Bölüm 72

2.5K 38 2
                                    

     Ve insanların beklentileri vardır. Bunların yanı sıra kapıldığı, olmasını yürekten dilediği hayalleri vardır. Kimi zaman düşündüğümüzün de üzerinde şaşılası güzellikte yaşanır her şey, kimi zaman da tam aksine. Bu haller insanın yeniden doğmuş gibi olmasına veya yaşamına küsmesine neden olur. Sanki tüm gelişmeler bizim elimizdeymiş gibi bekleriz. Yol aldığımız çizginin engelsiz, düz, istenilen yönde çizilmiş olmasını bekleriz. Olduğu da vakidir olmadığı da....Belki de sadece zamanlama hatasıdır hesaplarımız. Başka bir vakit olacağı şimdide bekleriz. Sabırsız bir kuşun kanat çırpmasında düşlerimiz dalgalanır durur....

    Ramazan, kızının Cemal adını duyduğunda adeta havalara uçtuğunu görünce, içinde, ta derinde bir öfke duydu. Kimdi bu adam? Elif'in hayatında en öne çıkıvermişti. Kendini ,işi bitince atılan eski bir eşya gibi hissetti. İhanet kapısını çalmış da kızını kaybediyormuş sandı. Yıllardır adeta tek bir dünyanın iki insanıyken, evren sanki ikiye bölünmüştü bu adam yüzünden. Kızı gittikçe kendinden uzaklaşıyor ve elinden hiç bir şey gelmiyordu Ramazan'ın. Bu çaresizlik içindeki volkanları uyandırmıştı. Eşini kaybettikten bugüne dek sakin, düzenli bir yaşam sürerken şimdi delirmişti adeta. Yüzü sinirin mora dönmüş kırmızı rengine bürünmüştü. Birden köpürdü, kızına:

''-Sen odandan çıkmayacaksın!''dedi, haykırırcasına.

Elif, elinde bir elbise  ile aynanın karşısında dondu kaldı. Hafifçe yerinde sallandı. Şaşkındı. Babasını hiç böyle görmemişti. Beti benzi attı ve bozuldu.Sessizliğinde babasını anlamaya çalışıyordu. Adam arkasını döndü, gitmek üzre bir iki adım atmıştı ki birden geriye döndü. Gözlerinden ateş fışkırıyordu, Elif'i omuzlarında yakaladı ve nefret dolu bir sesle sordu:

''-Sen Cemal'i nereden tanıyorsun?''

Kız iyice korkmuştu, kekeleyerek:

''-Tanımıyorum baba.....''diyebildi zorlukla.

''-Ama adını biliyorsun!''diye kükredi Ramazan.

Kız, bir açıklama yapması gerektiğini gördü ve yine zor duyulan bir ses ile:

''-Vallahi tanımıyorum baba. Geçen eve geldiğinde, penceremden bakarken gördüm. Aşağıda hizmetlilere sordum, kim bu?, diye. Onlar söyledi. Senin yanında çalışıyormuş, adı Cemal'miş.''

Adamın öfkesi dinmek bilmiyordu. Kız iyice korkmuştu:

''-Vallahi de billahi de doğru söylüyorum baba....''dedi ve olduğu yerde titremeye başladı. Ramazan kızının sarardığını ve olduğu yerde nöbet geçirircesine sarsıldığını görünce panikledi. Birden yumuşadı:

''-Tamam kızım! Korkma! Öyle bir sinir geldi, geçti. Sakin ol!''dese de Elif, artık onu duymuyordu. Uzun tüylü halının üzerine çöküp kalmıştı ve hiç sesi çıkmıyordu. Ramazan ani bir hareketle onu kucaklayıp yatağına yatırdı. Hemen telefona sarıldı, doktorunu arayıp acele gelmesini istedi. Hızla aşağı inerken, sürekli bir şeyler tekrarlıyordu ama, ne dediğini kendisi de anlamıyordu. Bilinmeyen bir şarkının anlaşılmaz notaları gibi.....Önüne ilk çıkan kişi Hatice oldu. Evin temizliğinden ve düzeninden sorumluydu.

''-Çabuk, yukarı çık! Doktor gelene kadar Elif'i yalnız bırakma! Çabuk,koş!''

Orta yaşlarını süren Hatice korktu ama, tek laf etmeden kızın odasına koşar adım ilerledi. Ramazan, geniş salonda durmadan, bir ileri bir geri yürüyüp duruyordu. Sinirden elleri titremeye başladı. Birden aklına gelmiş gibi solda barın üzerinde duran şık bir cam şişeyi aldı. Kalın dipli, gösterişli bir bardağın yarısını doldurdu ve tek seferde içti. Midesine sert bir yumruk yemiş gibi yüzünü buruşturdu. Yakınındaki koltuğa çökercesine oturdu. İsteyip de akıtamadığı yaşlar kalbini zorluyordu. Keşke yaşam eskisi gibi olsa diye düşündü ama, olmayacağını kendi de biliyordu....Gözleri yanıyordu....Önceden hiç akıl edemediği bu tehlike, kendini içten içe yiyiyordu....Kızının sevebilme, aşık olabilme ihtimali.....O, gözünde hep sevimli, minicik bir kız çocuğuydu ama, nasıl dolduğunu anlayamadan büyümüştü ve en korkuncu aşık olmuştu.....Başını öne eğdi, iki elinin arasına aldı, derin düşüncelere daldı....Ne kadar böyle kaldı farkına varmadı. Kalın,tok bir ses ile ardına yaslandı:

''-Hemen geldim Ramazan Bey.''

Bebeklik günlerinden bu yana Elif'in doktoru olan, Sedat Bey gelmiş, ne edeceğini bilmez karşısında bekliyordu. Ramazan zorla toplandı:

''-Yukarı çıkalım, yine kötüleşti.''dedi ve doktorun ardında bekleyen Cemal'in yüzünü gördü. Tam sakinleşmişken yine köpürdü:

''-Senin ne işin var burada?!''

Cemal, sakin:

''-Beni çağırmışsınız. Hesapları getirdim.''dedi ve elindeki defteri gösterdi.

Ramazan, sonra akıl edebildi onu çağırdığını.
''-Otur ve beni bekle burada!''dedi sadece. Doktora bakıp:

''-Buyurun, yukarıya çıkalım!''dedi ve kendi önde, doktor arkasında yürüdüler.

      Cemal, şaşkın ve yalnız. Bulunduğu yere o kadar aykırıydı ki....Çevresinde gördüklerini inceledi. İlk gelişinde gözden kaçırdıklarını yakaladı. Açıkça düşünmese de acaba dediği şey yine aklını meşgul etti.''Onu görebilecek miyim?''....Bekleyişine devam etti ister istemez....

         Doktor odaya adımını atar atmaz anlamıştı kızın sinirsel bir kriz geçirdiğini. Yine de rutin muayenesini yaptı .Bir an düşünceli ve sessiz kaldıktan sonra, Ramazan'a sordu:

''-Aranızda ne geçti de bu hale geldi? Oysa gayet iyiydi, en son gördüğümde.''

Ramazan suçlu hissetti ama, cevap verdi:

''-Hatalı benim. Üzerine fazla gittim. Biraz tartıştık gibi....''

''-Size önceden de defalarca söyledim. Hassas yapılı bir genç kız. Tartışmak yerine ikna edici olun ama,tatlı bir dille yapın bunu.''

''-Bir daha olmayacak doktor .O benim her şeyim.''

''-Bırakın sakinleşinceye dek dinlensin. Kendi haline bırakalım. Kendine gelecektir, kısa sürede ama, lütfen aynı konuyu hatırlatmayın ona.''

''-Tamam doktor. Aşağı inip bir şeyler içelim. Buyurun lütfen.''derken Ramazan ilk sinir dalgasını atmıştı üzerinden. Hatta Cemal'i dahi unutmuştu. Salonda onu görünce biraz tadı kaçsa da sakinliğini korudu:

''-Bırak o defteri masaya! Şimdi git! Gerekirse arayıp çağırırım.''

Cemal, sakince isteneni yaptı, dış kapıya yöneldi. Bahçeye ulaştığında, hava henüz kararmamıştı ama, turuncu, pembe, lila renklerinin karışımı güzel bir yaz akşamını haber veriyordu çevreye. Rahat hissetti genç adam. Etrafına bakındı, kimseyi göremedi. Bu güzel bahçede biraz oyalanmasının kimseyi rahatsız etmeyeceğini düşündü. Ağır adımlarla havuza yakın şezlonglardan birine ilişti. Havuzdan gelen tatlı serinliği yüzünde duydu. Tüm gün sıcakta kavrulmuştu. Gayri ihtiyari, geçen gelişinde kıpırdadığını gördüğü perdenin olduğu yöne baktı. O perdenin sonuna kadar açılmasını ve genç kızı görmeyi diledi tüm kalbiyle ve bekledi. Hiç kıpırtı yoktu ama, bekledi. Tam, olmayacak bir şey, diye düşünmeye başlamışken, perdenin değil ama, balkon kapısının açıldığını gördü. Dikkat kesildi,gözlerine inanamıyordu. Bir dal gibi ince, zarif bir vücut peyda oldu. Beyaz,askılı geceliğinin içinde, her an uçup gidiverecek bir hayal.....Simsiyah, beline kadar dökülen dalgalı saçlar.....Hafiften solgun ama, çok güzel hatlara sahip bir yüz....Cemal gözlerini ayıramıyordu kızdan.....Kız fark etmiş gibi ondan yana dönünce gözleri, asırlar sürmüş gibi süren bekleyişi bitirdi, kenetlendi. İkisi de büyülenmiş gibi öylece kaldılar. Umudunu kaybetmiş bekleyişin gözleri parladı sevinçle. Aradığını bulmanın sarhoşluğuna kapıldı. İlk bakış ve hemen ardından ilk tebessüm. Yüreklerinde aynı his:''Seni bekledim ve buldum. Bulamasam da ömürlerce istediğim yine sen olacaktın. Seni dileyip, sensizlikte dahi sen kesilecektim.''...........................

SEVMEK ÇOK ZOR (1) (RUMELİ  YÜREĞİM)(TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now