Bölüm 12

3.3K 87 6
                                    

    Sabahın erken saatinde Reyhan gözlerini açtı birden, kulak kesildi. Birisi hafifçe kapıyı tıklatıyordu. Baktı, Sali hala uyuyor. Yüzünde mutlu bir gülümseme ile derin uykularda. Tekrar duydu aynı sesi .Alel acele üzerine bir gecelik geçirdi. onun üzerine de şal gibi bir şey aldı ve şala sarındı. Kapıyı usulca açtı. Kaynanası Ayşe ile tanımadığı bir kadın bekliyorlardı. Ne oluyor gibisinden bakınca, kayınvalidesi:

''-Emaneti alamaya geldik.'' dedi ve hatırladı, genç kadın. Doğru, adet böyleydi:

''-Hemen getiriyorum.''dedi ve geri döndü, yatağa yöneldi. ''Sali de uyanırsa uyansın!'' diye söylendi. Çarşafı hafifçe çekti. Hızlı, pek de düzgün olmayan biçimde dörde katladı, kapıda bekleyen iki kadına verdi, kapıyı usulca örttü. Sali şöyle bir kıpırdandı ama, uyanmadı. Ama toparlanmak gerekiyordu. Önce şöyle bir çöktü yatağın ucuna. Yaşadıkları gerçekti herhal, damat yanındaydı işte!...Geceyi ve olanları hatırlayınca, bir kızıllık sardı yüzünü. O pısırık dediği oğlan, ne güzel şeyler söylemişti, nasıl iyi davranmıştı....Korkusu uçup gidivermişti. Sonra gelinliğini çıkarmıştı da çok utanmıştı. Usulca sokulmuş, yanağını öpüvermişti evvel, sonra boynunu....''Ayyy!Çok ayıp!''diye geçirdi devamında ama olanları düşünmekten kendini alamadı. Mutluluk gibi, neşeye benzer bir renk aldı yüzü. Erine yaklaştı, yavaşça seslendi:

''-Sali kalk! Sabah oldu, annen kapıya geldi. Kalk hadi, toparlan.''

Işıl ışıl parlayan bir insan yüzü, şefkatle:

''-Tamam, kalktım.''diye cevap verdi, hızla doğruldu, eşini yanağında öptü:

''-Seninle uyanmak çok çok güzel!'' Reyhan yine kızardı:

''-Dur, yapma! Bizi bekliyorlar. Kalk, aklanıp paklanıp çıkalım. Ayıp.''

                                                      ****

İkisi de salona çıktıklarına sıkılgan ve mahçuptular. Güzel bir kahvaltı hazır bekliyordu kendilerini. Ama, ilk  yapılacak iş önemliydi. Önde Sali, ardında kendisi önce kayınpederinin ve kaynanasının elini öptüler. Gözleri yerde, saygılı, utangaç. Herkes halinden memnun.yüzler gülüyor. Baba gururlu:

''-Aslan oğlum benim! Evlenmiş de güvey olmuş!''

Sali ve Reyhan yine utana sıkıla kaldılar ortada. Ayşe:

''-Hadi ne duruyoruz? Başlayalım artık kahvaltıya!''

     Tıpkı kendi evleri gibi burası da sıcacık bir yuvaydı işte. Yani artık, burası kendi eviydi zaten Reyhan'ın. Eski alışkanlığı ile öyle geçmişti aklından. Hissediyordu o güzel sıcaklığı. Herkes kendine kucak açmış, sevgi ile sarmalamıştı. Acıyan yarasına iyi geldi. Her şeyi unutur gibi oldu. Yüzüne bir aydınlık doldu. Ayşe:

''-Sali oğlum bir güzel giyinin gelinim ile. Reyhan'ın anne ve babasına gidin, el öpmeye. Fazla oyalanmayın. Reyhan'ı eve getir. Bugün ''Gelin Ertesi'' yapacağız. Siz dönene kadar evi toplar, her şeyi hazır ederim.'' Sali, tamam anlamında başını eğdi, odalarına geçtiler, giyindiler ve çıktılar. Ayşe de işlere girişti.

       Hafif bir serinlik yazın güze döndüğünü haber veriyordu. Reyhan, eşinin kolunda yürüyor. Yolda gördükleri tanışları ile selam sabah, devam. Tam vardık derken kendilerini bir sürpriz bekliyordu. Cemal karşılarına çıkmasın mı!...Şeytanın boş zamanı çok, denk getirmişti işte.....Reyhan, dondu kaldı yerinde. Sali'nin yüzü değişti, gölgelendi, ters ters baktı adama. Cemal de şaşkın .İlk kendine gelen Sali oldu .Reyhan'ı kolunda tutup çekiştirircesine yürüdü. Yüzler, neşeyi terk etmiş, bulanık bir memnuniyetsizlik gelmiş yerine. Cemal yoluna,Reyhan kendi yoluna......

      Aynı buruk, eski bir his yüreğine oturdu Reyhan'ın. Sabahki tadı kalmadı. Hüzün yine kendini hatırlatmanın yolunu bulmuştu. Sali de bu değişikliğin farkında, sevinci kursağında kalmış bir garip olmuştu birden....Hiç konuşmadan yollarına devam ettiler. Ahmet ile Gülsüm'ün ellerini öptüler, hayır dualarını aldılar. Kahveler içildi. Sali:

''-Biz kalkalım artık. Gelin Ertesi olacakmış. Annem oyalanmayın dedi.''

Gülsüm:

''-Tabii oğlum, gidin. Biz de Nesrin ile hazırlanıp geliriz birazdan.''

    Dönüşte ikisi de garip, hep sustular. Sali,Reyhan'ı bıraktı, içeri girmeden yönünü kahveye çevirdi. Doğrusu buydu. Ev komşu kadınlarla dolmaya başlamıştı. Reyhan, tekrar gelinliğini giydi,süslendi, köşeye oturtuldu. Geniş salon dolmaya başladı. Herkes tamam olduktan sonra, işin ehli kadınlar türkü söylemeye başladı. Gelin çıkıp oynayacaktı önce. Reyhan kollarını kaldırdı, ezgiye uyup bir iki döndü ortada. Sonra kardeşi, diğer genç kızlar katıldı. Eğlence başladı.  Oturdu yerine yeni gelin, kızlar devam. Şerbetler dağıtılmaya başlandı. Yanında çeşitli börekler. Her bir şey tam olmalıydı, Ayşe'ye göre.

      Reyhan içinden:

''-Nerden çıktı karşımıza! Unutuyordum az daha. Ne keyfim kaldı ne sevincim. İçimde yine inceden bir sızı. Gülsem, tam gülemiyorum. Mutluluk hep yarım, hep sakat....Bir yanım hep yıkık.''

Gülsüm bu garip hali fark etti. Yanına oturdu, iyi şeylerden bahsediyor gibi eğildi kulağına:

''-Kız gülsene! Ne bu surat! Tadımızı kaçırma!.''dedi ve bir şey yokmuş gibi yerine geçti kuruldu. Akşama kadar çalındı, söylendi, oynandı. Annesi ile yaptıkları çeyizler serilmişti. Komşular:

''-Aaa ne güzel! Becerikli kız canım!'' sözleriyle tüm çeyizi inceledi.

 Hava kararmaya başlayınca da evlerine yollandılar. Kısa süre mutluluğu hisseden Reyhan, bocaladı. Yeni yaşamında, eskilere kapılmak istemese de yapamamıştı. Kayınpederi ile Sali birlikte geldiler. Aynı huzursuzluk onun da yüzünde de belirmişti. Kendini suçlu hissetti yeni gelin. Daraldı, ezildi büzüldü. Bir şey yokmuş gibi davransalar bile, o akşam Sali hiç konuşmadı kendisiyle. Sessiz geçti akşam. Odalarına çekildiklerinde de aynı. Sırtını dönüp, tek laf etmeden uyudu genç adam. Genç kadınsa düşünceleri ile yalnız kaldı.

      Kocası çok iyi bir insandı, sevmişti onu ama, Cemal'i sevdiği gibi değil. Sevgi de farklı farklıydı. En güzeli, ruha yalnızlığı unutturan türüydü. Her şey birbirini tutar, eksik yoktur. Cemal öyleydi. Sali'yi sevse de eksik vardı. Adını koyamadığı bir şey....Sanki tam anlamıyla bütünleşmemişlerdi. Vücutların birleşmesinin yanında tinsel taraf eksik....

    Önceden yaşadığı, ayakların yerden kesilmesi, kalbinin deli deli çarpması, onu görünce bu alemden kopması eksikti işte....Geri dönüşü yok. Bu boşluk ile devam etmek var....Kendini teselli eder gibi düşündü. Daha çok yeniydi her şey. Gün be gün daha çok severdi eşini belki de....Yüreğindeki hastalığı atlatırdı. Zaman görevini yaparsa olabilirdi aslında. Ağırlaşan göz kapakları çöktü, uykuya bıraktı kendini......

       İnsanlar yaşamları boyunca nice sevdalar yaşadıklarını zannetseler de gerçek olan, sadece bir tanesidir içlerinde. Bunu anlamaları da epey  zaman alır. Anladıkları vakit de çoğu zaman bir ömrü tüketmiş olurlar. Yaşamın en büyük şaşkınlığı....Geç kalmışlık ola....Geçmiş ola....






SEVMEK ÇOK ZOR (1) (RUMELİ  YÜREĞİM)(TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now