Bölüm 15

2.9K 83 8
                                    

     Atiye, sabah bir başına kaldı, Cemal kooperatife gidince. Nicedir sıkıntısının tarifi yok. Bir hareket olmayan, öyle cansız....İçinde bulantıya benzer bir isteksizlik. Hala uyku ağırlığı altında. Gözü açık gördüğü bir kabusu yaşar gibi. Ağzı zehir tadında. Bedeninde mutsuzluğun ağırlığı.

    Çok ihtiraslı başlayan ihanet kokan bu sevgiye benzer şey, bir yıl içinde bitip tükenmişti. Artık aralarında bir şey kalmamıştı sanki. Zoraki birbirlerini sürükleyip gitmekteler. Canını acıtan bir felakete dönmüştü durum. Konuşmayı bile beceremiyorlar. Atiye, laf edecek ama Cemal, tamamen kapalı. Yaptığı yanlışı yeni anlar gibi suskun. O kadar belirgin ki bu suçluluk, elini uzatsa dokunabilecek kadar somut. Bir o kadar canlı....

    İçinde garip bir daralma....Ne kadar aklından uzaklaştırmaya çalışsa da bu, vicdan azabı denen şeye çok benziyor....Kırk kat örtüler atsa bile üzerine kendinden saklaması imkansız....Aydınlık, yerini karanlığa bırakmış, ölene dek sürecek bir çile....

    Cemal, öyle uzak, geçmiş günlerde yaşar gibi lal....İsteksiz, rutin....İş, eve dönüş, yemek, uyku. İnsanı insan yapan o sıcak iletişim gitmiş. Kendinden çok uzakta, başka bir diyarda yaşamakta....Hele bebek bekledikleri günlerin boşa çıkması, anlatılmaz bir sükut u hayal....Daha da uzak bir adam kendinden....

     Bunların nedenini gayet iyi biliyordu. Yaşamın yönünü değiştirmeye çalışanların hatasının bedelini ödüyordu. Haset mi, hırs mı bilinmez, gözünü bürümüş, sevgi diye bu işe kalkışmıştı ama, sonu hüsran....

     Düğünden sonra ilk günler çok mesut oldular. Tıpkı fecr-i kazib....Eskiler gecenin bitişini,bazen şöyle anlatır: ''Karanlığın sonuna doğru evvela aydınlığa benzer bir hal vardır. Sabah olmuş sanılır ki buna fecr-i kazib denir. Oysa yalandır. Üzerine tekrar gece çöker. Ancak bir süre sonra gerçek ışık belirir ki buna fecr-i sadık denir. İşte gerçek aydınlık budur.

    Atiye'nin sayesinde Cemal, bu sahte parlaklığa kapılmıştı....Neticesi kötü....Saadetten uzak, kırılmış insanların acısında, tamamen aldatmaca dolu....Ayıldığında ise iş işten geçmiş....Kutup yıldızını, hayat yönünü kaybetmiş bir adamdı artık....

     İlk bebek heveslerinin ardından, Atiye bir daha hamile kalamadı, olmadı olmadı gitti. Kendince düşünmüştü, eğer bir evlatları olursa Cemal oyalanır giderdi. Yumuşardı ortalık. Yuvasına bağlanırdı. Böyle meczup gibi dolanmazdı ortalarda.

 Onca yaşananlara rağmen Reyhan mutlu olmuştu sonunda. Bunu hatırlamak, içindeki fesatlık ateşini körükledi. İstemsiz, gözleri kısıldı. kıskançlığın düz çizgisine döndü .Öfkenin verdiği güç, ilk baştaki uyuşukluğu kovaladı.''-Bir şeyler yapmalıyım!''diyerek karanlık düşüncelere daldı. Aniden kalktı, rastgele bir şeyler geçirdi üzerine, yola koyuldu. Bazen kendi bile yaptıklarını anlamakta zorlanıyordu.

     Yüzünü kırbaçlayan soğuk rüzgara aldırmadan hızlı hızlı yürüdü. Evler, insanlar seyrekleşti. Kocaman, ahşap bir kapının önünde durdu, hızlı hızlı yumrukladı. Açılmadı. Vazgeçmedi, tekrar.... Tekrar tekrar alacaklı gibi çaldı....Sonunda açıldı. Hanife şaşkın:

''-Ne oldu kız? Hayırdır!''

Atiye, tek laf etmeden içeri daldı, yaşlı kadını da kolundan çekti, kimseler gördü mü diye acele bir göz attı ve kapattı gıcırdayan, eski kapıyı.Hanife korkmuştu, içinden ''-Delirdi bu, herhal!''diye geçirdi ama, sustu. Atiye, kadını fırlatır gibi divana savuşturdu, kendi de karşısına oturdu. Konuşmuyor,adeta bir yılan gibi tıslıyordu:

''-Bildiğin çok şey var. Bana yardım edeceksin!''

''-Elimden ne gelir?!''

''_Aptal numarasını bırak. Arada garip işler çevirdiğini herkes bilir. Bana da yapacaksın!''

''-Kızım bak bu işler tehlikeli!''

''-Olsun! Tehlikeli olsun! Cemal'i kaybetmek daha beter!''dedi, insanların bir kısmının sonunu hazırlayan hırstı konuşan, Atiye değil. Sevgiye de benzemiyordu bu hal. Daha çok, ''Ben ne olacağım?'' gibisinden bir bencillik.

''-Sen bilirsin, ben sorumluluk kabul etmem. Bu, pahalı bir iş. Malzemesi alınacak. Zahmetli iş, gecelerce okunacak. Bunun karşılığını ödeyebilir misin?''

''-Öderim, elimde avucumda ne varsa senin! Düğünde takılan altınlarım var! Hepsi sana helal olsun! Bir çocuk yapmama yardım et.!''

Para, altın lafını duyan Hanife, ikinci kişiliğine büründü birden. İnsanın bir yanı melek, bir yanı şeytan....Gözleri iri iri açıldı, parladı....Atiye, kolundan çıkardığı altın bir bilezik uzattı:

''-Şimdilik bunu al! Devamı fazlasıyla gelecek!''deyince,y aşlı kadın dört elle sarıldı işe. Birden yumuşadı, genç kadının en yakını oluverdi....Doğumunda kendi vardı, neler yaşadıklarını çok iyi biliyordu Hanife. Uçup giden sevginin de bilincinde....Bu tür, yani Hanife gibiler, insanların üzüntüleriyle, çıkmazlarıyla geçinirler. Hiçbir fırsatı kaçırmazlar. Tek önemli olan, ceplerine giren paradır. Hatta sadece ceplerine girmez, ileri derecede insanlıklarının yerini de alır:

''-Sen şimdi git. Ben gerekenleri alıp, her şeyi hazır edince sana haber salarım. Üç vakte kadar da yaparım her bir şeyi.''

Atiye:

''-Güzel, bekliyorum unutma, çok da bekletme beni! Tez vakitte olsun!''

''-İçini ferah tut! Hadi uğurlar ola!''

Genç kadın yola düştü tekrar. Kafasında bin bir düşünce. Hanife, karşıdan sıradan, yaşlı bir kadın gibi görünse de pek tekin değildi aslında. Para için yapamayacağı yoktu....İşte bu yüzden, ipleri sıkı tutmalıydı....

Atiye, öyle bir gözünü karartmıştı ki başına bir felaket gelebileceğini düşünemiyordu bile....Kendi istediği olsun da gerisi hiççççç önemli değil. Bir kısım insanlar böyledir. Hırs ve öfke akıllarını yok eder. Hayat,ikiye ayrılmıştır onlarca. Kazanmak ya da kaybetmek....Ve amaca ulaşan her yol, mübahtır....Kaderlerine hükmettiklerini sanırlar ki en büyük yanılgılarıdır bu....Sonsuz bir girdaba kapılmaktan gayri sonları yoktur aslında....

    Ev, bıraktığı gibi sakin, dilsiz ama, kendi elinden geleni yapmış olmanın gücü ile rahat....Kendini kandırmaya devam:

''-Akıl her şeyi çözer! işler yoluna girecek, ilk günlerdeki gibi sevgi ile dolacak yüreklerimiz! Kim engel olabilir?''

       Günler bir bir ilerlerken, Atiye kibir denen batağa saplanmış, debelenmesine devam etmekte....Saçma, anlamsız bir inat ile ''Olacak!'' teranesine kapılıp gitti....

    Oysa bu evren, onun düşündüğünden daha karmaşık ve beklenmedik neticelerle doluydu. Karanlığın akışına kapılmış sürüklenmekte de farkında değil....Bazıları kendi sonlarını, yine bizzat kendileri hazırlar. Kader mi, kısmet mi, hırs mı, nefret mi bilinmez. Ancak, korkunç gerçekle yüzleştiklerinde anlarlar bunu....Ama, her nedense hep geç kalınmıştır....Hep pişmanlık duyulur....Lakin, geriye dönüş imkansız....Sonları, değişmez bir türlü....



SEVMEK ÇOK ZOR (1) (RUMELİ  YÜREĞİM)(TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now