Bölüm 51

2.4K 39 8
                                    

    Gözünü açtığında, daha önce hiç yaşamadığı türden bir ağrıyı beynine saplanmış gibi şiddetle hissetti. Beraberinde bir ağırlık....Parmağını dahi kıpırdatacak gücünün kalmadığını fark etti. Ağzında, pas gibi acı gibi tuhaf, iç kaldıran bir tat var....İstese de yerinden kıpırdayamadı. Bir şeyler demeye çalışsa da başarılı olamadığı ağzından tek ses çıkmadı. Sadece gözlerini açabilmişti. Gördüğü tek şey bilmediği cinsten makineler oldu....Hayal meyal birilerinin yürüdüğünü de anladı ama, başını çeviremedi. Külçe gibi olmuş vücuduna hükmedemiyordu....Kendini görmelerini istedi istemesine de yapabildiği bir hareket yok....Boğazını zorladı, yine olmadı. Öncesinde çok basit sayılanlar, dünyanın en imkansız işi gibi geldi bir an....Bu sefer ayağını yerinde oynatmaya çalıştı, yine başarısız. Ayağı, artık kendinin değilmiş sandı bir ara....Uğraşa, uğraşa hafif, hırıltıya benzer bir ses döküldü dudağından. Onu da kimse duymadı....Vazgeçti, oluruna bıraktı. Nasıl olsa, belli saatlerde kontrolleri yapılıyor olmalıydı....

      Ne kadar böyle hareketsiz yattı durdu, kendi de bilemedi. Zamanı ,ışıktan kestirmeye çalıştı. İlk uyandığında bulunduğu yere gün ışığı oldukça yoğun geliyordu. Sabah ya da kuşluk saatleri olabilirdi. Şimdi o eski parlaklık yoktu, hatta hafiften bir loşluk vardı. Demek ki öğlene yaklaşmışlardı. Tahmininde pek de yanılmadı.....Nihayet, bir hemşire, kızın uyandığını gördü. Acele ile çıktı, hemen bir doktor ile geri döndü. İkisi de şimdi yatağının yanındaydılar. Doktor, sakin bir ses tonu ile rahatlatırcasına konuştu:

''-Hiç panik yapmayın. Her şey yolunda. Şu an, hala ilaçların etkisindesiniz. Birkaç saat içinde konuşmaya başlayabilir, hatta yerinizde doğrulabilirsiniz. Hayati tehlikeniz geçti. Son kontrollerinizi yapıp sizi normal hasta odasına göndereceğim.....''

Serpil, rahatlamış bir halde tüm bedenini gevşetti. En son hatırında kalan, vitrindeki o güzel saten elbise idi. Gayret etse de bir türlü sonrasını bilemedi. Ne olmuştu da buradaydı şimdi?Hayati tehlike geçmiş,ne demekti? Bir ara, gözünün önünde bir otomobil silueti belirdi ve hemen kayboldu....Çığlıkları tekrar duydu sanki....Anlam veremedi....

      Doktor, tahlillerin sonuçlarını inceledi, yoğun bakımdan ayrılmadan önce gereken son incelemeyi yaptı, bitirdi. Hemşireye dönerek:

''-Odaya alabilirsiniz.''dedi ve çıktı. Hemşire de peşinden gitti. Az sonra yanında iki görevli ile döndü. Serpil'i sarsmadan sedyeye aldılar ve odalara yöneldiler. Sağ yanda bir kapıdan geçtiler. Kalacağı odaya varmışlardı. Kızı yatağına aldılar. Tedavisi bitene kadar, artık burada kalacaktı. Boş gibi geldi, diğer yerler. Sanki bir tek kendisi vardı. Hemşire, uzaklaşmadan önce:

''-Dinlenin biraz daha. Yakında konuşmaya ve hareket etmeye başlarsınız. Uyumaya çalışın biraz. Bu durumda en etkili ve faydalı şey istirahat etmektir....Ben yine geleceğim. Kapatın gözlerinizi.....Hiçbir şey düşünmeyin şimdilik....''

Beyinin düşünmemesi mümkün mü? Hele Serpil gibi olan biteni tam hatırlayamıyorsa, çok zor bir şeydi düşünmemek. Hem,hemşire bu durum derken neyi kastetmişti? Bir an önce zamanın geçmesini beklemek zorunda kaldı. Konuşmak, sormak, öğrenmek ihtiyacı ile kıvranıyordu. Bu etap, kıza sabır sınavı gibi geldi .Normal zamanlarda hiç düşünmeden yaptığımız, en basit eylemler, işte böyle imkansız kılınmıştı kendisine. Ya sabır!, çekerek kendini bir kere daha bıraktı. Çevresindeki sesleri dinledi, o seslere anlamlar vermeye çalıştı ve tekrar uykuya yenildi....

    Etrafını görmek için tekrar baktığında, bir karanlığın içinde olduğunu fark etti. İlk şok ile bir ara, acaba görme yetimi mi kaybettim diye düşündü. Sonra karşıdaki camın perdesinin ucundan sızan hafifi ışığı gördü. Anladı ki akşam oluyordu ama, neden yalnızdı? Anası, kardeşi nerede?Neden buradaydı?....Gözleri alıştı bir süre sonra karanlığa ama, buna gerek de kalmadı. Görevlilerden biri, elektirik düğmesini çevirince, ortalık aydınlandı. Hissettiği doğruydu, odada kendinden başkası yoktu henüz. İnceledi her yeri....Temiz, sade bir oda. Yerler, beyaz karo taşları ile döşenmişti. Metal başlıklı altı yatak daha vardı, kendi hariç. Beyaz çarşaflı, temiz yataklar....Baş uçlarına minik, alçak dolaplar dizilmişti.....Her gördüğünde sakinlik ve iç rahatlığı hissetti....Ve midesinde bir hareketlenme duydu, daha doğrusu bir gurultu. Çok aç olduğunu duyumsadı. Sanki açlığın isyanı dışa vurmuştu kendini....Gayri ihtiyari, elini oynatınca, üzerindeki tonlarca ağırlıktan kurtulmaya başladığını gördü. Korka korka konuşmayı denedi, sanki bir daha hiç kıprdayamayacak gibi gelmişti kendine, hiç konuşamayacak gibi:

''-Kimse yok mu?''dedi ve birinin kendini duymasını bekledi. Yoktu.Y atağın içinde oturmaya davrandı. Az önce ışığı açan görevli, çok işi var gibi hemen kaybolmuştu ortadan. Hafifçe doğruldu. Bir ayağını yataktan aşağı sallandırmak istedi. İşte o an, tarifi olmayan, keskin bir acı belirdi bacağında. Bıçakla kesiliyor gibi, dayanılmaz....Bir çığlık attı ve yerine yığıldı. Koşarak gelen hemşireyi gördü, telaşla:

''-Neyim var? Neden kalkamıyorum? Bacağım çok acıyor! Neden?''diye sorarken, farkında olmadan bağırıyordu adeta. Hemşire:

''-Sakin olun! Bağırmayın lütfen!  Büyük bir kaza geçirdiniz.Ölümden döndünüz!''dedi.

Serpil'in aklı hızla çalışmaya,  pek çok soru üretmeye başladı.Nasıl oldu bu kaza?, Neyim var?Vücudumda eksik bir yer var mı?, Bir yara izi var mı?, Yüzüm nasıl?!!!! İşte en sonuncusu hayati önem arz eden soruydu!....

''-Yatın lütfen! Hepsini anlatacağım!''diye kendini sakinleştirmeye çalışan hemşire umrunda bile değildi. O bir sinema yıldızı olacaktı! Asla bir sakatlık ya da kötü gösteren bir iz olmamalıydı kendinde!....Böyle bir şeyin olması, tüm çıkış kapılarının kapanması demekti ki işte o zaman bu yaşamdan kopar giderdi.....Anlamsızca çırpınmaya ve bağırmaya devam etti. Hemşire, hızla gelen arkadaşına döndü ve:

''-Çabuk bir sakinleştirici yap! Yoksa kendine daha fazla zarar verecek!''dedi ve Serpil'i yatağına yatırmaya çalıştı.....Arkadaşı hemen yetişti. Genç kızı birkaç kişi zor zaptediyordu artık....Usta ve pratik hareketler ile çabucak sakinleştirici koluna enjekte edildi. Birkaç dakika beklendikten sonra etki hızla görüldü. Serpil, pelte gibi hareketsiz kaldı. Düzgün bir biçimde yerine yatırıldı. ince battaniye özenle örtüldü üzerine.....Serpil, ilacın etkisinde olsa da bilmişti bir şeylerin ters gittiğini. Gözleri kapalı, kımıltısız dursa da,sicime benzeyen yaşlar yanaklarından aşağı sızıyordu....Tüm varlığı ile, içten, sessiz kendi ağıtına başlamıştı yüreğinde....



SEVMEK ÇOK ZOR (1) (RUMELİ  YÜREĞİM)(TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now