan çıkıp arabayı nereye gittiğimi bilmeden sürdüm Mardin sokaklarında, içimdeki öfke hiçbir yere sığmıyordu. Eğer ki yüz yüze gelirsek Derya'yı kırmaktan korkuyordum. İki canlı halinde öfkeme muhatap olacak son kişiydi. Gel gör ki konağa dönmezsem de ayrı üzülecekti. Kaldığım araftan bağ evinin yoluna saparken sıyrıldım, ikimizin de biraz yanlız kalması daha doğruydu. Benim sakinleşmem, onun yaptığı yanlışı düşünüp kabullenmesi gerekiyordu. Allah biliyor ya, bir yanım çok kırgındı Derya'ma.

    Bağ evinin önünde park edip indim arabadan. Eski yapının cumbalı balkonunda ki ufak masaya bıraktım arabanın anahtarını. Sandalyeye yığılırcasına oturduğum da bu geceyi uyumadan burda tamamlayacağımı biliyordum. Derya'sız uyku girmezdi gözüme, yanımda uyumasa da onu izleyerek uyurdum. Beni unuttuğunda da böyleydi, ayrı odalarda uyuduğumuzda da... Uzun zamandır böylesine ayrı düşmemiştik.

     Bağ evi ile ilgilenen Akif kahya yanıma gelip ellerini önünde bağladı. Çocukluğumu bilen adamların bu hallerine sanırım hiç bir zaman alışamayacaktım.

    "Hoş gelmişsin  ağam."

    "Hoş buldum Akif abi, ne ağası bırak dünkü çocuğuz ne ara ağa olduk." dedim yanımdaki sandalyeyi çekip oturması için işaret ederken.

    "Yaşla değil senin ağalığın Boran oğlum, sen toparlanalı şirket şaha kalkmış diyorlar. Burda dursam da haberim var her  şeyden, hele de gelin hanımın namı dört bir yanda. Yaman  hanım Ağa olacak, yanına da şanına da yakışacak belli ki." deyince burukça gülümsedim.

    Yarından sonra da böyle düşünürdü inşallah.

   " Var mıdır bir emrin, yemek hazırlatayım sana? " dedi ayaklanırken,

   "Devran'ı arayıp burda olduğumu söylersen abi, telefon yok yanımda." dediğim de başıyla onayladı. "Bir de şu cigara paketini bıraksan yeter, Huriye ablamı yanlız bırakma, benden de selam söyle."

    Cebindeki paketi masaya bıraktı, iki kez  omuzuma vurdu babacan tavrıyla. Bu bi derdin var ya neyse çıkar kokusu demekti onun dilinde.

    Derya hastanedeyken çöpe attığım paketten sonra ağzıma vurmamıştım ama bu gece eski dostuma ihtiyacım vardı.

    Akif abi bilirdi derdim olunca buraya düştüğümü, sessizce kaybolduğunda paketten bi dal sigara çekip yaktım. Dumanı dağılırken izledim uzun uzun.

Muhtemel Aşk  (TAMAMLANDI)Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora