Bölüm 95

2.3K 40 2
                                    

    Elif, yalnız kaldığı günler içinde oldukça huzursuz ve gergindi. Çocuklar bile diğer zamanlar dolu dolu kendini uğraştırırken, o günlerde hafif kaldılar. Genç kadın kendine sığamaz olmuştu. Görünürde bir şey olmasa da sürekli içini daraltan bir his ile dolanıp duruyordu. Anlamsızca saatlerce sessiz kaldığı oluyordu. Kafasında hep Cemal...O güne dek yaşamadığı bu halin nedeni ne olabilirdi? Hatta kocasının ihanet edip edemeyeceğini bile sorguladı aklınca...Bu olasılık yedi tüketti kadını. Ama, sonunda yapmaz diye bir sonuca ulaştı. Hiçbir sorun yoktu ki aralarında, neden kendini aldatsın? Yok! Ne yapsa ne etse bir rahatlık getiremedi yüreğine. Beklemeye, sabırla beklemeye karar verdi...Cemal geldiğinde konuşurlardı elbet...Bu düşünceler içinde uzandığı yatağında sızar gibi kendinden geçti. Günlerdir uykusuz kalan bedeni sonunda pes etmişti...

    Sancılı bir nöbete dönen uykusunda da sürekli huzursuz...Pek uyku da denemezdi ya buna!..Baygınlığa benzer...Hem uyuduğunu hem uyumadığını sandı...Gözünün önünde anlayamadığı, aralarında ilgi kuramadığı görüntüler...İyi mi kötü mü?, rüya mı kabus mu?bilemedi...Sanki ateşi yükselmişti de ağır bir nöbet geçiriyordu...Yüzünü tam seçemediği bir kadın belirdi ilk önce. Netleşmese de kendi yaşlarında, güzel bir kadın...Duruşu ,saçları, narin endamı ile güzeldi...Kadın gittikçe yükselen bir sesle durmadan, karşısındaki adama bir şeyler anlatıyor...Duymak için dikkat kesilse de boşuna...Ama fark ettiği tek şey kadının çok üzgün olduğu...Kadın sonunda sert ve öfkeli adama sırtını dönüp ardında bekleyen korkunç karanlığa atlayıp gözden kayboldu. Adam bir süre baktı onun ardından...Sonra kendine doğru döndü,bir yandan da gözlerindeki yaşları siliyordu...Ellerini yüzünden çekince gördü onun kim olduğunu ...Cemal....Elinde olmadan sayıklar gibi:

''-Hayır....Yapamazsın...Hayır....!! dedi...Ter içinde kalmıştı...Saçları yüzüne ve boynuna yapışmış ama hep aynı sözler dökülüyordu dudaklarından:

''-Hayır....Hayır....''

Bir türlü uyanamadı, devam ediyordu gördükleri. Cemal, kadının kaybolduğu karanlığa döndü yüzünü, onun ardından gitmek istiyordu...Ama kapı bir anda karanlık ile yok olmuştu.

''-Gitme....Cemal dur!'' diye neredeyse bağırmaya başladı Elif...

İşte o an kendini sarsan güçlü ellerle daldığı bu ne olduğunu anlayamadığı kabustan kurtuldu. Ve karşısında kocasını gördü...Ağlayarak sarıldı ona. Cemal onun bu halinden ürkmüştü. Eski rahatsızlığının yeniden ortaya çıkmış olabileceğini düşündü, korktu. Karısını sakinleştirmeye çalıştı:

''-Geçti....Sadece kötü bir rüya...Geçti....Bak döndüm, yanındayım...''diyordu sıcak bir sesle...Bir yandan da saçlarını okşuyordu usul usul küçük çocuk gibi kucağında uyutmak istedi sakin ve sevgi dolu. Kadın bu sefer güven dolu sakin bir uykuya kapıldı..Kemal rahatsız etmekten çekinerek yatağına bıraktı onu yavaşça...

Üzerini bile değiştirmeden karısının yanına uzandı, ona sarıldı ve yorgun bedenini serbest bıraktı...En son gördüğü sabahın müjdecisi günün ilk aydınlığı oldu...Hafif bir esinti sardı odayı..Sessizlik her yere hakim oldu...Ve zaman akmasına devam etti.

     Cemal gözünü açtığında karısının kendine dikkatle baktığını fark etti. Gülümsemeye çalıştı,her yeri tutulmuş gibi sızlıyordu. Yine sevgi olmuş bakışları ile ona:

''-Seni çok özledim.''dedi ama karısının hali bir garipti. Ve sordu:

''-Neyin var? Hasta mısın? Yüzün bembeyaz.''

Kadın bir süre durakladıktan sonra ağır ağır konuşmaya başladı:

''-Çok zor geldi şu birkaç gün....Yapayalnız hissettim...Sanki evrende kimsesiz kalmışım gibi...Sürekli kabuslar gördüm...Seni gördüm....Yanında da bir kadın....''Elif lafının burasında gücü tükenmiş gibi kendini sırt üstü yatağa bıraktı. Gözlerini tavana dikti....Derin bir nefes aldı ve korkarak sordu:

''-Başka bir kadın mı var aramızda?''

Cemal, bir an ne diyeceğini bilemeden, şaşkın kaldı...Böyle bir durumda ne diyebilir ki insan!...İstese kötü bir düş diye onu avutabilirdi ama, yapmadı....Yıllar önce söz vermişti Ramazan'a. Dürüst olması gerekliydi. Elif de artık bilmeliydi evvelini....Ölene dek saklasa iki yüzlü bir adam olmaz mıydı? Kendine yepyeni bir hayatın kapısını açan bu insanlara en büyük kötülüklerden birini etmiş olmaz mıydı? Önce sakin bir şekilde karısının yanına uzandı, aynı onun yaptığı gibi bakışlarını duvara sabitledi ve tane tane konuşmaya başladı:

''-Durum senin düşündüğünden çok farklı...Aslında ihanet diye bir şey yok....Çooookkk eskilere dayanan bir şey.....Tamı tamına otuz yıl oluyor....''

Elif, sözün burasında önüne geçemediği bir merakla doğruldu yerinden. Her sözcüğe dikkatle kulak verdi....Cemal devam etti, sanki anlattıkça bu yükün ağırlığı azalıyordu:

''-Türkiye'de değildik o vakitler. Çok gençtim. Küçük kasabamızda her şey güzeldi...Ve ben delikanlılık çağımın ateşi ile bir kızı çok sevdim....''

Elif dayanamadı, atıldı:

''-Madem o kadar çok sevdin, neden evlenmedin onunla?''

Adam her şeyi olduğu gibi anlattıkça rahatladığından hiç çekinmeden cevabını verdi:

''-Benim hatam. Gençliğin,kendini beğenmenin verdiği şımarıklık ile onu aldattım, hatta terk ettim...Sonra o hatayı daha da çıkmaza sürükledim. Sevdiğimi sandığım biri ile evlendim...''

Karısı, gözlerini iri iri açmış, inanmaz bakışlarla devamını bekliyordu. Adam yorulmuş gibi derin birkaç nefes aldı ve:

''-Böyle olunca, onu başkası ile evlendirdiler, yolumuz ayrıldı....İki yıla kalmadan eşim vefat etti. Kimsem kalmamıştı orada...Türkleri göç etmek zorunda bırakınca Bulgarlar kalktım, geldim buraya. Bir süre orada burada dolandım....Sonra babanın yanında işe başladım...Gerisini biliyorsun....''

Kadın:

''-Bitti mi? Bu kadar mı?'' diye sorunca adamın yüzü gölgelendi ama söylemeyi zorunlu gördü:

''-Hayır...Bursa'ya gittiğimde akrabalarımı görmek istedim....Onu da gördüm...Ama inan orada olduğundan haberim yoktu...''

Elif yine sordu:

''-Adı ne?''

Cemal:

''-Ne önemi var senin için?'' derken soruyu soru ile yanıtladı. Kadın vazgeçmedi:

''-Merak! Adı ne?''

''-Reyhan.''

Elif diğer soruya geçti hemen:

''-Buluştunuz mu?''

''-Hayır...Aslında ben konuşmak istedim ama, o kabul etmedi...İşte hepsi bu kadar...''

Bir süre sessiz kaldılar. Cemal:

''-Seni üzdüğüm için beni affet....Olanları bilmek hakkın...Neden konuşmak istedin dersen, ben de tam olarak bilmiyorum....Bir an geçmişe gittim....Kendime hakim olamadım....Ama dediğim gibi gelmedi...Aslında iyi de yaptı... Bana güzel bir ders verdi...Şimdi bana ne istersen yap hak ettim...''

Elif yerinden hiç kıpırdamadı...Cemal endişeli onun yüzüne baktı, ne diyeceğini kestirmek istercesine...Bir yanıt alamayınca, kekeler gibi:

''-Beni istemezsen anlarım seni, giderim hayatından..''dese de gelecek cevaptan korkuyordu...Elif ona döndü:

''-Sen gidersen çocuklarımız ne olur hiç düşündün mü? Gençliğinde olmuş bitmiş...Ama onu tekrar görmek ve konuşmak istemeni kabul edemiyorum...Her kadın eşini kıskanır...Üzüldüm...Ama ailemi dağıtmam....''

Cemal cesaret aldı bu sözlerden:

''-Affet beni!..''dedi ve başını karısının göğsüne yasladı sevgi bekleyen bir çocuğa benzedi. Elif isteksizce sarıldı ona ama, yüzünü diğer tarafa döndü...

     Kadın, maneviyatının gücü ile sevdikleri için en olmazlara bile dayanır ama, asla unutmaz...Kırılır dökülür ama sevdiklerini korur. Elif için de aynısı yaşandı...Bir başkasını kadınlığına yediremedi...O günden itibaren kocasına olan sevgisinin bir yanı çöktü...Hatırladıkça içi sızladı....Ailesini bir arada tutsa da asla o kadını aklından çıkaramadı...


SEVMEK ÇOK ZOR (1) (RUMELİ  YÜREĞİM)(TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now