Bölüm 69

2.2K 41 1
                                    

    O gün neredeyse gittikleri her yeri boşalttılar. Ramazan, sanki kısa süre sonra çıkacak bir savaş ya da olacak bir afet varmış gibi ne var ne yok almıştı. Cemal şaşkın ama, korkudan bir şey diyemiyor. Sadece aval aval bakınmakta. Her gittikleri yerde hep aynı kalan, şoförün arabada kendilerini beklemesiydi. Patron haklıydı, adam çok dikkat çekiyordu. İnsan azmanı veya dev yavrusu diye tanımlanabilecek, ürkütücü bir adam. Her ne kadar patronunun isteği ile giymiş olsa da üzerindeki takım elbise kaçmaya hazır birine benziyordu. Adeta azap çeken, burası benim yerim değil diye bas bas bağıran, zavallı, koyu renk bir ceket ve pantolon....Kafası kazıtılmasından dolayı ayna gibi pırıl pırıl parlamakta ki nasıl dikkat çekmesin?!..Kocaman yüzün üzerine oturtulmuş, iri, fincan gibi gözler....Burun ise ayrı şekilde göz alıcı....Hangi kavgadan kaldığı bile hatırlanmayan bir eğrilik ile oldukça sırıtkan....Tıraş olsa da kısa süre sonra yine fırlamış sakallar çalıya dönmüş  gölgeleri andırmakta....Göğüs geniş, kolları ile birlikte yumru yumru ki elbisenin dikişlerini zorladıkları her şekilde belli. Düzensiz yapılan vücut çalışmasının tüm yamukluğunu açıkça göstermekte....Oldukça uzun bir boy....Kilo ve boy birbirine yakın...Halk deyişi ile devasa kapı gibi bir insan. Zorla yüzüne uydurduğu koyu renk gözlük, güneşten korunma yerine kamufle olma isteği ile güçlükle takılmış....Bir parça faydası olmuş gibi durmakta....Sözün kısası, Ramazan onun görünmemesini istemekte çok haklıydı. Mütevazı sürdürmeye çalıştığı yaşam tarzına uymuyordu ve bulunma nedeni sadece güvenliği sağlamaktı....

            Pek çok yerden, pek çok şey aldıktan sonra nihayet patron:

''-Bitti. Çek bakalım eve!''deyince Cemal'deki şaşkınlık yerini tekrar heyecana bıraktı. Sorularına gömüldü yeniden. Acaba kızın adı ne?, Güzel mi?, Kaç yaşında?, Bekar mı?.....Herhalde bekardır, babası ile yaşadığına göre öyle olmalı.....

     Otomobil ilerlerken, yolda dönüp kendilerine bakanlar vardı. Çünkü arka koltuk dolmuş taşmış, bagaj ise tam kapanmamıştı bile....Manzara değişmeye başladı ağır ağır. Merkezdeki mağaza yığınları yerini daha özenle yapılmış, her yerlerinden çok para harcandığı belli olan, gösterişli evlere bıraktı. Aslında bunlara ev demek haksızlık olurdu. Her biri geniş bahçelerinin ortasında saray benzeri köşklerdi. Tüm ayrıntının inceden inceye düşünüldüğü, en kalitelinin kullanıldığı, havuzlu, çiçekli, ağaçlı, bambaşka meskenler.....Bunlar, sıradan kimselerin yaşayamayacağı yerler....Sahil boyunca ilerlemekteydiler bir süredir....Apayrı bir yaşamdı Cemal'in gördüğü. Öncesinde hiç görmediği ,düşünemediği cinsten....Ağzı açık, nefesini tutmuş, en ufak bir ayrıntıyı bile kaçırmak istemiyordu....

     Araba birden durdu. Cemal bakarken,inmeyi akıl edemedi....Neler yapmışlar böyle, diye düşünürken kendini unutmuş. Çatı bölümü ile birlikte üç kat görünen, beyaz duvarları içinde göz kamaştırıcı bir köşkün önündeydiler. Kocaman bahçesi, bir an kasabası kadar büyük göründü....İri şoför, Cemal'e:

''-Hadi toparlan da arkadakileri eve taşı!''dediğinde ayıldı. Ramazan, çoktan inmiş eve doğru ilerlemekte. Neden sonra kapıyı açmak aklına geldi Cemal'in. İndiğinde bacaklarının hafiften uyuştuğunu hissetti. Paketleri yerleştirdikten sonra kalan dar yere sıkışmıştı mecburen. Buruşmuş gibi duran elbisesini eliyle düzeltmeye çalıştı. Şoför yine arabadan ayrılmamıştı. Cemal:

''-Bunların hepsini taşımak zaman alacak..''dedi ve arkasında duyduğu ayak sesleri ile dönüp bakınca, gelen iki adamı gördü. Büyük ihtimal burada çalışıyorlardı. Öndeki beyaz gömlekli,orta yaşlı adam:

''-Erzak kısmını bana ver delikanlı! Mutfağa götüreyim.''dediğinde düşündüğünün doğruluğunu anladı.

''-Tamam.''dedi ve hemen ardından adama istediklerini uzattı. Kendi de ne olduğunu hatırlayamadığı paketlerden taşıyabildiği kadarını kucakladı. Gelenlerin ardı sıra ilerledi. Gösterişli, demir kapıdan geçtikten sonra, yürüyüş için düzenlenmiş dar, renkli taşlarla döşenmiş yol boyunca ağır ağır ilerledi. Özenli çimlerin arasında neredeyse her çeşit çiçek vardı. Ağaçlar sıra sıra dizilmiş. Az ileride ,içinin mavi rengi göz kamaştıran, kocaman, dikdörtgen bir havuz görünmekte. Etrafına büyük minderler, şezlonglar serpiştirilmiş. Birkaç tane de minik sehpa görünmekte. Havuzun hemen arkasında, yüksek ahşap kolonlar ile oluşturulmuş bir kameriye....Sarılmış yaprakların yanı sıra, beyaz tüller ile perde gibi çevrili ve süslü....O güne dek görmediği güzellikte koltuklar yerleştirilmiş, beyaz ve maviden oluşan renklerde. Ve ortada gösterişli bir masa, üzerinde şık örtüsü ile durmakta....Bu gördüklerinin yanında ağır ağır geçti ve eve yaklaştı....Hayatında hiç böylesini görmemişti. Merdivenler mermerden, bembeyaz, güneş vurdukça parlayıp gözleri almakta....Geniş, birkaç basamağın bitiminde, sütunlar yükselmekte ve yine mermer, yine beyaz....Ve kocaman ahşap iki kanatlı bir kapı ama önünde çelikten yapılmış,sağlam metal çubuklar.....Pencerelerde de aynılarını gördü. Bu saray yavrusu, adeta çelikten bir kafes ile korunuyordu. Kucağındaki paketleri düşürmemek için Cemal dikkatle ilerliyordu. Devasa kapıda içeri adımın atınca başka bir şaşkınlık yaşadı. Orta halli birkaç ailenin sığabileceği büyüklükte salon, antreden sonra aklını almıştı. Kocaman bir şömine tam karşısında, kışın soğuk günlerini bekler gibi tüm görkemi ile durmakta .Her bir yana kristal avizeler, birbirinden süslü heykelcikler kondurulmuş. Yerdeki halıların bile bir servet değerinde olduğu öyle belliydi ki!...Oturma gurubu ise özel yapım olduğunu her hali ile göstermekte....Cemal, bunlara bakarken, orta yaşlı hizmetlinin:

''-Elindekileri buraya bırak!''demesi ile az kalsın mutfaktaki kocaman tezgaha çarpacağını fark etti. Paketleri bıraktı, diğerlerini getirmek için yine arabaya yollandı ki aklına yine genç kız geldi. Etrafına bakınırken,''Acaba görebilecek miyim?'' diye aklından geçirdi. Ama ortada iki hizmetli dışında kimse yoktu. Eve kendinden önce giren Ramazan bile sanki yok olmuştu bu kocaman evde. Bahçeye çıkınca, evin loşluğundan sonra güneş gözlerini rahatsız etti. Tekrar bir kucak paket alıp geri dönerken eve, üst kattaki pencerenin süslü perdesinin kıpırdadığını gördü. Kim olduğunu anlamak için dikkatle bakınca, perde ani bir hareketle tamamen kapandı. Cemal toparlandı, kimseyi rahatsız etmek istemiyordu. Birkaç seferden sonra her şey taşınmış oldu eve. Cemal,arabaya doğru ilerlerken, bahçeye bir daha dikkatli dikkatli baktı. Her şey çok güzel ve eksiksiz düşünülmüştü burada. Bir daha bu güzellikte bir yeri hiç görmeyebilirdi. O yüzden her şeyi aklına kazımak ister gibi dikkatle sindirircesine seyretti. Ön koltuğa oturduğunda, iri adamın sıkıntıyla kendini beklediğini anladı. Otomobil hareket ettiğinde Cemal, buradan hiç ayrılmak istemediğini hissetti. Ama gerçeğe ,kendi yaşamına dönmesi şarttı....

      Yol boyunca tek laf etmediler. Cemal, yine o garip, tanımlayamadığı duygunun etkisindeydi. Hiç görmediği kızda Reyhan'ı bulmuştu sanki....Narin, yumuşak,sıcak,tatlı bir dokunuş....Adeta uzansa ona dokunacak kadar tuhaf bir yakınlık....İlk gün gibi yüreğine doğru ılık ılık akan bir sevda....Coşku veren bir telaş....Durduk yere, hiç nedensiz mutluluk dolu gülümsemeler....Ve tüm vücuduna yavaş yavaş yayılıp sonra her zerresini kaplayan bir sıcaklık....

       Zaman herkese farklı bakar. Kimi unutur, kimi unuttukça hatırlar....Bir renk, bir koku, bir ses bile her yaşananı tüm canlılığı ile geri getiriverir size....Sanki hiç ayrı düşmemişsiniz gibi....Hiç araya bir şeyler girmemiş gibi. Ezelden beri hep berabermişsiniz gibi.....



SEVMEK ÇOK ZOR (1) (RUMELİ  YÜREĞİM)(TAMAMLANDI)Onde histórias criam vida. Descubra agora